Young Woman and the Sea: Yüzmek İçin Verilen En Zor Mücadele
2024 yılında Disney+ tarafından yayınlanan bir film ile karşınızdayım… Joachim Rønning’in yönettiği ve senaryosunu Jeff Nathanson’ın yazdığı, gerçek hayattan uyarlanan oldukça keyifli ve hırslı bir film: Young Woman and the Sea. Daha çok aksiyon ve bilim kurgu filmleriyle tanıdığımız Daisy Ridley ise filmin başrolünde. Detaya inmeden önce belirtmem gerekir ki, müthiş bir oyunculuk sergiliyor.
Muhteşem bir dram, muhteşem bir mücadele. Tek kelimeyle: muhteşem. Her yaşında verdiği mücadele, dik duruşu ve hayatı söz konusu olsa bile pes etmeyişi, filmi inanılmaz bir noktaya taşımış. Gerçek hayat hikâyeleri beni her daim daha fazla içine çeker. Bugün biz kadınların rahatça yüzebilmesinin en büyük mücadelesini vermiş; kadın olmanın olumsuz bir şey olmadığını herkese, özellikle de ataerkil topluma ispatlamış bir karakterin hikâyesini izlemek ise oldukça keyifliydi.
Kimsenin geçilemez dediği — hele ki bir kadın tarafından denenmesinin bile mümkün olmadığı — Manş Denizi’nin, Trudy karakteri tarafından geçilme mücadelesini anlatıyor film. Bu aşamaya gelmeden önce neler yaşadığını, kimlerle çatıştığını, kimlerin ihanetine uğradığını görüyorsunuz. Spora tutkusu olan herkesin yakından anlayacağı; bu tutku uğruna gerekirse hayatından bile vazgeçecek kadar gözü kara bir karakterin gerçek hayattan uyarlanan hikâyesi bu film…
Film, ilk sahnede sizi içine çekeceğini zaten belli ediyor. Sinematografik olarak da sahnenin girişi, doktorun ayak seslerini beklerken başka ayak sesleri duymamız gibi detaylar, ilk sahneyi inanılmaz heyecanlı ve gerilimi yüksek bir sahne haline getirmiş. Film daha bu aşamada kendini ispat ettiği için geriye arkanıza yaslanıp keyifli iki saat geçirmek kalıyor.
Hikâye, bir geminin batması haberiyle başlıyor aslında. Bir gemi batıyor; kadınların yüzmesi yasak olduğu için, kıyıya çok yakın olmalarına rağmen yüzemedikleri için ölüyorlar. Kendi hayatlarını kurtarmalarına dahi izin verilmiyor. İşte bu haberi okuyan anneleri, kızlarına yüzme öğretmeye karar verir. Annelerine apayrı bir parantez açacağım için övgülerimi burada söylemiyorum. Sırf bu hikâye ve annenin o duruşu için bile izlenmesi gerektiğini belirtmeden geçmeyelim.
Trudy, oldukça inatçı ve zorlu bir karakter. Babası, Trudy kızamığı yeni atlattığı için yüzmesine ilk başta izin vermiyor. Ama bu, Trudy’nin pes etmesine yetmiyor. Günlerce, hiç durmadan, pes etmeden yüzmek için babasını ikna etmeye çalışıyor. Ve bu andan itibaren hayatı; birilerini başarabileceğine ikna etmeye çalışmakla, mücadeleyle ve kadın olduğu için uğradığı cinsiyetçilikle baş etme çabasıyla geçiyor.
Filmde insanın sinirini bozan çok fazla yer var. Filmi zaten kusursuz yapan da biraz bu detaylar. Trudy devamlı bir mücadelede ve önüne anlam verilemeyen birçok engel çıkıyor. Ülkeyi temsil etmek için gittikleri diğer ülkelerde, sırf kadın oldukları için odadan çıkartılıyorlar, antrenman yapamıyorlar ve doğru düzgün beslenmelerine bile izin verilmiyor. Bunun tek sebebi ise bir kadının başarılı olma düşüncesinin ataerkil insanları rahatsız etmesi.
Trudy’nin mücadelesinde benim en çok hoşuma giden üç sahne oldu. Sizlere biraz daha spoiler vererek anlatmak isterim…
İlk olarak, annesi yüzme öğretmeye karar verince Trudy’nin yüzebilmesi için önce saatlerce babasını ikna etmek amacıyla şarkı söylemesi, sonrasında eğitmenini ikna etmek için kömür taşıması ve diğer herkesten daha geç eğitime başlayıp hepsini geçmesi beni çok etkiledi. Bu sahne, onun tutkusu uğruna neler yapabileceğinin göstergesiydi. İnadı, azmi ve dik başlılığı ona başarının kapılarını açtı.
İkinci sahne, Manş Denizi’ni geçebilmesi için sponsorunu ikna etme çabasıydı. Fark ettiyseniz Trudy’nin tüm serüveni, hayatı birilerini ikna etme uğruna devam ediyor. Birçok insan bu aşamalara gelmeden güncel duruma boyun eğer ve tutkusundan vazgeçerdi. Onu en başarılı yapan da asla vazgeçmeyişi.
Son ve aslında filmin en önemli sahnesi ise Manş Denizi ve Trudy sahnesiydi. Başarısız olduğuna inanmaması, kendine güveni ve bu başarısızlığın bir dış etken yüzünden olduğunu idrak edişinden sonra yaşananlar, insanın nefesini kesiyor. Her kulacı onunla atıyor, zamana karşı yarışırken dakikaları sayıyorsunuz. Sadece bu üç sahne için bile olsa izlemenizi öneririm.
Ve anne… Trudy’nin en büyük şansı annesiydi. Tıpkı Trudy gibi inatçı, dik başlı ve aldığı kararlardan geri adım atmayan bir annenin varlığı, kızları için başarının kapılarını aralama şansı verdi. Muhteşem bir oyunculukla canlandırılan bu rol, benim filmde en büyük hayranlık duyduğum karaktere dönüştü. Trudy birçok şeyi başardı, evet; ama başarabilmesi için o şansı ona annesinin başlattığı mücadele verdi. Bu da bu filmi, bu karakteri adeta efsaneleştiriyor.
Buraya kadar okuyup hâlâ izleyip izlememekte kararsızsanız şunu da not olarak eklemek isterim: Tüm dünyanın yapılamaz, yapamaz dediği ve karşısında durduğu bir karakterin herkese rağmen başarı kazanması, izlerken sizi hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar tatmin edecek. İyi seyirler 😊
Young Woman and the Sea: Yüzmek İçin Verilen En Zor Mücadele