Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Without Air: Muhafazakarlıkla Soğukkanlı Mücadele

Without Air: Muhafazakarlıkla Soğukkanlı Mücadele

Yazar: Elif Betül Yaşar

Without Air: Muhafazakarlıkla Soğukkanlı Mücadele

27. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali‘nde izleme imkânı bulduğum bir diğer film de Katalin Moldovai yönetmenliğinde Without Air. After Season, Burok ve As Up to Now kısa filmlerinden sonra Without Air, yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi oldu. 2023 Toronto Uluslararası Film Festivali’nde Resmi Seçki’ de olan film gerçek hayat hikayesine dayanarak biyografik özellik gösteriyor. Filmin ardından yönetmen Katalin Moldovai bir söyleşi gerçekleştirdi.

Filmin konusu; kendini işine adamış liberal bir edebiyat öğretmeninin dersinde Rimbaud’u anlatırken Tutkunun Şairleri filmini önermesiyle muhafazakâr Macar toplumunun karşıtlığını yani velilerle ve üst yönetimle yaşadığı karmaşalı mücadelesini anlatıyor.

Filmin girişindeki diyalogla sonundaki diyalog aynı. Gözü kapatıp hayal etmeyle başlıyor ve bitiyor. Sonunda da yine aynı şekilde ekran kararıyor. Çekimler olaysız, sade ve hafif bir akışı var kesitlerin. Renkler kahverengi tonlar üzerine oluşturulmuş neredeyse her sahnenin mekânında bir kahverengi tonu arka planda hakimdi. Bunun dışında gri ve mavi tonları kıyafetlerde, aksesuarlarda ve mekân tasarımında aktif faaliyette bulunan renkler arasındaydı. Böylece filme soğuk bir ambiyans katılmış ve biraz da eski bir hava verilmiş oluyor. Olay zaten küçük bir Macar kasabasında geçiyor ve renklerle bütünleşmiş oluyor. Kostümler yerindeydi.

Ana oyuncumuz edebiyat öğretmeni Ana (Ágnes Krasznahorkai)’nın mimikleri ve sorgulayışı, içindeki kopup giden fırtınaları ve aynı zamanda nasıl dizginleri eline alıp soğukkanlılıkla mücadeleye devam ettiğini gösteriyordu. Ágnes Krasznahorkai dışındaki oyunculuklar düşük frekanslı kalmıştı. Özellikle Viktor (Soma Sándor)’un film boyunca aksiyona geçmesini bekledim fakat geçmedi. Söyleşide de bununla ilgili bir soru geldi diyebilirim Katalin Moldovai ’ye, o kısma birazdan geçeceğim. Ana ve Mark’ın (Áron Dimény)’nin ilişkisi de hafife alınamayacak güçteydi. E tabi Ana’nın mücadelesinde bir destekçi de aranmalıydı.

Söyleşide sorulan sorular ile edindiğimiz diğer bilgiler şu şekildeydi:

Öncelikle filmde oynayan öğrenciler gerçek hayatta da tiyatro okulundanmış. Sonraki süreçte okulda hiçbir durum değişmemiş çünkü bu olayların yaşandığı okulda bile filmin posterleri asılmazken şehirde de gösterimler olmamış. Ayı figürünün bir sebebi varmış. Katalin Moldovai’nin büyüdüğü yerde ayı figürü bir korku ögesiymiş ve bu şekilde kullanmak istemiş. Olayların gerçek yüzüne bakarsak da eğer filme konu olan öğretmen, okuldaki öğrencilerin durumları değiştirmeye çalışmaktan çok korktuklarını söylemiş.

Öğrencilerin o gün yaşanan durumu müdüre aktardığı ve tek tek öğrencilerin çağırılarak sorular sorulduğu bölümde filmden farklı olarak gerçekte öğrenciler korkarak hep kötü şeyler söylemiş ve yazmışlar fakat sonrasında da öğretmenden özür dilemişler. Bu gösteriyor ki okuldaki muhafazakarlık ve sıkı yönetim filmin aksine daha da yüksek ve zorlu bir hal almış. Öğrenciler dahil bu durumdan sıkılmış gibiler ve değişmesini istiyorlar fakat öyle bir durum ki herkes çekiniyor ve değiştirmeye de güçleri yetmiyor. Bu açıdan bakacak olursak filmde tam tersi izlenen akış gerçeğe bakışın bir hayalden ibaret hali gibi, daha çok bir istekte kalmış. Katalin Moldovai’nin bu filmi fikir havuzundan dışarıya çıkarttığında gerçekleştirmek istediği ilk amaçlardan birinin durum böyle de olabilirdi gibi bir yerden ele alınıp gösterilmesi ve çatışmayı filmde vermek olduğunu düşünüyorum.

Oyuncuların geleceğin profesyonelleri olacağını düşünerek onlar için iyi bir deneyim olduğunu düşünmekteyim. Meğerse oyunculukları biraz yetersiz bulmamın sebebi de bundan ötürü geliyormuş. Şair olarak Rimbaud’un seçimini ve Tutkunun Şairleri filminden öneri yapılması çok hoşuma gitti. Filmi izlemeye başlamadan önce de ilk düşündüğüm şey Rimbaud’un konumlanacağı alan idi ve filmin çekiciliği ve gücü de Tutkunun Şairleri filminin önerisiyle başlamış oldu. Filmin Rimbaud üzerine kurulu olmadığını sadece bir seçim olduğunu bilsem de Rimbaud’u ve eşcinselliği daha çok görmek istediğimi söyleyebilirim. Çünkü Rimbaud ve Paul Verlaine’nin hayatı ve eşcinsellikleri üzerine daha fazla durmak muhafazakâr çatışmayı daha güçlü kılabilirdi diye düşünüyorum. Öğrencilerin bu konu özelinde konuşmasına gerek yok zaten korkuyu ve çekinceyi yeteri kadar hissediyorduk fakat mücadelenin derinleşmesi için o gücün varlığı da fena olmazdı.

Filmin sonunda gözleri kapayıp ekranın karardığı o an tek bir sonun bizi beklediği izlenimi verilse de minik bir ters köşeyle tekrar gözlerimizi açtık.  Sonun, son olmaktan çıkıp sürece evrildiği; havasızlıktan hava aldığımız bir filmdi Without Air.

Without Air: Muhafazakarlıkla Soğukkanlı Mücadele

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...