Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleriRoma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Yazar: Şeyda Taşkıner
Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü
Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

“Roma’nın ilk filmim olduğunu söyleyebilirim. Yapma hayali kurduğum film türünü gerçek manada benimseyen ilk film.”
— Alfonso Cuarón

Alfonso Cuarón’un yazıp yönetmekle kalmadığı, adeta kendi yaşadığı geçmişi yeniden yarattığı, efsane bir başyapıt olarak anılabilecek Roma, The New York Times’ın bu yaz hazırladığı The 100 Best Films of the 21st Century So Far —yani yaşadığımız yüzyılın şu ana kadarki en iyi 100 filmi— listesinde kırk altıncı sırada yer aldı. Neden bu filmin listede kendisine daha yükseklerde bir yer bulmayı hak ettiğini de bu yazımda açıklamış olacağım.

2019 yılında Cuarón’a, “En İyi Yönetmen” kategorisi de dâhil olmak üzere üç Oscar, üç Altın Küre ve dört BAFTA kazandıran Roma, gerçekten o yılın en iyi filmi ve tüm zamanların da en iyi filmlerinden bir tanesi bana göre.

En büyük sebeplerinden biri, Cuarón’un olağanüstü, hatta takıntılı denecek derecede bir azimle ve titizlikle, çocukken yaşadığı dünyayı film etmek üzere adeta yeniden inşa etmesi. Yani hikâyeyi anlatmak adına bir benzerini kurgulamakla yetinebilecekken bu dünyaya en çok benzeyeni yaratmanın peşine düşmesi ve bunun da ustalıkla altından kalkabilmiş olması! Yapım aşamasında Cuarón’un anılarını yeniden canlandırma takıntısı öyle bir boyuta varıyor ki, filmde seyirciye çocukluğundan anımsadığı kokuları bile hissettirmeyi amaçladığını söylüyor.

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

1970-71 yıllarında, Meksika’nın başkentindeki Roma Sur bölgesinde geçen film, üst orta sınıf bir ailenin yalnızca birkaç günlük bir zaman diliminde yaşadıkları, ancak karakterlerin yaşamlarında derin izler bırakan olayları konu ediniyor. Anlatının kalbinde ise ailenin hizmetçisi Cleo’nun sessiz ve derinlikli varlığı yer alıyor.

Filmdeki varlığı seyircinin algısıyla tamamen paralel olup, kameranın çektiği her sahnede olmasına rağmen Cleo neredeyse her karede —tıpkı ailenin içinde de olduğu gibi— en arkalarda, en sessiz yerlerde duruyor. Buna rağmen hikâyenin nabzı onun adımlarında atıyor ve seyirci bu hikâyeye onunla aynı mesafeden tanıklık ediyor.

Profesyonel bir oyunculuk eğitimi almadığı gibi, Roma‘dan önce hiç oyunculuk deneyimi de olmayan Yalitza Aparicio, Cleo’ya o kadar doğal ve içten bir şekilde hayat veriyor ki performansı adeta bu rolü oynamaktan çok “var olmak” hâline geliyor. Anlatının kalbindeki Cleo karakteri, Cuarón’un çocukluğunda ailesi ile yaşayan hizmetçi ve dadı Liboria’yı (Libo) baz alıyor.

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Filmin ön hazırlık aşamasında dadısı Libo’ya haftalarca sorular sorup anılarını deşiyor, onun günlük rutinine kadar not alıyor Cuarón. Gerçekten de bu karakteri yaratma sürecine gösterdiği özen ve duygusal bağlılık, filmin her anına sindirilmiş büyük bir emek olarak kendini hissettiriyor. Bu arada Liboria’yı daha önceden yönetmenin Y Tu Mamá También filminden de tanıyor olabilirsiniz. Orada başrol Tenoch’un dadısını canlandıran kişi, Libo’nun ta kendisi. Buradan, bu kişinin Cuarón’un anılarını taşıyıp şekillendiren bir figür olarak çocukluğunun en önemli parçalarından biri olduğu çıkarımını yapabiliriz.

Libo’yu hayata getiren Aparicio’nun doğal yeteneği, oyuncu seçimlerinde ince eleyip sık dokuyan yönetmenden tam not alıyor. Hatta ona baktığında karşısında Libo’yu görmüş gibi olduğunu ve onunla çalışmanın, mesleği oyunculuk olan diğer aktörlerle çalışmaktan çok daha kolay ve gerçek hissettirdiğini söylüyor. Filmde Cleo’nun hayatının gidişatını çok vahim bir şekilde etkileyecek trajik bir olay yaşanıyor ve Aparicio’nun o sahne çekilmeden önce karakterinin başına gelecek olaydan haberi yokmuş. Oyuncu ve karakter için oldukça travmatik olan bu sahnede, onun gerçek tepkisini kaydetmek istediğini söylüyor Cuarón. Yalitza Aparicio bu sahnede o kadar içten üzülüp ağlıyor ki gerçekten de Cleo için en doğru tercih olduğunu ustalıkla kanıtlıyor. Önemli bir sahne olduğu için detaya girip de izlemeyenler için burayı “spoiler” etmek istemiyorum.

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Buraya kadar filmin kendisini incelemekten çok yapım aşamasından bahsettiğimin farkındayım; ancak bu detaylar filmi özümsemek için gerçekten çok kıymetli. Örneğin, yukarıda biraz bunun ipucunu vermiş gibi oldum ama… Evet, filmin yazılı bir senaryosu veya aktörlere önceden verilen replikler yok. Çocukluğundan hatırlayıp seyirciye göstermek istediği bazı anları not alan ve çekimlerden önce aktörlerle bunlar hakkında özel olarak konuşan Cuarón, bütün bir hikâyeye odaklanmaktansa hikâyeyi bu anların etrafında şekillendiriyor.

Filmdeki baba karakteri ile ilgili kilit olaylardan birinin yaşandığı sahnede, Cuarón belki de ilk kez kendi babasının bu olayı gerçekleştirirkenki motivasyonunu anlamaya çalışıp olayı onun perspektifinden görmeyi denediğini aktarıyor. Bu tarz olayların otobiyografik anılardan esinlenmesi bir yana, belki de sinema tarihindeki en kişisel anlatılardan bir tanesi Roma. Cuarón’un, çocukluğunun geçtiği sokağı tekrar canlandırabilmek için harcadığı çabayı bir yana bırakalım; sokaktan geçen figüran oyuncular bile etnik ve sınıfsal özelliklerine göre o kadar özenli şekilde seçilmişler ki, tıpkı yönetmenin istediği gibi insanlar ona eski komşularını, sokaktaki arabalar bile tanıyıp bildiği arabaları aratmıyor.

Karakterlerin kişisel hayatlarında kopan fırtınaların yanı sıra, Cuarón’un belleğinde yer edinen toplumsal çalkantılar da anlatıya son derece güçlü bir şekilde yansıtılıyor. Hatta bu bireysel ve toplumsal fırtınalar bazen o kadar iç içe örülüyor ki film yalnızca bu hikâyeyi anlatmakla kalmayıp yaşanmış gerçekliğini izleyenlere çok iyi yansıtıyor; seyirciyi derinden etkileyip karakterlerin duygusal çalkantılarını onlarla birlikte deneyimletiyor.

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Kişisel hayatının dışına çıkıp da Cuarón’un ilk kez toplumsal bilince sahip olduğu yıllara denk gelen, “El Halconazo” adı verilen; protestocu öğrencilerin devlet destekli paramiliter bir grup tarafından trajik bir biçimde katledildiği vahim olay da filmde çarpıcı bir yalınlıkla gösteriliyor. Bununla birlikte görünürde dokunulmaz olan üst orta sınıfın aslında nasıl kolaylıkla kırılgan ve sarsılabilir olduğunu da görüyor, burjuvazinin çürüme başlangıcına şahitlik ediyoruz. Böylelikle film yalnızca bir aile hikâyesi olmakla kalmıyor, toplumsal hafızaya da kapı aralayarak çatırdamaya başlayan bir düzenin çözülüşünü derinlemesine hissettiriyor.

Roma‘nın görsel kafiyesi o kadar üst bir boyutta ki film bazen gerçekten sözcüklerin taşımakta zorlanacağı bir anlatım gücünü ekrana getiriyor. İlk bakışta birbirinden bağımsız görünebilecek bazı sekanslar aslında inanılmaz bir görsel bellek inşa ediyor. Okuyanlara biraz abartı gelebilir belki ama bu gösterişli görselliği en doğru şekilde Tarkovsky-esque olarak tanımlayabilirim. Tarkovsky filmlerinde gördüğümüz “bu dünyadan değilmiş gibi” hissini veren tarza aşina olanlar, sadece filmdeki yangın sahnesini izledikten sonra bu görüşüme katılacaklardır.

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Kısacası, oyunculuk, set dizaynı, ses tasarımı ve sinematografinin birleşerek seyirciyi adeta o döneme ve bölgeye taşımasıyla film; bireysel travmalarla toplumsal trajedileri ustalıkla iç içe geçirirken sıradan bir aile hikâyesinin ötesine geçiyor ve izleyicide kalıcı, yoğun bir duygusal deneyim bırakıyor. Bir Netflix yapımı olan Roma‘yı şu anda platformun kütüphanesinde bulabilirsiniz. Sonraki yazılarda görüşmek dileğiyle!

Roma: Belleğe Olan Duygulu Takıntının Bir Başyapıta Dönüşümü

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...