Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Rebel Moon – Part Two: The Scargiver: İlk Filmden Hallice

Rebel Moon – Part Two: The Scargiver: İlk Filmden Hallice

Yazar: Oğuzhan Güre

Rebel Moon – Part Two: The Scargiver: İlk Filmden Hallice

Zack Snyder’in çekmese de olur denen ve beklenmeyen filmi Rebel Moon Part Two: The Scargiver bugün Netflix’te izleyicilerin karşısına çıktı. Filmin yazar kadrosu ilk filmle aynı: Shay Hatten, Kurt Johnstad ve Zack Snyder. Oyuncu kadrosunda da herhangi bir değişiklik yok. Kısacası sadece bu bilgilere bakarak ve Snyder’in son zamanlardaki beklentileri karşılayamamasını da düşünerek bu filmin de ilk filmden farklı olmayacağını düşünürseniz pek de yanılmış olmazsınız.

İlk filmle ilgili yazımı okumadıysanız buradan okuyabilirsiniz.

İkinci filme yani The Scargiver’a hızlı bir geçiş yapacak olursak filme karşı beklentim yine yoktu. İlk filmi hiç sevmemiş hatta filmden nefret etmiş biri olmama rağmen ikinci filmi ön yargısız bir şekilde izlemeye çalıştım. İlk film olan A Child of Fire’a göre daha izlenebilir bir film olduğunu söylemem gerekiyor. Bu dediğimden yola çıkarak filmin iyi olduğunu düşünmeyin tabii ki. İlk filmde kötü olan ne varsa bu filmde de aynı düzeyde. The Scargiver’ı ilk filme göre daha izlenebilir yapan tarafı ise her ne kadar iyi sahneler olduğunu söyleyemesem de aksiyonunun daha bol olması.

Filmden detaylıca bahsetmeye geçmeden önce Zack Snyder’in 3. filmi çekmek istediğini de bilmeyenler için söylemiş olayım. İlk filmiyle birlikte yoğun eleştirilere maruz kalan ve bu filmle de bu eleştirilerin devam edeceğini düşündüğüm Snyder’in bu ısrarının nedenini anlamakta zorlanıyorum. Snyder için çok iyi, üst seviye bir yönetmen diyemeyiz ancak kariyerinde Dawn of the Dead, 300, Watchmen, Man of Steel gibi filmler yapmış bir ismin özellikle son zamanlarda bu kadar düşük seviye filmler yapması ve hala buna devam ediyor olması bana çok saçma geliyor. Bu arada ilk iki film için +18 Director’s Cut versiyonları da gelecek. Ancak açıkçası benim onlardan da herhangi bir beklentim yok. Bu iki filme de ne yaparsan yap ortaya iyi bir şey çıkartamazsın.

Evren kurulumu özellikle bu tarz bilim kurgu yapımlarında oldukça önemli. Rebel Moon serisinin en çok karşılaştırıldığı Star Wars, Dune, Blade Runner gibi serilerin bu kadar başarılı olmasının arkasında yer aldığı evrenin ve bu evrenin nasıl kurulduğunun büyük bir önemi var. Rebel Moon için ilk filmde temelini oluşturabileceğimiz bir evren kurulmadı. Film direkt bizi olayların içine sürükledi. Aynı şekilde iki film boyunca izlediğimiz karakterleri tanımamız, onlarla bağ kurabilmemiz için bize hiçbir şey vermedi. Neyse ki en azından karakterlerin hikayesi açısından izleyiciye bir şeyler vermek bu filmin yarısında da olsa aklına gelmiş Zack Snyder’in. Karakterlerle bağ kurmak açısından yine zor bir film olsa da en azından az da olsa hikayelerini öğrenmiş olduk. Ancak evren konusuna gelirsek bu filmde de evrene dair neredeyse hiçbir şey öğrenemedik.

Bazı filmler vardır neresinden bakarsan bak sıradan bir film olmasına rağmen oyunculuklarla üst düzey bir film haline gelirler. The Scargiver’daki oyuncu performansları her ne kadar ilk filme göre iyi olsa da yine beklentileri karşılamıyor. Sofia Boutella (Kora) ve Charlie Hunnam (Kai) diğer oyunculara nazaran daha tanınmış ve filmi yukarı çekmesi beklenen isimler olsalar da ilk filmde olduğu gibi bu filmde de kariyerleri için kötü bir performansa imza atmışlar. Filmi izlerken sürekli düşündüğüm şey filmi umursamadıkları, bitse de gitsek modunda oynadıkları oldu.

Görseller ve efektler konusuna da kısaca değinmek istiyorum. Bu filmi ilk filme göre izlenebilir kılan tek konunun aksiyon sahneleri olduğunu söylemiştim. Her ne kadar iyi olduklarını söyleyemesek de savaş sahneleri filmin geri kalanına nazaran daha iyiydi. Hem çekimler açısından hem de efektler açısından. Filmin başlangıç sahnesindeki efektleri görünce ilk dakikadan başladık diyerek güldüm. Evet, koza sahnesindeki kablolardan bahsediyorum. Bazı sahnelerde Zack Snyder’in “Nasılsa bilim kurgu yapıyoruz, gerçekçilikle çok uğraşmayalım.” dediğini düşündüm. Bunun yanında açık alandaki savaş sahnelerinin tam tersine birebir dövüş sahneleri hayatımda izlediğim en kötü dövüş sahnelerindendi. Dün sosyal medyada gezinirken önüme Dune Part Two’daki dövüş sahnelerine hazırlanan Austin Butler’ın videosu düştü. Kamera arkasındaki bir antrenmanda çekilen video The Scargiver’daki tüm dövüş sahnelerinden iyiydi diyeyim gerisini siz düşünün.

Mantık hatalarından çok bahsetmeyi sevmiyorum. Her filmde birçok mantık hatası var ve bunlara odaklansak izlediğimiz filmden zevk alamayız. Ancak bazı yerlerde de bu kadar olmaz dememiz gerekiyor. Örnek vermek gerekirse The Scargiver’ın final sahnelerindeki dövüş. Karakterlerimizin ayakta duramaması gereken ki düştükleri zaman da bir yere tutunana kadar metrelerce kaydıkları neredeyse 90 derecelik eğimli zeminde ayağa kalktıklarında sanki yatay bir zeminde duruyormuş gibi rahat hareket etmelerini de izlemeyelim bir zahmet.

Son olarak da Zack Snyder dendiği zaman olmazsa olmaz yavaş çekimler… İlk filmde olduğu gibi bu filmde de yavaş çekimlere gerekli gereksiz her yerde başvurulmuş… Abartmıyorum yavaş çekimleri normal hızda izlesek filmin süresi en azından 90 dakikaya kadar düşer. Bu kadar gereksiz yavaş çekim kullanma ısrarı da Snyder ile ilgili sorguladığım konulardan biri.

Özetlemek gerekirse, Rebel Moon – Part Two: The Scargiver ilk filmle kıyaslayınca her ne kadar izlenebilir bir film olsa da vakit kaybı olmaktan öteye gidemiyor. Üçüncü film ve R-Rated filmleri yayınlandığı zaman (umarım yayınlanmazlar) yine burada görüşürüz. Kendinize iyi bakın!

Rebel Moon – Part Two: The Scargiver: İlk Filmden Hallice

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...