Southpaw: Sol Direk

Yazar: Canberk Kaçar
Southpaw: Sol Direk
Southpaw: Sol Direk

“Southpaw”, başka bir deyişle sol el. Antoine Fuqua’nın 2015 yılında yönettiği, Billy Hope’un dramatik spor öyküsünü konu alan kaçırılmaması gereken bir film. Filmde Jake Gyllenhaal, Rachel McAdams, Oona Laurence, Forest Whitaker, Curtis “50 Cent” Jackson ve daha birçok oyuncunun performansları ön plana çıkıyor.

IMDb’deki Camden Francis’e göre, yazar iki saat beş dakika boyunca bize güzel bir hikâye ve hayat dersi sunuyor. “Şampiyon bir boksör olan Billy Hope’un, trajik bir olayın ardından hayatının altüst olması, kızını çocuk esirgeme kurumundan geri almak ve profesyonel kariyerini yeniden inşa etmek için verdiği mücadeleyi anlatıyor.” Peki, bu çöküşten kurtulacak gücü bulabilecek mi? Yoksa tamamen yıkıma mı sürüklenecek?

Bazı eleştirmenler bu konuda oldukça sert. Örneğin, Rotten Tomatoes’da yalnızca %75 izleyici puanı alan film, Jake Gyllenhaal’un yüksek performansına rağmen, moral bozucu bir dramın içinde kaybolduğu ve seyirciyi sıradan bir boks filmi klişesine sürüklediği gerekçesiyle eleştiriliyor. Bana kalırsa bu filmi oyuncuların performansına odaklanarak izlemeliyiz.

Southpaw: Sol Direk

Hikâye pek çok boks filmiyle benzerlik gösterse de, arkasında önemli bir mesaj ve yorum barındırıyor. Peki, bu mesaj nedir? Öncelikle bunu anlayabilmek için filmi Aristoteles’in altı dramatik unsuruna göre değerlendirebiliriz. Bu film, bu unsurların hepsini güçlü biçimde kullanmasa da bana göre en önemlisi karakter unsurudur. Bu unsur özellikle bu filmde çok belirgindir çünkü filmin adı olan “Southpaw” doğrudan ana karakter Billy Hope’u simgeliyor.

Billy rolünün aslında Jake Gyllenhaal için yazılmadığını belirtmekte fayda var. Orijinal senaryo Kurt Sutter tarafından, Eminem’in kendi yaşam öyküsüne ve onun “Recovery” albümünde anlatılan yeniden doğuş sürecine bir gönderme olarak yazılmıştı. Bu albümde Eminem, ailesinin ona olan güvenini kaybetmesinden ve yakın arkadaşlarının ölümünden bahsediyordu. Ancak Eminem, kariyerine müzikle devam etmek istediği için rol başka oyunculara teklif edildi ve en uygun kişi Jake Gyllenhaal olarak belirlendi.

Oona Laurence’ın kızı Leila, Rachel McAdams’ın ise eşi Maureen rolündeki performansları da aynı derecede etkileyiciydi. Oyuncuların performansı seyircide güçlü bir etki bırakıyor. Bu sayede izleyici, karakterlerin yaşadıklarını daha iyi anlayabiliyor, onlarla empati kurabiliyor. Jake Gyllenhaal’un oyunculuğu olağanüstü! Mimikleri, hareketleri ve replikleriyle öfke, intikam ve acı duygularını seyirciye başarıyla aktarıyor.

Karakter unsurundan sonra doğrudan bağlantılı olarak olay örgüsü geliyor. Hikâye, karakterlerin hayatında çeşitli engeller yaratıyor. Fuqua, bu filmi açık bir biçimde sunarken, izleyiciyi beklenmedik bir olayla sarsmayı amaçlıyor. Bu dramatik olay, Billy’nin hayatını altüst ediyor ve hem kızı Leila’nın hem de ailesinin geleceğini zora sokuyor. Bir noktada hikâye tahmin edilebilir hâle geliyor çünkü bu film birçok spor/boks filmiyle benzer yapıda. Bir trajedi yaşanıyor, ana karakter her şeyini kaybediyor, ardından ayağa kalkmaya çalışıyor ve ailesi için yeniden mücadele ediyor. Ancak bu durum filmin cazibesini azaltmıyor. Aksine, Gyllenhaal’un olağanüstü oyunculuğu sayesinde bu hikâyenin altındaki mesaj daha da yoğunlaşıyor.

Dördüncü şiirsel unsur müzik. Bu filmde müziğin önemli bir yeri ve etkisi var. Olay örgüsünün her aşamasında müzik, halk ve karakter için aynı duyguyu yaratma görevini üstleniyor. Özellikle de bazı şarkılar, bu rolü ilk başta oynaması planlanan Eminem tarafından yapılmış ve seslendirilmiş. Örneğin “Kings Never Die” ve “Phenomenal” gibi şarkılar, karakterimizin hikâyesindeki en kritik anlarda çalıyor.

Beşinci unsur ise gösterim/görsellik. Bu da filmin büyük parçalarından biri. Her antrenman ve her dövüş sahnesi hayranlık uyandıracak şekilde işlenmiş. Jake Gyllenhaal, sahnelerde gerçek dövüş performansı sergilediği için çekimlerde her şey oyunculukla birleşiyor. Örneğin, Billy’nin son dövüşü sırasında, çekim tekniği izleyiciyi adeta karakterin gözünden bakıyormuş gibi hissettiriyor. Onun bedeniyle dövüşüyorsunuz. Onunla birlikte acı çekiyor, kazanıyor ya da kaybediyorsunuz. Yönetmen, izleyiciyi o ringin içine sokmayı başarıyor.

Southpaw: Sol Direk

Son şiirsel unsur söz/söylem. Bu unsuru en sona koyuyorum çünkü bu film tamamen diyaloglara dayalı değil. Filmin duygusu ve anlatımı daha çok oyunculuğa, mimiklere, hareketlere dayanıyor. Yani karakterin duygusunu, davranışlarını, yüz ifadelerini ve jestlerini izleyerek anlamak, söylenen sözlerden çok daha etkili. Gerçekte, bu filmin bazı kısımlarının diğer boks filmleriyle benzerlik taşıması dikkat çekici. Bu benzerlikler, “Southpaw”ın yaratım sürecinde bu filmlerin etkisiyle açıklanabilir. Örneğin “Creed” ya da “Million Dollar Baby” ile olan bağlar oldukça belirgin. Ama bu film yine de kendi deneyimini yaratmayı başarıyor; bunu da daha önce belirttiğim gibi, oyuncuların performansları sayesinde yapıyor.

Sinema, sportif dramlarla oynamayı seviyor. Bu türde genellikle her şeyini kaybetmiş bir boksör, hayata yeniden tutunmak için en iyi antrenörle çalışarak hem ringe hem hayata geri döner. Ama bu filmde durum biraz farklı. Film sadece bu konuyla ilgili değil. Toplum, aile ve sporun hayatımızdaki rolü üzerine düşünmeye de zorluyor. Kişisel olarak, Jake Gyllenhaal’un oyunculuğu sayesinde bu filmi çok beğendim. Hayatında hiçbir şey yolunda gitmezken bile savaşma gücünü, öfkesini seyirciye aktarıyor. Bu sadece bir spor filmi değil, bir hayat dersi filmi.

Seyirciye, bana, asla pes etmememiz gerektiğini, ailemiz ve hayallerimiz için her zaman mücadele etmemiz gerektiğini söylüyor. “Southpaw”, izleyiciye bir intikamın sadece yıkım getireceğini, ama değerlerin ve aile için verilen mücadelenin insana en zor zamanlarda bile güç vereceğini göstermek istiyor. Bu da hayatın size verdiklerine karşı verilmiş en anlamlı intikam olabilir. Ayrıca bu filmi baba-kız ilişkisi nedeniyle de çok seviyorum. Asıl savaş ringde değil, gerçek hayatta, kızını yanında tutabilme mücadelesi.

Southpaw: Sol Direk

Son olarak, bu film belki de bu sporun tehlikesine dair bir eleştiriyi de beraberinde getiriyor. Billy’nin dövüşten dövüşe geçirdiği fiziksel dönüşümünü düşünün, gözleri kapanıyor, yürümekte zorlanıyor. Bu yüzden bir sahnede Maureen Hope (Billy’nin eşi), ona dövüşmeyi bırakmasını söylüyor çünkü bir ailenin sağlıklı bir babaya ya da anneye ihtiyacı vardır, şekli bozulmuş bir vücuda değil. Bu yüzden bu filmin aile vurgusunu çok önemsiyor ve beğeniyorum, çünkü aile benim hayatımda da çok büyük bir yer tutuyor.

Sonuç olarak, “Southpaw” gerçekten iyi bir filmdi. Belki tek kusuru diğer filmlerle olan büyük benzerlikleri, klişeleri ve öngörülebilir olay örgüsüydü. Ama bu, filmin yapısının ne kadar başarılı olduğunu gördüğümüzde küçük bir detay olarak kalıyor. Sahne geçişleri çok iyi planlanmış, her antrenman ve dövüş sahnesi gerçeği yansıtıyor. Oyuncu kadrosu harika ve duyguları başarıyla aktarıyorlar.

Film, eğer spor temalı klasik hikâyeleri biraz daha özgün bir şekilde işleseydi, belki “mükemmel” olabilirdi. Ama bunun da kolay olmadığını unutmamalıyız.

Southpaw: Sol Direk

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...