The Life List… Filmin ismi yeterince ipucu veriyor diye düşünüyorum. Yine de kısaca bahsedelim. Film, 28 Mart’ta Netflix platformunda yayına girdi. Adam Brooks’un yönettiği filmin süresi 2 saat 5 dakika. Ancak bu gözünüzü korkutmasın; film oldukça akıcı bir anlatımla işlenmiş. Ayrıca filmle ilgili bir detay yakaladım: Herhangi bir kanıt bulamamama rağmen, sanırım film bir kitaptan uyarlama. Lori Nelson Spielman’ın Türkçeye Aşk Peşinde Bir Yıl adıyla çevrilen kitabının konusunu okuduğumda fark ettim ki filmin ana hikâyesiyle birebir aynı. Ancak Netflix, hikâyede ve başrollerde birtakım değişiklikler yaparak bir uyarlama sunmuş.
Bir yıldızlar geçidi olmasa da başarılı bir oyuncu kadrosu oluşturulduğunu söyleyebilirim. Filmin başrolünü Sofia Carson canlandırıyor. Kendisi Purple Hearts ve 2024 yılında Netflix’te yayınlanan Carry On filmlerinde de yer almıştı. Bir diğer oyuncu ise filme yan karakter olarak katılıp akış içinde başrole doğru ilerleyen Kyle Allen. Ona, The In Between ve The Map of Tiny Perfect Things adlı yapımlardan aşina olabilirsiniz. Yan rollerde ise Connie Britton, Sebastian de Souza ve Jordi Mollà gibi isimler yer alıyor.
Peki, filmin konusu ne? Genellikle romantizm temalı filmlerin hikâyeleri birbirine benzer ya da klişe olur. Ancak bu filmin konusunu okuduğumda farklı bir temada işlendiğini gördüm. Bu da beni izlemeye teşvik etti.
Annesinin kanserinin nüksetmesiyle birlikte Alex’in hayatında değişimler başlar. Annesi, eşyalarını toplarken bulduğu bir kutuda, kızı Alex’in 13 yaşındayken hazırladığı yapılacaklar listesini keşfeder. Annesi, vefat ettikten sonra Alex’e bu listeyi bir yıl içinde tamamlama görevi verir. Listeyi tamamlaması, annesinin ona bıraktığı mirasın ne olduğunu öğrenmenin tek yoludur. Ancak bir yıl içinde Alex, bu liste sayesinde hem kendini hem de çevresindeki insanları daha iyi tanıyacak, hayatta hiç almadığı riskleri alacak ve gerçek aşkı bulacaktır.
Film, hem iç dünyamızdaki kararları hem de çevremizden aldığımız mesajları nasıl anlamlandırıp dışa vurduğumuza dair önemli göndermeler içeriyor. Alex, iç dünyasını bizlere yansıtıyor ve var olmanın getirdiği çevresel etkileri onun bakış açısından izliyoruz. Anne karakteri ise, bir çocuğun hayattaki tam potansiyeline ulaşmasında ne denli büyük bir rol oynadığını vurgulayan detaylarla işlenmiş. Zaten hayata ilk adım attığımızda elimizden tutan kişi de annemiz değil midir?
Bunun yanı sıra, değişimin ve risk almanın hayatta sadece kötü deneyimlere değil, aynı zamanda güzel şeylere de yol açabileceği anlatılmış. Örneğin, Alex’in babasını bulduktan sonraki süreci buna iyi bir örnek olabilir. Bu durum, hayatın hem acı hem de tatlı yanlarıyla var olduğunu hatırlatıyor. Üstelik, bu değişim yalnızca bizi değil, çevremizi de dönüştürüyor. Filmde aile bağlarına da büyük önem verilmiş. Ne olursa olsun birbirine saygı duyan ve birbirini seven insanların bir arada kalması, güçlü aile ilişkilerinin önemini vurguluyor. Burada kardeşlerin ve ebeveynlerin rollerine geniş yer ayrılmış. Karakterlerin derinlikli işlenmesi ve içi boş diyaloglara yer verilmemesi, filmi akıcı ve etkileyici kılmış. Konu ve akış bakımından filmi oldukça beğendiğimi söyleyebilirim.
Teknik özelliklere gelecek olursak; filmde kullanılan müzikler oldukça uyumlu ve akıcı. Günümüz hit parçalarına yer verilmesi de atmosferi destekleyen bir unsur olmuş. Ayrıca, filmde kullanılan renk paleti de hikâyeye uygun şekilde seçilmiş.
Genel olarak filmi değerlendirecek olursam: Hayatta gerçek benliğimizi ve amacımızı keşfetmek için konfor alanımızdan çıkmamız gerektiği fikrini sevdim. Risk alarak yaşamanın ve bazen hoşlanmadığımız şeyleri bile yapmanın bizi nasıl geliştirdiğini anlatan bir filmdi. İzleme listenize ekleyebileceğiniz, keyifli vakit geçirebileceğiniz bir yapım olduğunu düşünüyorum. Şimdiden izleyecek herkese iyi seyirler!
Filme puanım 5 üzerinden 4.
The Life List: Kabuğunu Kırmak