Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri My Old Ass: Büyümenin İronisi

My Old Ass: Büyümenin İronisi

Yazar: Büşra Gül Ovalı

My Old Ass: Büyümenin İronisi

My Old Ass (2024), Megan Park’ın yazıp yönettiği ve gençlikten yetişkinliğe geçişin karmaşık duygularını mizahi bir dille ele alan bir “coming-of-age” filmi olarak öne çıkıyor. Film, üniversite öncesi yazında özgür ruhlu bir genç olan Elliott’un (Maisy Stella), 18. doğum gününde çıktığı bir mantar yolculuğu sırasında, 39 yaşındaki haliyle yüz yüze gelmesini konu alıyor. Elliott’un “yaşlı hali” (Aubrey Plaza), genç Elliott’a neleri yapıp yapmaması gerektiği hakkında uyarılarda bulunmaya başladığında, Elliott, aile, aşk ve hayat üzerine tüm bildiklerini yeniden sorgulamak zorunda kalıyor. Bu yaz, onun için tam bir büyüme ve keşif hikâyesine dönüşüyor.

“Kendinizin daha yaşlı haline ne sorardınız?” sorusunu merkeze alan film, Muskoka, Ontario, Kanada’nın büyüleyici manzaraları eşliğinde ilerliyor. İlk gösterimini 20 Ocak 2024’te Sundance Film Festivali’nde yapan My Old Ass, mizah ve duygusallığı dengeli bir şekilde harmanlayarak izleyicilere etkileyici bir deneyim sunuyor.

Elliott, 18 yaşın getirdiği çocuksu cesarete sahip bir genç. Kendinden ve ne istediğinden emin; doğup büyüdüğü kızılcık çiftliğini terk edip hayata atılmak istiyor. Dışarıda neler olduğunu ve onu nasıl bir hayatın beklediğini merak ediyor. Kimliği konusunda ise kararlı: “Kendimi bildiğimden beri kızlardan hoşlanıyorum” diyor. Çiftliği yönetmek istemiyor; dışarıya çıkıp, ne olmak istediğini keşfetmek istiyor. Flörtöz, eğlenceli ve cıvıl cıvıl bir yapıya sahip olan Elliott, biraz bencil ve ben merkezli olsa da cesur bir karakter. Arkadaşları Ro ve Ruthie ile 18. doğum gününü kutlamak için kamp yapıyor ve mantarın etkilerini deneyimlemek istiyorlar. Bulunduğu yerden kaçmak isteyen, zamanın bir an önce geçmesini arzulayan Elliott, tam bu noktada 39 yaşındaki haliyle tanışıyor. Bu Elliott biraz farklı: kâkülleri var, dişleri eskisi gibi değil, saçları koyu… ama yara izleri, anıları ve kimsenin bilmediği sırları aynı. Genç Elliott’un soruları havada uçuşuyor, merak ettiği her şeyi soruyor; ancak gelecekteki Elliott daha temkinli.

İkisi arasında geçen diyaloglar, hem izleyiciyi hem de genç Elliott’u merakta bırakıyor. Özellikle “Chad’den uzak dur” uyarısı, filmin çözümüne kadar süren bir gerilim yaratıyor.

Filmin bundan sonraki hikâyesinde, gelecekteki Elliott, verdiği tavsiyelerle genç Elliott’un hayat deneyimini iyileştirmeye çalışıyor. Aile bağlarının ve evden ayrılmadan önceki son yazın tadını çıkarabilmesi için genç Elliott’un asi taraflarını törpülemesine yardımcı oluyor. Gelecekteki Elliott, farkında olmadan yaptığı ve söylediği şeyleri, genç Elliott üzerinden telafi etmeye çalışıyor. Bütün tavsiyeler tıkır tıkır işlerken, tek bir eksik nokta hem izleyiciyi hem de genç Elliott’u çıkmaza sokuyor: Chad’in yaptığı kötülük nedir ki, ondan uzak durması gerekiyor?

Günümüze uyarlanmış bir “coming-of-age” filmi izliyoruz. Kuir bir karakterin büyüme hikâyesini konu alarak cesur bir giriş yapsa da, potansiyelini tam anlamıyla kullanamadığı görülüyor. Aşkın kimlikler üzerinden değil de içgüdüsel olduğunu söyleyen film, LGBTQ+ bir büyüme hikâyesi anlatabilecekken kolaycılığa kaçıyor. Elliott’un hikâyesi, başlangıçta kuir bir kimlik üzerinden açılırken, film klasik bir kadın-erkek aşkına geri dönüyor. Bu tercih, filmin hem tematik gücünü hem de yenilikçi yapısını zayıflatıyor ve “kasabaya yeni bir adam gelir” klişesine teslim olmasına neden oluyor. Bu dönüşüm, başlangıçta vaat edilen özgün hikâyeden saparak izleyiciyi hayal kırıklığına uğratıyor.

Oyuncu seçimi de tartışmalı. Elliott ve gelecekteki Elliott birbirine benzemekten çok uzak. İzleyici olarak, ufak da olsa görsel bir benzerlik arıyorsunuz. Bu seçim, hikâyenin gerçekçi yapısını zedeliyor ve inandırıcılığını azaltıyor. Maisy Stella ve Aubrey Plaza, ayrı ayrı seyir zevki verse de, aynı karakterin farklı yaşlarını yansıtmada inandırıcı olamıyorlar. Chad karakterine seçilen oyuncu ise büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. 2023’te bir taciz iddiasıyla gündeme gelen White’ın bu filmde yer alması, sektörde “cancel kültürü”nün etkisizliği üzerine tartışmaları da beraberinde getiriyor.

Filmin çekimleri, Megan Park’ın kişisel olarak derin bir bağ kurduğu Muskoka, Ontario’da gerçekleştirilmiş. Bu bölgedeki nostaljik mekânlar, Elliott’un içsel yolculuğunu ve büyüme temasını destekler bir atmosfer yaratıyor. Özellikle çiftlik evi ve çevresindeki doğal manzaralar, gençliğin o güvenli alan hissini somutlaştırıyor. Nehir ve orman gibi unsurlar, Elliott’un keşfetme ve büyüme sürecini görselleştiren metaforlar olarak filmde güçlü bir rol oynuyor.

Sonuç olarak My Old Ass, nostaljik atmosferi, renkli karakterleri ve eğlenceli anlarıyla zaman ayırmaya değer bir film. Potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirememiş olsa da, büyüme hikâyelerine ilgi duyanlar için keyifli bir deneyim sunuyor. Filmi Amazon Prime Video’da bulabilir, Elliott’un nostalji dolu yaz hikâyesini keşfe çıkabilirsiniz. İyi seyirler!

My Old Ass: Büyümenin İronisi

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...