Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleriElmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Yazar: Betül Aydoğan
Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey
Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Ferzan Özpetek’in Aralık 2024’te İtalya’da vizyona giren Elmaslar filmi, 10 Ekim 2025’te Türkiye’de vizyona girerek Türk izleyicilerle buluştu. Elmaslar’da kostüm yaratım süreci ile kadın dayanışması iç içe geçiyor. Böylece Ferzan Özpetek’in “elmaslar” dediği 18 kadın oyuncunun, tüm bu hayat karmaşasının içinde nasıl parladıklarına şahit oluyoruz.

Bu filmin fikir aşaması, Özpetek’in hayatında oldukça eskiye dayanıyor. Kadınların ilhamından çok etkilenen yönetmen, daha önce birlikte çalıştığı tüm kadınlarla bir film yapmak istiyor. Bu filmi yapmaya ise yaklaşık on yıl önce karar veriyor. Tüm bu kadınları ortak bir noktada nasıl birleştireceğini ararken, asistanlık yıllarından ilham alıyor. Asistanlık döneminde gittiği terzihanelerden çok etkilenen Özpetek, tüm bu kadınların hikâyesini bir terzihanede yansıtmaya karar veriyor.

Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Film, tiyatro ve sinema kostümlerinin yapıldığı prestijli bir terzihanede geçiyor. Birçok kadının birlikte çalıştığı bu yerde, her bir karakterin farklı yan hikâyesi bulunuyor. Tüm bu yan hikâyelerin filme ustalıkla yerleştirildiğini söyleyebilirim. Birden fazla başrolün yer aldığı bir hikâyeyi yönetmek zor olsa gerek. Terzihanede yaratım süreci oldukça sancılı, kaotik ve çatışmalarla dolu geçiyor. Doğru renk kumaşı bulma çabaları, hatalı tasarımlar ve gece gündüz çalışmayla geçen süreci izliyoruz.

Tüm bunlar olurken, birçok farklı sosyoekonomik düzeyden kadının bulunduğu bu yerde onların yan hikâyelerine de tanık oluyoruz. Kocası tarafından şiddete uğrayan da var, çocuğunu kaybetmiş olan da. Özel yaşamlarını işe yansıtmamaya çalışarak yaşayan bu kadınlar, birbirlerine kenetlenmiş durumdalar. Aynı, her bir parçasını birlikte ürettikleri kostümler gibi: bütün ve güzel.

Film, “Toplumun hangi kesiminden olursanız olun, erkek şiddetine maruz kalıyorsunuz.” mesajını da güçlü bir biçimde taşıyor. Bu şiddetin illa fiziksel olması gerekmiyor; birçok kadın erkeklerin mikro saldırgan tavırlarına maruz kalıyor. Film, Oscar ödüllü bir kostüm tasarımcısı olmasına rağmen erkek bir yönetmenden ağır bir eleştiri aldığında kendinden şüphe eden Bianca karakteriyle, erkek egemen dünyanın kadınlar üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor.

Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Birçok kadın, başarılı olsa bile dış etmenler yüzünden “imposter sendromu” ile mücadele ediyor. Bianca karakteriyle bunu çok net görebiliyoruz. Filmin önemli bir bölümünü, terzihanenin sahibi olan iki kız kardeş oluşturuyor. Yaşadıkları trajedilerden sonra ayakta kalmaya çalışan bu iki kardeş, çoğu karakterde olduğu gibi filmin sonuna yaklaşırken bir katarsis yaşıyor. Özpetek’in çoğu filminde olduğu gibi, bu film de umutlu bir sonla bitiyor.

Büyük bir masa, lezzetli yemekler, hoş sohbetler — yönetmenin adeta imzası oldu artık. Aynı zamanda birlik ve beraberliğin gücünü de hissettiriyor bu seçimler. Filmin sonunda tamamlanan, eşsiz tasarımlı kostümü çok beğendim. Genel olarak filmde kullanılan mekân, dekorlar ve terzihanede yapımını izlediğimiz kostümler, yaratılan dünyayı desteklerken seyirciye görsel bir şölen sunuyor.

Filmde zaman zaman gerçekliğe dönülmesi ve oyuncuların yönetmen Ferzan Özpetek ile senaryo okuma sahneleri, kişisel olarak beni filmden kopardı. Başlarda “tatlı bir git-gel” diye düşünsem de birkaç tekrardan sonra filmin duygusundan uzaklaştırdı. Ayrıca Ferzan Özpetek, bu filmde yönetmen olarak kendisini oynuyor. Bunun dışında da filmde yönetmene dair birçok detay yer alıyor.

Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Özellikle Paolina’nın oğlunun bu terzihanede yalnızca gözlemci konumunda, hiç konuşmadan bulunması, yönetmenin tüm bu kadınlar arasında kendi konumunu hatırlatıyor. Son sahnede yönetmenin kameraya bakarak dördüncü duvarı kırdığını görüyoruz. Filmde gördüğümüz küçük topun içindeki balık ise yönetmenin gerçekten her zaman yanında taşıdığı bir hatırasıymış.

Ben finaldeki Ferzan Özpetek sahnelerini biraz uzun buldum. Kadınlar ve tasarladıkları görkemli elbiseyle filmin sonlanmasını tercih ederdim.

İtalya’da gişe rekorları kıran Elmaslar filmi, Ciak d’Oro’da “Altın Ödül” ve “Altın SuperCiak” ödüllerini kazanırken Luisa Ranieri “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü aldı. Venedik Uluslararası Film Festivali kapsamında “Filming Italy Best Director Venice” ödülünün sahibi ise Ferzan Özpetek oldu.

Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Elmaslar, bütünüyle umut aşılayan bir film. Dünyanın tüm zorluklarına rağmen yan yana duran güçlü kadınların hikâyesi. Filmde de söylendiği gibi:

“Hiçbir şeyiz, ama her şeyiz.”

Elmaslar: Hiçbir Şey Ama Her Şey

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...