İdea: Kafkaesk Bir Yalnızlık
Tayfun Pirselimoğlu’nun yeni filmi İdea, Türkiye prömiyerini 44. İstanbul Film Festivali kapsamında gerçekleştiriyor. Yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği bu filmin oyuncu kadrosunda Tarhan Karagöz, Nalan Kuruçim, Ercan Kesal, Jale Arıkan, Elif Nur Kerkük, Tansu Biçer, Gafur Uzuner, Melih Düzenli ve Enver Demirkan gibi isimler yer alıyor. 2021 yılında, Cannes Film Festivali’nin proje aşamasındaki filmler için düzenlenen Cinéfondation Atelier bölümüne seçilen İdea, bu uluslararası başarıyla da merakla beklenen bir yapım olarak dikkat çekiyordu.
Filmin konusu ise şöyle: Kemal (Tarhan Karagöz), şehirden uzak bir yerde, zengin bir iş insanına ait bir villada bekçi olarak çalışmaya başlamıştır. Zaman zaman kafa dağıtmak için gittiği şehirden bir gece geç saatte dönerken, tek başına yolculuk yaptığı otobüse tuhaf bir adam biner. Adam kısa bir yolculuktan sonra indiğinde, Kemal adamın boşalttığı koltukta küçük bir kitap görür. Kapağında İDEA yazan bu kitabı amaçsızca karıştırıp geri bırakır. Kemal’in hayatı o andan itibaren altüst olur. Açıklanmayan bir suçla itham edilir. Sonrasında gizli bir örgütün lideri muamelesi görerek tutuklanır. Kemal artık bir başkası olmuştur.
İdea, karanlık ve ağır bir tempoyla açılıyor; bu da filmi, izleyiciden sabır talep eden bir noktaya yerleştiriyor. Yavaş sinema estetiğini benimseyen film, ritmini hızlandırmak yerine atmosferini derinleştirmeyi tercih ediyor. Ana karakterimiz Kemal’in normal hayatına tanıklık ediyoruz önce; sıradan yaşamının tekdüzeliğinde röntgenliyoruz onu. Bahçe işleriyle uğraşıyor, öğle yemeğini yiyor, akşam da şehre gidiyor; hayatında heyecan yaratan tek nokta belki de flört ettiği kadın. Onunla da ne konuşacağını, nasıl davranacağını bilemiyor. Eğreti duruyor her yere ki filmin Kemal’in eğretiliği üzerine ilerleyeceği için uzun uzun yalnızlığını, sıradanlığını izliyoruz.
Kemal hariç hiçbir karakterin adını öğrenmiyoruz film boyunca. Kimlik sorunsalının sinemasının temel izleklerinden biri olduğunu vurgulayan Tayfun Pirselimoğlu, bu tercihini şöyle açıklıyor: “İsim bir çağrışım yaratır. Ben o çağrışımı kırmak istedim. İsimsizlik, karaktere evrensel bir anlam katıyor.” İdea’da, kendi iradesi dışında başka biri olarak muamele gören bir adamın izini sürüyor Pirselimoğlu. Hikâye ilerledikçe karakterlerin adlarına ihtiyaç duyulmadığı da anlaşılıyor; çünkü film, bireysel kimliklerden çok, kimliğin bulanıklaştığı, gerçeklik ile hayalin yer değiştirdiği bir evrende insanlık hâllerine odaklanıyor.
İdea için tam anlamıyla Kafkaesk bir olay örgüsü örneği demek ise tamamen doğru olacaktır. Filmin merkezindeki karakter, kendi iradesi dışında başka biri olarak muamele görmeye başlar; kim olduğunu kanıtlayamaz, olup biteni anlamlandıramaz ve bu durum karşısında çaresizliğe sürüklenir. Anlatı boyunca karakterin içine düştüğü durumlar, mantıksızlıkla örülmüş bir sistemin içinde, neden-sonuç ilişkilerinin bulanıklaştığı bir yapıya sahiptir. Gerçeklik ve hayal arasındaki sınırlar giderek silikleşirken, karakterin uğradığı dönüşüm izleyicide sürekli bir tedirginlik ve sıkışmışlık hissi uyandırır. Pirselimoğlu’nun da belirttiği gibi, “gerçeklik değişiyor ve deliliğin sıradanlığı ağır basıyor.” Bu atmosfer, Kafka’nın eserlerinde gördüğümüz bireyin sistem karşısında ezilişi, kimliğini yitirişi ve anlam arayışının beyhudeliği gibi temaları birebir çağrıştırarak İdea’yı Kafkaesk estetiğin güncel bir sinema örneğine dönüştürüyor.
Film, bireyin modern dünyada karşılaştığı anlam kaybını ve kimlik çözülmesini varoluşçu bir bakışla ele alıyor. Kemal’in yaşadığı dönüşüm, aslında bireyin kendini anlamlandırma çabasının çöküşünü simgeliyor. Jean-Paul Sartre’ın ya da Albert Camus’nün karakterlerinde olduğu gibi, Kemal de bir anlam boşluğunun içinde savruluyor.
Tayfun Pirselimoğlu’nun filmografisi göz önünde bulundurulduğunda, İdea’nın kimlik, aidiyet, yabancılaşma ve yalnızlık gibi temaları önceki yapımlarıyla tutarlılık gösteriyor. Ben O Değilim, Rıza ve Yol Kenarı gibi filmlerde de karakterlerin kendilik algılarıyla yaşadıkları çatışmalar dikkat çekerken, İdea bu temaları daha soyut ve varoluşsal bir düzleme taşıyor.
Pirselimoğlu, İdea ile izleyiciyi yalnızca bir karakterin başına gelenler üzerinden değil; giderek bulanıklaşan kimlik, gerçeklik ve delilik kavramları üzerinden düşünmeye de teşvik ediyor. Film, sabırlı izleyicisi için sarsıcı ama anlamlı bir deneyime dönüşüyor.
44. İstanbul Film Festivali bitmeden İdea’yı da listenize eklemeyi unutmayın. İyi seyirler!
İdea: Kafkaesk Bir Yalnızlık