Tori and Lokita: Ölümle Burun Buruna Göçmenlik Deneyimleri
İstanbul’da gerçekleşen 12. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali kapsamında izleme şansı bulduğum Dardenne kardeşlerin son filmi Tori and Lokita, prömiyerini 24 Mayıs 2022’de, 75. Cannes Film Festivali’nde yaptı. Filmlerinde işçi sınıfının sorunlarına gerçekçi bir şekilde eğilen Jean-Pierre ve Luc Dardenne kardeşler, güncel küresel dünyanın en ağır insanlık dramlarına sebebiyet veren göçmenlik meselesini ele aldıkları, çarpıcı filmleri Tori and Lokita ile özel 75. Yıldönümü Ödülünü kazandılar. Ana karakterlerinde Kamerun’dan göç etmiş 16 yaşındaki Lokita (Joely Mbundu) ile erkek kardeşi olarak görüp değer verdiği 11 yaşındaki Tori’nin (Pablo Schills) yer aldığı film, hızıyla baş döndürüyor. Akdeniz’den Belçika’ya kaçak yollardan gelirken teknede tanışan Lokita ve Tori, aile bağlarından daha güçlü bağlarla birbirlerine bağlanırlar. Filmin odağında; genç, batı Afrikalı, masum, iki göçmenin birbirlerine yaslanarak hayata tutunma mücadeleleri yer alır. Lokita’nın kendi dilinde söylediği ninniyi dinlemeden uyuyamayan Tori ve Lokita için aralarındaki bağ, ninni ile özdeşleşir. Lokita’nın hayali, çalışma izni alıp evlerde yardımcı olarak çalışmak ve bu yolla ailesine para göndermektir. Tori’nin ise okula devam etmesini ve çalışmamasını ister. Onları Belçika’ya getiren kaçakçılara 500 euro borçlarını ödeyebilmek ve Belçika’nın Liège semtinde yaşayabilmek için uyuşturucu çetesi için çalışmak zorunda kalmaları mütevazi hayallerinin sonu olur.
Tori ve Lokita’nın Belçika’da bir aile olabilmek için Lokita’dan DNA testini olması beklenir. Tori’nin ablası olduğunu biyolojik olarak kanıtlamalıdır. Lokita’nın ağlayarak çıktığı odaya Tori’nin girerek, görevliye o benim ablam, onsuz yaşayamam, ona kağıtlarını verin demesi bir işe yaramasa da Tori’nin ne kadar şevkle hayata tutunduğuna şahit oluruz. Tori’nin annesi ölüm tehditleri almış Beninli bir büyücü olduğundan ötürü, yaşça küçük Tori’nin oturum evrakları vardır. Lokita ise Kamerunludur ve ne oturma izni ne çalışma izni vardır. Eline restorandan geçen üç kuruş parayı, onu getiren istismarcı kaçakçılar zorla alırlar. Kaçakçılara anneme yollamam için biraz para bırakın demesi üzerine ona 50 eurosunu geri verirler. Ama Lokita’yı pazar günleri kiliseye çağırarak, kiliseden göçmenler üzerinde baskı kurmaya devam etmek isterler. İnsan kaçakçılığı yapan kadının da bir siyahi olması, meselenin sadece ırksal olmadığını gösterir. Lokita, bir yandan Kamerun’da erkek kardeşlerini okula kaydetmesi için annesine para göndermeli, öte yandan kaçakçılara borcunu ödemeli ve elindeki işi de hayatta kalmak için kaybetmemelidir. Bu süreçte tek destekçisi, onu çok seven, okulda en sevilen kişiyi çizme ödevi verildiğinde, onu bukleli saçlarıyla çizen Tori’dir. Lokita, çalışma iznini elde edebilmek için restoran işleten Betim’e ekonomik olarak bağımlıdır. Aslında Betim, küçük çaplı bir uyuşturucu çetesi yönetmektedir ve Lokita’yı uyuşturucu yetiştirilen terk edilmiş hangarda üç ay çalışırsa, sonunda çalışma izninin çıkacağına ikna eder.
Lokita, hem bu esrarlarla dolu, gün ışığı olmayan yerde telefonu ve sim kartı olmadan yani ailesiyle ve Tori’yle konuşamadan, hem de Betim onu seks kölesi konumuna indirmeye çalışırken, ne kadar süre dayanabilir? Hangara giden yolu görmemesi için Betim’in adamı Lukacz tarafından gözleri bağlanarak hangara getirilir. Burada, Tori’yle telefonda bile görüşemeyeceği söylenince Lokita, panik atak geçirir. Lokita telefonda görüşmek istediği için Lukacz onu dövmekten çekinmez. Fakat Betim’in restoranıyla kaldığı yetimhane arasında bisikletiyle mekik dokuyan Tori, Lokita’yı görebilmek için Betim’in arabasına gizlice girmeyi göze alır. Bir okyanusu beraber aşmış ikilinin bütün zorluklara rağmen beraber olma güçleri şaşırtıcıdır. Dardenne kardeşlerin başarısı, 2 güne sığmayı başaran yoğun bir yaşamı aktarırken, duyguları en uçta yaşayan, aslında kaybedecek hiçbir şeyleri yokken, en değerli şeye; arkadaşlığa ve sevgiye sahip olanların, hayatın en ucundaki insanların hayatlarının kırılganlığını göstermesidir. Kendi ülkelerini bırakıp yola çıkan Tori ve Lokita, göçmenlerden çıkar sağlama peşinde olanlar yüzünden, en zor şeyi başardıkları halde, devam edemezler. Onlara yardım edenler, onları ilk hatalarında öldürenlerdir.
Lokita’nın yüzünde dolaşan kamera, onun çaresizliğini izleyiciye tüm çıplaklığıyla geçirirken sadece mülteci değil, kadın bir mülteci olmanın tüm zorluklarını hissettirir. Film bu açıdan belgesel havasında olmadığı için başarılıdır. Mültecilerin yaşamlarında maruz kaldıkları haksızlıkları empati duygusunu uyandırarak aktaran yapım, kamerayı adeta bir direniş aletine dönüştürür. Dolayısıyla Lokita, Dardenne kardeşlerin diğer filmi İki Gün, Bir Gece’deki (2014) Sandra karakteri ile mücadeleci ruhu ile benzer. Lokita’nın oturum izni, çalışma izni ve Tori’nin resmi olarak ablası olması için verdiği emeklerin akıntıda yok olacağını tahmin etmek zor değildir. Filmin verdiği sıkıntı, bu imkansızlık yüzünden daha da artar. Avrupa’daki binlerce Tori ve Lokita ile aynı durumda olan Afrika’dan ya da Ukrayna’dan gelen göçmen çocukların varlığı, yasal düzenlemelerin önemini artırır. Bu çocukların eğitim alması ve savaşın, açlığın ve fakirliğin tehlikelerinden uzakta düzenli bir hayata kavuşmaları gerekir. Film, göçmen çocuklarını sömüren uyuşturucu çetelerini göstererek bir nebze de olsa göçmenlere yönelik ön yargıları bertaraf edebilir.
Dardenne kardeşler, son filmleri Tori ve Lokita ile yasaların korumadığı, resmi makamların görmediği göçmenlerin pamuk ipliğine bağlı yaşamlarını, onurlu bir şekilde yaşama hakkından mahrum oluşlarını sorgulatıyor. Kameralarını unutulanların hikayelerine çevirerek devrim sinemasını yaşatan Dardenne kardeşler, Tori ve Lokita’nın özelinde genel bir problemi beyaz perdeye taşıyor. Tori, küçük bir çocuk olmasına rağmen Lokita’nın çalışmak zorunda bırakıldığı esrar yetiştirme merkezini bulur ve Betim’in esrarlarından azar azar ucuza satarak bir ekonomik gelir elde etmeyi dener. Ve bunu Lokita’nın erkek kardeşlerinin okul kaydı parası için yapar… Bir göçmen çocuğun bu düzende hayatta kalabilmek için bulduğu dolambaçlı yollar, düzenin dolambaçlı olmasından kaynaklanır. Lokita ve Tori’nin kendi iradeleriyle bir aile olmaları, Lokita’nın çalışması ve yaşaması, ancak mültecilerin de insan olarak bazı temel haklara sahip olabilmeleriyle mümkündür. Dolayısıyla, önce onların ekonomik ve sosyal şartları yeterince iyi olmayan ülkelerini daha iyi bir yaşam uğruna terk eden normal insanlar olduğunu kabul etmekle başlamak gerekir. Dardenne kardeşlerin filminin en önemli mesajı bu olabilir. Göçmenler düşman değil; haklarından mahrum dezavantajlı gruplardır. Lokita’nın bir hiç uğruna öldürülmesiyle her şeyini kaybeden Tori, artık tek başına kalır. Tek başına bir çocuk, bir göçmen ve bir siyahi olarak dünyayla yalnız çarpışmalıdır. Göçmenlerin kolaylıkla en kötü işler için çalıştırılıp en basit sebepler için öldürüldüğü bu dünyada Tori de güvende değildir. Dolasıyla Tori, yasalar böyle devam ettikçe Lokita ile aynı kadere mahkumdur.
Tori and Lokita: Ölümle Burun Buruna Göçmenlik Deneyimleri