İdeolojik Bir Bakış : “9” Filmi
2000’ler özellikle Türk Sineması için bağımsız yapımların ön plana çıktığı yıllar oluyor. Bu dönemde Türk Sineması başarılı örneklerini veriyor. İşte bu örneklerden biri de Ümit Ünal’ın “9” filmi! Eğer toplumsal bir tartışma ve ideolojik bakış sunan filmler arıyorsanız “9” filmi tam da sizin için.
Uzun yıllar reklam yönetmenliği ve senaryo yazarlığı yapan Ümit Ünal, 2002 yılında çekmiş olduğu “9” filmi ile yönetmenliğe başlıyor. Oda Üçlemesi’nden biri olan “9” filmi; bize Türk toplumunun haritasını çizerken aynı zamanda 2000’li yılların sokak kültürüne dair birçok şey anlatıyor.
Ali Poyrazoğlu, Cezmi Baskın, Fikret Kuşkan, Ozan Güven, Serra Yılmaz, Rafa Radomisli, Esin Pervane canlandırdıkları her bir karakteri başarıyla üstlenmişler. Yalnızca 7 oyuncudan oluşmasına ve tek mekan bir film olmasına rağmen sizi peşinden sürükleyecek bir oyunculuk performansı ve senaryoya sahip. 9 filmi Serra Yılmaz’a “Saliha” rolü ile Sadri Alışık ödüllerinde ve 21. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü getirirken, 10. ÇASOD Oyuncu Ödüllerinde tüm ekip Jüri Özel Ödülü’nü kazanmış.
Filmde “Kirpi” adında bir genç kadının cinayeti üzerine mahalle sakinleri sorguya çekiliyor. Filmdeki her bir karakter aslında bize çok da yabancı olmayan insanlar gibi görünüyorlar. Ancak görünenin ardındaki gerçekler ortaya çıktıkça her bir karakterin dönüşümü gözlemleniyor. Aynı 6 rakamının tam tersinin 9 olacağı gibi karakterler de göründüğünden çok farklı kişiler olarak karşımıza çıkıyorlar.
Filmin daha açılış sekansında Ünal’ın ideolojik yaklaşımından izler görüyoruz. Film, Franz Kafka’nın Ceza Sömürgesi kitabından alınan “…ama çıt çıkmıyordu. En küçük bir uğultu bile duyulmuyordu. Makine böylesine sessiz çalıştığı için dikkatinizi çekmiyordu.” Alıntısı ile başlıyor. Bu alıntı filmin başında çok bir anlam ifade etmese de film akışında anlam buluyor. Polisin film boyunca sessizliğini korumasına rağmen filmin sonunda suçu kanıtlanmamış, yalnızca şüpheli olan Kaya’ya zorla itiraf belgesi imzalatırken konuşması dikkat çekiyor. Film akışında polisin suçlu olabileceğini düşünmüyoruz ama Kirpi’nin sorgu odasında yaşarkenki görüntülerinin olması, Firuz’un sorgu çıkışı Kirpi’nin kolyesini merdivenlerde bulması bize polisin suçlu olabileceğini düşündürüyor. Polis Kaya’yı suçlu gibi gösterir. Böylece makine ses çıkarmadan çalışmaya devam eder…
Tüm film bir sorgu odasında geçiyor; bu sorgu süreci bir nevi ülkemizin sorgulanması gibi. Bu sorgulamada toplumsal kimlik, toplumdaki ikiyüzlülük gibi konular ön plana çıkıyor. Ümit Ünal sinemasında karakter derinliği ve diyaloglar çok güçlü. Böylece karakterler üzerinden Türkiye’nin toplumsal ve politik yanına ayna tutmayı başarıyor. Bu anlamda parçadan bütüne gitme söz konusu: Kişilerden ülkeye açılan bir pencere gibi.
“Solcu” Salim
Sol görüşlü olduğunu anladığımız Salim, gördüğümüz ilk karakter. “Rahat oturun, rahat oturun kıçınız acımasın(!)” diyerek konuşmasına başlıyor. Bu cümlelerinde imalı bir kızgınlık söz konusu sanki. Bu kızgınlık hem 2000’li yıllardaki sisteme hem de bulunduğu toplumun iki yüzlülüğüne karşı yargılayıcı bir kızgınlık. Salim sol geçmişi nedeniyle şiddete ve baskıya maruz kalmış bir karakter. Yaşı ilerledikçe direnmekten vazgeçmiş ve topluma uyum sağlamak zorunda kalmış.
“Eşcinsel” Firuz
Firuz, toplumsal cinsiyet bağlamında çok önemli bir karakter. Toplumun normlarına uyum sağlayabilmek için cinsel yönelimini gizliyor. Toplumun ona dayattığı cinsiyeti kabullenmiş gibi görünse de söyledikleriyle davranışları uyuşmamakta. Film boyunca evli ve çocukları olduğunu söyleyerek olaydan sıyrılmaya çalışan Firuz, bastırılmış cinsel yönelimini mahallenin genci Kaya’ya para vererek yaşıyor.
“Deli” Amerikalı
Deli diye adlandırılan karakterler sinema açısından büyük önem taşıyor. Çünkü aslında düzene uymayı reddeden ve herkes gibi olmayan kişiler sistem açısından tehlikeli bir durum yaratıyor. Kirpi cinayeti ile ilgili en önemli bilgileri Deli’nin vermesi bu anlamda tesadüfi değildir. Sözde aklı başında olan karakterler sessizliğini korurken Deli Amerikalı’nın kanıt niteliğindeki videoyu göstermesi toplumsal açıdan iyi olanla ahlaki açıdan iyi olan arasında temel bir çatışma yaratıyor.
“Muhafazakâr” Anne Saliha
Saliha karakteri üzerinden toplumumuzun ‘öteki’ olana yaklaşımını görüyoruz. Saliha, Kirpi için “sokak köpeği, ölsün” gibi ifadeler kullanıyor. Kirpi’nin Yahudi kolyesinin tartışma konusu olması ve bununla anılması bile bu örseleyici bakışa bir örnek. Ancak Kirpi’yi en çok eleştiren ve muhafazakâr bir duruş sergileyen Saliha karakterinin görünümüne çok ters düşen bir geçmişi var. Salimden evlilik dışı çocuğu olmuş. Aynı zamanda kendisini anaç ve sevgi dolu biri olarak tanımlasa da herkese büyük bir nefret ve kin beslediği cümlelerinden anlaşılıyor. Biraz pasif agresif bir tavrı var.
“Milliyetçi” Tunç
Çocukken babasından dayak yiyen Tunç, bir savunma mekanizması olarak kendini sürekli ‘sert erkek’ olarak göstermeye çalışıyor. 2000’li yılların Türkiye’sinde kozmopolit yapılar yok olmaya başlamış. Bu sebeple farklı ırktan olanı dışlama söz konusu. Tunç, çoğu kez mahallesinin güzelliklerinden ve başkalarını orada barındırmayacağından söz ediyor. Milliyetçilik adı altında suç işliyor.
Toplumun Kurban Edilen Genci: Kaya
Benim gözümde filmdeki en önemli karakter Kaya. Filmin ilk yarısında somut olarak yer almasa da kendisinden sıklıkla iyi kalpli, düşünceli biri olarak bahsediliyor. Yönetmen filmin sonunda Kirpi’nin katilinin Kaya olduğunu düşünmemizi istiyor ancak bazı açık kapılar da bırakıyor. Bu iki şekilde yorumlanabilir, birincisi: Bu toplum Kaya gibi bir genci bile suça sürükleyebilir. Çünkü filmin sonunda herkes “Kaya katil olamaz.” diyor. Bunun hemen ardından Salim, kameraya bakarak “Benim bir oğlum var. Ne yaptınız oğluma?” sorusunu soruyor. Buradaki soru direkt Türk toplumuna yöneltilmiş bir soruymuş gibi. “Bu toplum çocukları neye çeviriyor?” “Sistem nasıl davranışlara yol açıyor?” Şeklinde yorumlanabilir. Diğer yandan polis otoritesinin kendi gerçeğini yarattığını ve Kaya’yı kurban ettiğini de düşünebiliriz. “Yani ezen ile ezilen arasındaki ilişkinin dış görünüşü, egemen söylem tarafından hikâye edilme biçimidir. Kamusal senaryo, ilk bakışta tahakkümün üstünü örten bir hikâye anlatır; ancak iyi bilindiği üzere hiçbir hikâye bir ilişkinin tamamını anlatma kapasitesine sahip değildir; çünkü “kamusal senaryo aşağıdakilerin düşünceleri konusunda sağlam bir kılavuz değildir” (Scott, 1995: 26). Dolayısıyla hikâyeyi bir de aşağıdan, yani ezilenlerin zaviyesinden dinlemek gerekir.” (Özmakas, s. 661)
Sonuç
Filmdeki her karakter toplumsal bir grubu temsil ediyor. Karakterlerin kıyafet tercihleri, hal ve davranışları toplumsal birer gruba ait olduklarını ve politik tercihlerini niteliyor. Ünal’ın deyimiyle: “Yenik asiler, kayıp gençler, Türkiye’de kadın varoluşunun en uç iki noktasında duran iki kadın, iktidara en yakın gibi görünen ama en uzakta duran bir yalnız adam… Hepsinin günlük hayatta birçok benzeri bulunabilir.” (SALMAN, 2020, s. 106)
İdeolojik Bir Bakış : “9” Filmi
1 Yorum:
Filmin gözlerinin içine bakan bir yazı olmuş. Yorumunuzu çok beğendim. Sadece 6 ve 9’un işaret ettiği şeylere de değinebilirmişsiniz. Yazı için teşekkürü borç biliyorum.