Şatonun Altında: Kanlı Güldürü
Modern tiyatronun sınırlarını zorlayan Şatonun Altında (Yönetmen: Güray Dinçol), seyirciyi hem güldüren hem de rahatsız eden bir kara mizah evrenine davet ediyor. Shakespeare’in Macbeth’inden esinlenerek yola çıkan oyun, taht hırsının, suçun ve vicdanın grotesk bir yeniden anlatımı olarak karşımıza çıkıyor. Fiziksel tiyatro sahnelemesi, bufonesk tarzıyla hem karakterleri hem de izleyiciyi maskelerin ardına gizlenmiş bir dünyanın içine çekiyor. Ortaya çıkan sahneler, trajedinin ortasında beliren acı bir kahkaha gibi; hem sarsıcı hem de komik.
Macbeth uyarlamalarının hepsini unutun demeyeceğim; fakat Şatonun Altındadaki iki çamaşırcı, May ve Poe (Pınar Akkuzu ve Gülden Arsal), seyircide birden fazla duyguya hitap edebilecek potansiyel taşıyor. Kana bulanmış çamaşırların arasında cinsiyetsiz, kimliksiz, iğreti bir hayat yaşayan bu iki yaratık, Macbeth’in iktidar hırsıyla yanıp tutuşmasını alaycı bir üslupla aktarıyor.
Şatonun Altında oyunu, baştan sona büyük bir trajediyi güldürü unsuruna dönüştürmüş. Büyük bir payda da trajedinin içinden filizlenen bir mizah aracı olarak seyirciyle buluşuyor. Sade ve kullanışlı bir dekor… Oyunun her anına hizmet eden kanlı çarşaflar…
Çarşafları bir anda Macbeth ile buluşturan May ve Poe, cansız bir nesneyi sahne üzerinde etkili hâle getiriyor. Özellikle çarşaf oyunlarının kullanıldığı her sahnede bir başka oyuncunun da onlara eşlik ettiğini hissetmemi sağlıyordu. Öfke, kin, hırs… Kötülük ve kan dört dönüyordu; ama onlar aldırış etmiyor, iktidarı tiye alıyorlardı.

Şatonun Altında: Kanlı Güldürü
Gülüyoruz. Peki, neden? Bu sorunun cevabını bu oyunla almak pek mümkün değil. Yalın bir dille grotesk anlatımın bu dürtüye hitap etmesi olarak anlamlandırabiliriz belki; ama insan, tam da burada “tiksindirici” bulduğu tablo karşısında nasıl rahat bir deneyim sağlayabilir, orasını size bırakıyorum.
Pınar Akkuzu ve Gülden Arsal, tüm oyun boyunca tükenmeyen bir performans sergiliyorlar. Seyircilere büyük bir alan tanınıyor ve bu esnada interaktif bir etki yaratılarak, o sandalyelerde oturan sessiz insanlar yerine oyundaki başka bir göz olarak dâhil ediliyor. Tempo hiç düşmüyor. Sıkılmak isteseniz de sıkılamayacağınız bir başka espri havaya bomba gibi bırakılıyor. Eril cinselliğin kabaca gösterimleri, oyun içinde başka bir karaktere bürünüşleri, anlatım ve gösterim dillerindeki iğreti bir seçilmişlik olsa da etkileyiciliği artırıyor.

Şatonun Altında: Kanlı Güldürü
Günümüz dünyasına sıkça göndermelerde bulunan Şatonun Altında, sadece bir Macbeth hikâyesinin grotesk anlatımı değil; insanlığın gelebileceği son noktanın tüm ciddiyetsizliğiyle karşımızda belirişini anlatıyor. Hırsın, sahipliğin, güç arzusunun iki yaratık tarafından anlatılmasını düşünmeye ne dersiniz?
Oyunun dili yer yer yorucu olsa da o kaosun içinde hem kahkaha hem suçluluk duygusu var. Fiziksel tiyatro, seyirciyi konfor alanından çıkarıp tiyatronun özüne, bedene ve sese dayalı anlatının kalbine götürüyor. Oyuncuların bedensel enerjisi sahnede sürekli bir devinim yaratıyor; bu da hikâyeyi kelimelerin ötesine taşıyor.
Şatonun Altında, alışılmışın dışına çıkan, risk alan ama tam da bu yüzden unutulmaz bir deneyim sunan bir oyun.
Not: Hassasiyet içerikli birkaç sahne vardır. Bu uyarımı dikkate alarak biletinizi alınız.
Tiyatro ile kalın.