Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri The Covenant: Bir Söz, Bir Bağ, Bir Antlaşma

The Covenant: Bir Söz, Bir Bağ, Bir Antlaşma

Yazar: Enis Derdimentoğlu

The Covenant: Bir Söz, Bir Bağ, Bir Antlaşma

Prime Video’nun son günlerde en çok izlenen filmlerinden birinin altında Guy Ritchie’nin imzası var. Jake Gyllenhaal ve Dar Salim’in başrollerini paylaştığı The Covenant (Antlaşma) çarpıcı anlatım dili ve yoğun duygu temsili ile izleyicilerin beğenisini kazanmaya devam ediyor. Gerçek bir hikayeden esinlenilen 2 saat 3 dakikalık filmde Jake Gyllenhaal, Afganistan’da görev yapan Çavuş John Kinley’i canlandırırken, Dar Salim, Kinley’in tercümanı Ahmed’e, Antony Starr paralı asker grubunun lideri Eddie Parker’a Alexander Ludwing, Çavuş Declan O’Brady’e hayat veriyor.

ABD’nin neden Afganistan’a operasyon düzenlediğini anlatarak başlayan film, 11 Eylül Saldırısı’nın yıkıcılığını ve ABD halkında yarattığı psikolojiye değinerek açılış yapıyor. Afganistan’da Taliban’a karşı yürütülen operasyonlardan biri de Taliban’ın bomba ve silah depolarını bulup imha etmek. İşte bu görevi yürüten ekibin başında Çavuş John Kinley yer alıyor. Ekibi ile sahaya inen ve gelen istihbarat doğrultusunda patlayıcı ve silah avına çıkan Kinley, her ABD askeri biriminin yaptığı gibi bölgede rahat hareket edebilmek ve yerel halkla daha rahat konuşabilmek için Afgan bir tercüman ile çalışıyor. Tercümanını ekipten ayırmayan ve koruyan Kinley, Taliban’ın bombalı bir eyleminde tercümanını kaybediyor ve hikaye işte burdan sonra başlıyor. Biraz da bilgi vermem gerekirse ABD Ordusu ile çalışan bu yerel tercümanlara hem iyi ödeme hem de kendilerine ABD Vizesi ve ABD’de yaşama hakkı sözü veriliyor ve Taliban baskısından ömür boyu kaçma hayali ile yaşıyorlar.

Tercümanını kaybeden Kinley, silah kullanabilen ve eğitimli bir tercüman arayışı sonucunda Ahmed ile çalışmaya başlıyor. Üstlerinin Ahmed hakkındaki bir disiplinsiz uyarısına kulak asmayan Kinley Ahmed’i, Ahmed Kinley’i tanımaya başlıyor.

Çıktıkları operasyonlarda Ahmed’in başına buyruk halleri günü kurtarsa da Kinley otoritesinin sorgulanmasından rahatsız olur ve Ahmed ile tanışıklığı büyük bir önyargı ile başlar. Bu arada hikaye yavaş ve karanlık bir tonda ilerlerken bize Taliban tehditi altındaki Afganistan’ı, bu tehdidin halka nasıl yansıdığını ve coğrafyanın ne kadar zorlu ve sarp olduğunu bol bol gösterirler. Bu da aslında çok göze sokulmadan hikayenin nasıl gelişeceğini ve zorlukların nereden geleceğinin naif ve sanatsal bir göstergesi. Bu gelişmelerin yanı sıra halkın ikiye bölünmüşlüğü, Taliban’a yakın ya da düşman hissetmeleri, bunun yansımaları, Taliban’ın gücü ve sosyal hayata etkisi sık sık gösteriliyor. Taliban’ın gücünün yanında ince bir ABD Ordusu’nun düşmanını küçük görmesi, yeterince hazırlık yapmamaları ve operasyon birimlerine uzak olmalarının da eleştirisi yapılıyor. Kinley bu umursamaz büyüklük durumunu eleştiren ve bu duygu durumdan en çok etkilenen küçük rütbeleri askerlerin net bir temsili konumunda. Ahmed ise Taliban zulmü gören ve bu zulümden kurtulmak için kendi halkından bazen hain bazen kahraman damgası yemekten geri kalamayan ailesinin güvenliği için ne gerekiyorsa yapabilecek ahlaki değerlere sahip, eğitimli ve modern Afgan halkını yine çok net bir biçimde temsil ediyor. Bu iki kutbun hem sosyal, hem kültürel hem de bireysel iç içe geçişleri Kinley ve Ahmed üzerinden bize anlatılıyor.

Ahmed’in toplumu ve Taliban’ı iyi bilmesi ile Kinley, Ahmed’in ABD Ordusu ile beraber çalışmasının sebebini ve motivasyonun kaynağını öğrenir ve biraz daha güvenmeye başlar. Çıktıkları ilk imha operasyonunda büyük bir pusu yiyen Ahmed ve Kinley’in ekibi kendilerini ölüm kalım savaşının arasında bulur ve tam bu anda filmin asıl hareket noktası ve ana hikaye başlar. Bu noktada görüyoruz ki Kinley ve ekibi yenilmez değil ölmekten korkuyorlar, saklanıyorlar, kaçıyorlar sinirlenip aldıkları savaş eğitimini unutup plansızlaşıyorlar. Çatışma sahneleri biraz da tam bu noktada devreye giren dramatik fon müziğinin de etkisi ile havalı olmaktan ve bizi moda sokmaktan çok çaresiz ve dramatikleşiyor ve savaşın kötü yanlarını öne çıkarıyor.

Ahmed ile beraber bulundukları yerden 120 km uzakta olan üsse dönmeye çalışan Kinley’in Taliban Askerleri’nin ve sarp Afgan coğrafyasının içinden geçmesi gerekir ve mücadele başlar. Burada karakterlerin psikolojilerine ve Afgan toplumunun düştüğü hale yakından odaklanırken Taliban’ın acımasız düşünce yapısına yakından ve çok açık bir şekilde tanık oluyoruz. Bir noktadan sonra Ahmed’in yardımına muhtaç kalan Kinley, tercümanın zorlu yollardan, Taliban’dan saklanarak geçireceği zorlu yolculuğun sadece tanığı olur. Bu noktada Ahmed ve onun hırsı öne çıkıyor ve kuralsız tercümana kendimizi yakın hissediyoruz. Gerek zekasını gerek kaslarını kullanarak yolculuğu tamamlayan Ahmed’in bu mücadelesi aslında filmi bize sevdiren en büyük etkenlerin başında geliyor. Drone çekimleri ve ağır tonda ve dramatik ilerleyen fon müziği yine verilen mücadelenin gergin bir hale gelmesini sağlıyor. Mücadele sonunda Kinley’i kurtaran Ahmed sırra kadem basıyor.

Film 3 kısımdan oluşuyor ve bunlar bize net ayrımlarla gösteriliyor. İki kutup Ahmed ve Kinley’in birbirini tanımaya başlamaları, Ahmed’in Kinley için mücadele edip fedakarlık yapması ve final kısım olan Kinley’in borcunu geri ödemesi. Afgan tercümanlara vize ve çalışma hakkı sözü verildiğini söylemiştim. ABD’ye geri dönen Kinley, dolaylı yoldan bu sözü verdiği Ahmed için mücadeleye önce resmi makamlara müracaat ederek başlıyor. Kinley’in içine düştüğü bu vicdan muhakemesi Jake Gyllenhaal’ın çok iyi sergilediği durum oyunculuğu ile çok güzel bir biçimde bize aktarılıyor. Kendisi bir kahraman ilan edilirken asıl kahramanın,Taliban’ın tüm öfkesini üstüne çekmiş halde ne durumda olduğunun bilinmemesi John Kinley’i içten içe tüketiyor ve Kinley Ahmed için bir kurtarma operasyonu yapmak istiyor. Tek başına. Vize işleri için komutanlarını tehdit edecek kadar vicdan azabı çeken Kinley, Parker’ın başında olduğu paralı askerlerden de nakliye desteği alarak kurtarma operasyonuna başlayıp verdiği sözü tutmak için pek çok şeyi riske atmaktan geri durmuyor.

Basit ve akıcı ilerleyen film bizi çarpıcı sahneler ve dramatik bir sunumla kendine çekiyor. Sinematik olarak pek çok estetik ve etkileyici sahne içeren film kamera çekim tekniklerinde de farklı açılar ile öne çıkıyor. Drone çekimlerinden bahsetmiştim. Ahmed’in Kinley’i kurtarmasını ters açıyla Kinley’den izlemek ya da diyaloglarda sabit kamera kullanarak iki karakteri de bize gösterebilmesi bu açıdan yapıma büyük bir zenginlik katıyor. Karakterlerin sade ve gerçek hareketleri bizi etkilerken bölgenin ve durumun zorluğunu bizi anlatmak istercesine bol bol mekan ve toplum gösteriyor. Hem mekanlar hem kostümler hem de toplum gerçek ve iyi çalışılmış bir sunuma sahip. Zaten filmin üçte biri Arapça desem abartmış olmam. Oyunculuklarda sade ve vurucu olmak hedeflenirken bu hedef özellikle Ahmed ve Kinley üzerinde çok iyi yansıtılıyor. Mimiklerin, jestlerin öne çıktığı sahnelerde iki karakter de bizi olayın direkt içine atıyor.

Aksiyon ve çatışma sahneleri etkileyicilikten uzak gerçekçiliğe çok yakın. Çatışmalarda iki taraf da attığını çat diye vuramıyor, mermiden kaçıyor, vurulmaktan korkuyor. Birebir yakın dövüşlerde alınan eğitimden çok hayatta kalma dürtüsü devreye giriyor taraflar hayatta kalmak için öldürmeye meyil ederek dövüşüyor.

Tercih edilen müziklerin tonu farklı olsa da ortak amaçları sahnenin ve karakterin çaresizliğini en dramatik halde bize anlatmak. Sonunda gerçek bir hikayeden esinlenildiğini bize anlatan film gerçek bir bilgiyle bizi daha da üzüyor. Ahmed kurtulsa da Taliban’ın yönetimi ele geçirdiği 2021 yılında ABD Ordusu’na hizmet eden ve ailesi için her riski alan 300 tercüman ve aileleri Taliban tarafından infaz edilmiştir.

Toparlayacak olursak The Covenant, ABD askerlerinin şov yaptığı, mermiye kafa attığı filmlerden değil. Bir mücadele için sırt sırta veren farklı kültürlerde farklı coğrafyalarda büyümüş iki adamın hayatta kalma hikayesi. Verilen sözün tutulması, kurulan bağın korunması yapılan antlaşmanın gerçekleşme çabasının hikayesi.

The Covenant: Bir Söz, Bir Bağ, Bir Antlaşma

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...