Predators: Avcı vs. Battleground
Alien vs. Predator serisinden istenen maddi verim hemen hemen alınsa da, yapım kalitesi açısından serilerin “öldürüldüğü” hissiyatı yapımcıları tedirgin etmiş olacak ki, üçüncüsü planlanan AvP serisinin fişi çekiliyor. İki marka doğru bir kararla birbirinden ayrılıyor ve Robert Rodriguez tarafından Predator’un üçüncü filmi olmak üzere 1995 yılında yazılmış ve tozlu raflarda unutulmuş ilk taslak tekrar gün yüzüne çıkarılıyor. Film içilen düşünülen isim ise Predators.
Rodriguez’in yapımcılığını yaptığı filmi, Alex Litvak ve Michael Finch yeniden yazarken, filmin yönetmenliği de Nimród Antal’a teslim ediliyor. Oyuncu kadrosu ise gerçekten etkileyici. Adrien Brody’nin başrolde olduğu filmin yardımcı oyuncu kadrosunda Laurence Fishburne, Topher Grace, Alice Braga, Danny Trejo, Mahershala Ali, Walton Goggins, Oleg Taktarov ve Louis Ozawa yer alıyor. Filme Dutch rolüyle geri dönmesi için Arnold Schwarzeneger’e de teklif gitmesine rağmen Arnold bu teklifi ne yazık ki reddediyor.

Predators: Avcı vs. Battleground
Predators gerçekten yüksek tempoya sahip. Önceki filmlerden büyük dersler alınmış olacak ki, Adrien Brody’nin canlandırdığı Royce’un gökyüzünden düştüğü ve paraşütle yere indiği bir açılış sahnesiyle başlıyor. Birkaç yabancıyla karşılaşıp birbirlerini tehdit olarak algılayıp biraz mücadele ettikten sonra, hepsinin aynı koşullarda ve hiç bilmedikleri bir şekilde gökyüzünden düştüklerini öğreniyoruz.
Hayatta kalmak için bir arada hareket etmeye karar veren bu yabancı grup, zamanla kendilerini buraya atanların onları avlamak için bir oyun oynadıklarını öğreniyor. Her biri birbirinden elit savaşçılar olarak tanıtılan bu karakterler, gezegenden çıkmanın ve hayatta kalmanın zorluğunu kısa sürede fark ediyor.
Filmin karizmatik karakterler üretme ve onları bir savaş alanına bırakma fikri bence oldukça olumlu. Film, Alien vs. Predator gibi olmadığı bir şeyin vaadini vermiyor. Orijinal Predator filminde işe yarayan “karizmatik karakterler hayatta kalıyor” konseptini daha geniş bir arenaya taşıyor. Uzun uzadıya arka plan hikâyesi anlatmadan, bizi olayların ortasına atarak bunu başarıyor. Bu samimi karara bayıldım. Teşekkürler Predators.

Predators: Avcı vs. Battleground
Aksiyon sahneleri gayet tatmin edici; hikâyede olayların hızlı gelişmesi ise seyir zevkini artırıyor. Örneğin Laurence Fishburne’ün canlandırdığı, 10 yıldır gezegende hayatta kalan ve Predator zırhlarından kendine görünmez bir kostüm üretmiş olan Noland karakteri, geç geliyor ve çabuk ayrılıyor. Keşke onun da aktif mücadelede olduğu, hemen kendini “deli” gibi göstermediği sahneleri görebilseydik.
Oyunculuklara gelecek olursak, pata küte aksiyon içeren bir filmde ne kadar oyunculuk aranırsa, bu filmde de o kadarını aramanızı öneririm. Oscarlık oyuncu Adrien Brody bile, kaslı ve atletik bir adamı canlandırmak zorunda kaldığında biraz yapay kalabiliyor. Onun dışında Mahershala Ali ve Danny Trejo filmde neredeyse cameo düzeyinde. Noland gibi etkili sahneleri olsa da, onları çok fazla izleyemiyoruz.
Filmde en keyif aldığım sahneler, komedi yükünü üstlenen Walton Goggins’in canlandırdığı deli ve redneck mahkûm Stans’in sahneleri oldu. Rus asker Nikolai da filmdeki favori karakterlerimden biri kesinlikle. Ancak bir sahneyi tekrar izlemek istesem, Yakuza Hanzo ve Predator kapışması gerçekten etkileyiciydi.

Predators: Avcı vs. Battleground
Predator ile yapılan mücadeleler, ilk filme yakın bir tonda. Karakterlerin kendilerine özgü silahlarıyla görsel açıdan zengin sahneler oluşturulmuş. Fakat Predator’ların yeterince tehditkâr hissettirmemesi filmin bir kusuru. Karakterlerimizin başlarına gelen olaylar, genelde ya kendilerinden ya da diğer insanlardan kaynaklı. Bu durum, Predator’ların insanları ciddiye almamasından mı yoksa senaryodaki bir eksiklikten mi kaynaklanıyor, açık değil.
Bir de filmin “iyi sandığınız kötü, kötü sandığınız adam ise iyi” dediği bir kısmı var. Eğer filmin genel tonunu sevmesem, bu bölüme ciddi eleştiriler getirirdim. Ancak filmin derin bir mesaj verme derdi olmadığı için bu detaya çok takılmak istemiyorum. Sadece şunu demek isterim: Nikolai’dan ne istedin ulan adi herif?

Predators: Avcı vs. Battleground
Filmin, görsel efektleri de fena değil. 2010’lu yılların filmlerinde sıkça gördüğümüz CGI kullanımı mevcut. Uzayda olduklarını fark ettikleri ve gökyüzüne bakakaldıkları sahne ise masaüstü arka planı yapılacak kadar hoş. 40 milyon dolarlık yapım bütçesini sadece oyunculara harcamamışlar, bu da belli oluyor. Predator gezegenine ve dünyalarına dair detayları paylaşarak Predator evrenini (lore) genişletiyor. Kendi aralarında da kan davası benzeri mücadeleler olduğunu görüyoruz. Bu sırada farklı tasarımlarda yeni Predator’ları da izleme şansı yakalıyoruz.
Son olarak, filmlerin nitelikli ya da niteliksiz oyunlara dönüştürüldüğü bir dönemde çıkan bu filmin, gerçek zamanlı strateji türünde bir oyunu yapılmış. Ancak Battlegrounds konseptinde bir oyununu görüp oynamak isterdim. Filmin sonunda da gördüğümüz üzere, gezegene sürekli yeni insanlar atılıyor. Bu fikir çok güzel; keşke bu fırsat kaçırılmasa da şöyle kaliteli bir oyun yapılsa.

Predators: Avcı vs. Battleground
Toparlayalım: Predators, etkileyici oyuncu kadrosu ve yüksek temposuyla, serinin hiçbir filmini izlememiş olsanız bile sevebileceğiniz eğlenceli bir aksiyon filmi. Markaya kazandırdığı yeni fikirler de fena değil. Çok konuşulmayan, az bilinen (underrated) bir film olduğunu düşünüyorum. Bence şans verilebilir.
Bir sonraki yazımız Alien evreninin temellerini bize gösteren Ridley Scott’un sahalara geri döndüğü Prometheus olacak. Görüşmek üzere.