Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleriThe Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye

The Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye

Yazar: Ömer Acıoğlu
The Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye
The Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye

Aylardır beklenen bir spor biyografisi sonunda vizyona girdi. Hem de öylesine şaşırtıcı, zihninizi altüst edecek, spor filmlerine dair ezberlerinizi bozacak bir film geldi. Hangi filmden mi bahsediyorum?
Tabii ki Amerikan sinemasının en sağlam suç-dram yönetmenlerinden Safdie kardeşlerden Benny Safdie’nin ilk solo filmi The Smashing Machine’den bahsediyorum. En son 2019’da Uncut Gems filmini Josh Safdie ile birlikte çektikten sonra, iki kardeş kendi filmlerini çekmek üzere yollarını ayırmış. Ama tesadüfe bakın ki, bu yıl Josh Safdie de Marty Supreme filmini çekti ve her iki filmin yapımcısı olarak A24 imzasını taşıyor.

Şimdi gelin The Smashing Machine filminden bahsedelim. Aynı isimle 2002 yılında belgeseli yapılan bu kurmaca filmin yönetmenliğini Benny Safdie üstleniyor. Filmin başrollerinde, bu filmle Oscar adaylığı getireceği düşünülen Dwayne Johnson, Emily Blunt ve Ryan Bader yer alıyor. Film, Venedik Film Festivali’nde En İyi Senaryo dalında Gümüş Aslan ödülünü aldı.
İki kez UFC şampiyonu olan Mark Kerr’in 1997 ile 2000 yılları arasındaki inişli çıkışlı (biraz da çalkantılı) kariyerini anlatan bu film, dün itibarıyla CGV Mars dağıtımıyla Filmartı’dan vizyona girdi. Hem de öyle Filmekimi’nde gösterilmeden vizyona girdi.

Film, Mark Kerr’in bir turnuvada şampiyon olmasıyla açılıyor. Ünlü dövüşçü Mark Kerr, iki kez UFC ağır siklet turnuva şampiyonu ve World Vale Tudo şampiyonu olarak spor camiasında bir ikon hâline gelmiş. Kısa süre boyunca kariyeri yükselişe geçerken, eşi Dawn ile olan zorlu ilişkisi ve güreşçi olmanın getirdiği fiziksel zorluklarla hayatını bir arada tutmaya çalışıyor. Fakat Kerr, zirvedeki yerini korumak için bazı şeyleri feda etmek zorunda kalıyor. Ama neleri feda etmesi gerekiyor?

The Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye

The Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye

Film, Mark Kerr’in inişli çıkışlı, tempolu, azimli ama diğer yandan da zorlayıcı, biraz da ego dolu kariyerini ve özel hayatını gözler önüne seriyor. Safdie’nin bu filminde Mark Kerr’in şampiyon olmak uğruna ödediği bedeller, tedavi süreci, eşi Dawn’a duyduğu güven ve iyileşmek için verdiği çaba ön plana çıkıyor. Seyirci olarak kaybetmenin ve kazanmanın ağırlığını, aldığı ilaçlar nedeniyle neredeyse ölümden dönmenin umudunu, eşiyle olan çalkantılı ilişkilerini filmin sonuna kadar hissediyoruz. Belki de bu filmde en etkileyici olan taraf, hiç söyleyemeyeceğim o son sahne.

Film, başta bir zafer öyküsü gibi başlıyor ve sevgili Benny Safdie bize görkemli bir zafer filmi izleyeceğimiz hissini veriyor. Ama sonrasında görüyoruz ki, şampiyonluktan çok fedakârlık ve iyileşme öyküsü izletmeye başlıyor. Yani bu seyrettiklerimiz Rocky filmine benzemiyor. Hikâyeyi yüzeysel bir anlatımla değil, karakterlerin psikolojisi ve alt metinleriyle derinleştiriyor ve böylece sıradan bir spor filminden ayrılıyor. Dolayısıyla hikâye oldukça iyi, derinlikli ve sahici işlenmiş. Venedik’teki senaryo ödülünü de boşuna almamış.

Görsellik açısından her ne kadar pastel tonlar hâkim olsa da, film boyunca kamera hep sallantılı. Bence bu tercih filmin ruhuna yakışmış; çünkü sallantılı kamera sayesinde Kerr’in çalkantılı kariyerini daha iyi tanıyor, filmi bir belgesel atmosferinde izliyoruz. Film, cinéma vérité tarzında bir anlatı sunuyor. İzleyiciyi yormuyor ama çerezlik bir film gibi de hissettirmiyor. Sona doğru kameranın durağanlaşması ise bambaşka bir anlatım dili yaratıyor.

The Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye

The Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye

Filmin müziklerini de çok beğendim. Müziği, henüz 29 yaşındaki Belçikalı caz müzisyeni Nala Sinephro bestelemiş. Özellikle sık duyduğumuz saksafon tınıları, filme avangart blues’un o hüzünlü havasını başarıyla yansıtmış. Finalde çalan Alan Parsons’ın “Limelight”ı ve Frank Sinatra’nın “My Way”i ise müziklere anlamlı bir dokunuş katıyor.

Oyunculuklara gelirsek; bu filmin Dwayne Johnson’a Oscar adaylığı getireceği konuşuluyor. Öncesinde şu bilgiyi vermekte fayda var: Amerikan güreşinin (WWE tarzı) takipçilerindenseniz, Dwayne Johnson’ın aslında eski bir güreşçi olduğunu bilirsiniz. Hatta “Kaya” anlamına gelen The Rock lakabıyla ringe çıkmıştı ve bu lakapla The Scorpion King filminde oynamıştı. Johnson, güreş deneyimini karakterine yansıtmış, ayrıca uygulanan özel prostetik makyajla seyirci karşısına çıkmış.

Akademi üyeleri genellikle prostetik makyajla dönüştürülmüş oyunculara Oscar vermeyi severler; nitekim en son Brendan Fraser, The Whale (Darren Aronofsky, 2022) filmindeki performansıyla Oscar kazanmıştı. Dwayne Johnson’ın Oscar alacağına dair içimde bir his var. Azmiyle, sporculuk geçmişiyle ve karakterin psikolojik yönünü yansıtışıyla oldukça etkileyici bir performans sergiliyor. Yine de ben Dwayne Johnson’dan çok Emily Blunt’ı beğendim. Emily Blunt, Mark Kerr’e olan sadakati, güveni ve ayrılık sahnelerindeki hüznüyle gerçekten öne çıkıyor. Arkadaşı Mark Coleman rolünde Ryan Bader da oldukça başarılı; filmdeki “rakip ama dost” havasını çok iyi vermiş.

The Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye

The Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye

Neyse, uzun lafın kısası: Ben The Smashing Machine filmini çok beğendim. Farklı, sahici ama yer yer klişe bir biyografi izledim. Belgesel tarzındaki anlatımına rağmen seyirciyi yormuyor; ancak sıradan bir spor filmi olarak da izlettirmiyor. Sporu sevenlerin, özellikle dövüş sporlarına ilgi duyanların mutlaka izlemesini tavsiye ederim.

Puan: 4/5

The Smashing Machine: Şampiyonluk Üzerine Bir Hikaye

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...