The Sea Beast: Kızıl Fırtına Geliyor
Herkese merhabalar; bugün Netflix’in yeni, orijinal, animasyon filmi “The Sea Beast” hakkında konuşalım istiyorum. Öncelikle film 8 Temmuz’da yayında olacak. İki saate yakın bir süresi var, aile ve çocuk kategorisinde yer alacak. Önceden belirtmeliyim ki film hakkında birkaç spoiler mevcuttur.
Filmin yönetmenliğini Chris William yapmaktadır. Kendisini Oscar’a aday olan “Bolt” adlı filmden ve en iyi animasyon film ödülünü kazanan “Big Hero Six” filmlerinden tanımaktayız. Chris William kariyerinin neredeyse hepsini Disney film stüdyolarında çalışarak geçirmiş bir yönetmen ve animatör bu sebeple de adını oldukça duyduğumuz “Moana”, “Frozen” gibi filmlerde çalışma imkanı bulmuş. Bu sayede de bir animasyon filmin içermesi gereken bütün materyalleri anlamış ve bu filmde de uygulamaya koyabilmiş.
Filmde küçük bir kız çocuğu ile denizdeki canavarları avlayarak büyümüş genç bir adamın çıktıkları bir yolculuk sonucunda aileye dönüşmesi anlatılmıştır. Karakterleri daha yakından incelediğimizde hikâyenin özünü daha iyi yakalayacağımızı düşünüyorum. Bu sebeple ilk bahsetmek istediğim karakter başrollerden biri olan Maisie Brumble. Bu karakteri Zaris Angel Hator seslendirmiştir. Şahsen ben kendisini ilk defa duymuş olsam da gayet iyi bir iş çıkardığını düşünmekteyim. Maisie yetim bir kız çocuğudur. Avcıların öksüz ve yetim kalmış çocuklarının yaşadığı yetimhanede büyümüştür. Avcı masalları ile büyümüş olan bu çocuklar ileride avcı olmanın hayalini kurarak büyümüşlerdir. Bu sebeple Maisie oldukça heyecanlı ve meraklı bir karakter olmakla beraber insanlarla canavarlar arasındaki savaşı sorgulayan ilk karakterdir.
Filmimizin diğer başrolü ünlü avcımız Jacob Holland’dır. Bu karakteri seslendiren oyuncu ise Star Trek ve Yüzüklerin Efendisi serilerinden de tanıdığımız Karl Urban’dır. Jacob çocukken bir fırtınada avcıların gemisi tarafından bulunmuş ve geminin kaptanı tarafından evlatlık edinilmiştir. Avcı olarak yetiştirilmiştir. Güçlü ve beceriklidir. Maisie sayesinde yufka yüreği ortaya çıkmıştır. Bir diğer karakterimiz Jacob’ı büyüten Kaptan Crow’dur. Bu karakteri Chernobyl, Mad Men ve The Crown’dan tanıdığımız Jared Harris seslendirmiştir. Kaptan Crow imparatorluğun en iyi kaptanı olarak anılır. Asabi, inatçı ve güçlü bir yapısı vardır. Diğer bir karakterimiz ise geminin ikinci kaptanı Sarah Sharpe’tır. Bu karakteri Marianne Jeon-Baptiste seslendirmiştir. Bu karakterden en sadık ikinci kaptan olarak bahsedilir. Fakat buna rağmen sorgular ve ona göre kararlar verir. Hikâye özellikle bu dört karakter ve filmin diğer ana ögesi Kızıl Fırtına adlı canavar arasında geçmektedir.
Animasyon açısından bakıldığında film başarılıdır. İzlemesi keyifli, canlı, insanı içine çeken bir dünya yaratmayı başarabildiklerini düşünüyorum. Chris Williams’ı dünyaya tanıtan filmin Big Hero Six olduğunu düşünmekteyim. Bu sebeple bu iki filmi animasyon olarak karşılaştırdığımda bazı açılardan Big Hero Six daha başarılı durmakta. Bunun sebebi ise karakterlerin daha derin ve daha ayrıntılı yaratıldığını düşünmem. Yaratılan fantastik dünya daha gerçekçiydi. Bu filmde ise yaratılan dünya gerçekçi olsa bile eksik parçalar olması sebebiyle yetersiz kalmıştı. Hikâye açısından bakacak olursak her ne kadar izlemesi keyifli olsa da içinde boşluklar barındırdığını düşünmekteyim. Maisie’nin kaybettiği avcı ailesinin hikâyesinin anlatılmasını isterdim. Çünkü film boyunca öldükleri gemiden birçok kez bahsedildi. Ayrıca filmin açılış sahnesinde Jacob’un küçüklüğünü denizde bir parça ahşabın üzerinde görüyoruz. Altından da bir deniz canavarı geçmektedir. Fakat ilerleyen dakikalarda Jacob’ın neler yaşadığını, o hale nasıl geldiğini öğrenmiyoruz. Bir diğer eksik nokta ise Kaptan Crow’un gözünü kaybettiği olayın anlatılmaması olmuş. Kaptan gözü için kızıl fırtınayı suçlayıp intikam almak ister ama olayın nasıl gerçekleştiğini görmeyiz.
Birçok karakterin özellikle de avcıların geçmişten gelen hem fiziki hem de manevi bir sürü yaraları var olmasına rağmen bunların nasıl gerçekleştiği maalesef filmde anlatılmamış. Bu bazı noktalarda hikâyenin tam olarak içinin dolmamasına sebep olmuştur. Bu da izlerken dikkat dağınıklığına ve karakterleri sorgulamama yol açtı. Buna rağmen vermek istediği mesajı gayet net bir şekilde vermeyi başaran bir film olmuş. İnsan ve doğa arasındaki ilişkinin nasıl olduğu ve nasıl olması gerektiğini bir çocuğun ait olduğu aileyi bulması üzerinden anlatan bir film olmuş.
Ben bu tarz filmlerde izleyip izlememeye karar vermenin en iyi yolunun seyirciyi gülümsetip gülümsetmediğine bakmak olduğunu düşünürüm. Filmin sonuna geldiğimde yüzümde bir gülümseme oluşturabiliyor ise bu film benim için izlenmeye değerdir. Ve gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki yüzümde bir gülümseme oluştu. Bu sebeple çocuklara ve ailelerine sesleniyorum; tatildeyken bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. Ailecek geçireceğiniz mutlu bir iki saat olacağından emin olabilirsiniz. İyi Seyirler!!
The Sea Beast: Kızıl Fırtına Geliyor