Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Ayşe: Dünyanın Bütün Yüklerini Taşıyan Tüm Kadınlara

Ayşe: Dünyanın Bütün Yüklerini Taşıyan Tüm Kadınlara

Yazar: Ömer Acıoğlu

Ayşe: Dünyanın Bütün Yüklerini Taşıyan Tüm Kadınlara

Bir İstanbul Film Festivali’nin daha sonlarına gelirken, Yeni Bakışlar yarışmasının son filminden öncesine ulaşmış bulunuyoruz.
Necmi Sancak’ın yönetmenliğini yaptığı Ayşe, giderek büyüyen İstanbul’da, Down sendromlu kardeşiyle yaşayan Ayşe isimli bir kadının hayatına odaklanıyor. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi İlk Film, En İyi Yönetmen (Necmi Sancak), En İyi Kadın Oyuncu (Binnur Kaya) ve Film-Yön En İyi Yönetmen ödülünü alan bu filmin başrollerinde Binnur Kaya, Rıdvan Sancak, Ali Seçkiner Alıcı ve Menderes Samancılar yer alıyor. Maara Film’in yapımcılığını üstlendiği bu film, İstanbul Film Festivali kapsamında dün ve bugün gösteriliyor.

Ayşe, İstanbul’un sürekli büyüyen ve yüz değiştiren kenar mahallelerinde, Down sendromlu yetişkin kardeşiyle yaşıyor ve bir benzin istasyonunda çalışarak geçimini sağlıyor. Babaları uzun süredir hastanede, ölümün eşiğinde. Ayşe, bir tır şoförü olan Recep’ten evlenme teklifi alıyor. Böylece Ayşe’nin önünde iki yol beliriyor: Ya hayallerinin peşinden gidecek ya da hayallerini bir kenara bırakıp kaderin yolunu seçecektir.

Bir mahalle baskısıyla başlayan bu film, tüm yükü sırtlayan ve bunun için hayallerinden vazgeçen kadınlardan birini anlatıyor. Ayşe, bu filmde dünyanın bütün yüklerini taşıyan kadınlardan biri. Hikâye ilerledikçe Ayşe’nin bir tır şoföründen evlilik teklifi aldığını görüyoruz. Ancak bu teklif sadece “gidip ya da gitmemek” arasında kalan bir yol ayrımından ibaret değil. Aynı zamanda, sahip olduğu kişiliğe kavuşmak ile mahalle toplumuna esir olmak; kadere hapsolmak ile yeni bir sayfa açmak; tüm yükleri söküp atmak ile o yükü taşımaya devam etmek arasında bir yol ayrımıdır bu. Birini seçse mahalle baskıları, başkalarının görüşleri, attığı yüklerin sorumlulukları peşini bırakmayacak. Diğerini seçse hayallerinden olacak, hayatını yaşayamayacak ve kadere esir olacaktır. Bu yüzden yol ayrımı, filme tuz biber katıyor.

Bu filmdeki bağlılık bana yer yer Jeanne Dielman’ı (Chantal Akerman, 1975) hatırlattı. O filmde de bir ev hanımının üç günlük rutin yaşamına odaklanılıyordu. Burada da benzer bir yapı var, ancak elbette farklılıklar mevcut. Film yalnızca karakterin yaşadığı çelişkileri, fedakârlığı, ağır sorumluluklarını ele almıyor. Aynı zamanda toplumsal baskılar, Down sendromlu çocukların varlığı, geçim sıkıntıları ve mahallenin sorgulayan bakışlarıyla birlikte aslında dengeleyici bir yapı sunmayı başarıyor. Hiçbir şekilde ajitasyona yer vermeden, gayet eli yüzü düzgün bir film ortaya çıkmış. Derinlikli olmasa da oldukça kabul edilebilir bir yönü var.

Meryem Yavuz’un kamerası bizi tamamen Ayşe’nin dünyasına taşıyor. Kenar mahalleler, benzin istasyonu ve diğer mekânlarla birlikte, hikâye İstanbul’da geçse de bazen İzmit–Gebze civarındaymışız gibi bir his veriyor. Gerçi film Büyükçekmece’de çekilmiş; orayı çok iyi bilmesem de İzmit’e benzer yerlere sahip olduğunu tahmin edebiliyorum. Renk paleti oldukça soluk; bu da dünyanın herkes için, özellikle de kadınlar için iyi bir yer olmadığını sade ve gerçekçi bir dille yansıtıyor. Kamera açılarında ise ağırlıklı olarak orta plan tercih edilmiş. Bu sayede hem karakteri hem de çevresini tanıyabiliyoruz. Sonuç olarak, filmin görselliği; kamera açıları, soluk renkleri ve yer yer sallanan hareketli kamerasıyla izleyiciyi içine çekiyor.

Binnur Kaya, Ayşe rolüyle yalnızca bir karakteri canlandırmakla kalmıyor; aynı zamanda fedakârlığa ve yaşamın çelişkili anlarına dair güçlü bir mesaj da veriyor. Oyunculuğuyla filmdeki duyguyu bizlere yansıtmayı başarıyor. Zaten Binnur Kaya’nın En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alması da tesadüf değil. Menderes Samancılar ve Ali Seçkiner Alıcı ise canlandırdıkları karakterlerle ilk bakışta taş kalpli görünseler de aslında içlerinde babacan bir yön barındıran kişilikleri başarıyla yansıtıyor. Tabii bu filmin diğer kahramanı, gerçekten de Down sendromlu olan Rıdvan Sancak. Bu film için aslında tüm sorumlulukların, ilginin, sevginin ve baskıların hem bir metaforu hem de bir kahramanı gibi.

Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda şu gerçeği anlıyoruz: Bu dünyada kadınların yaşadıkları çok zor. Bazen biz erkeklerin bile üstlenmesi gereken bütün sorumlulukları kadınlar yerine getirmek zorunda kalıyor. Üstelik bu sorumluluklar ve baskılar uğruna hayallerinden vazgeçmek durumunda kalabiliyorlar. Ayşe ise bunu yaşayanlardan sadece biri. Derinlikli ama bir yanıyla gerçekçi hikâyesiyle izlenebilir bir anlatı sunuyor. Tüm kadınlar bu filmi izlemeli; çünkü bu film bir ayna niteliğinde.

Ayşe: Dünyanın Bütün Yüklerini Taşıyan Tüm Kadınlara

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...