The Invitation: Gotik ve Modern Karışımı Korku Filmi
31 Ağustos 2022 tarihi ile Türkiye’de ilk ön gösterimi yapılan korku filmi The Invitation, 2 Eylül 2022’de sinema salonlarında bekleyenleriyle kavuştu. Blair Butler tarafından yazılan ve Emile Gladstone tarafından üretilen Jessica M. Thompson tarafından yönetilen film Amerika’da gişe rekorları kırması ile Türkiye’deki izleyicilerin dikkatini bir hayli çekti!
Filmin başrollerinde Fast and Furious, Maze Runner, Game of Thrones gibi serilerden tanıdığımız Nathalie Emmanuel, Gossip Girl’de ki Max rolü ile hepimizin kalbini çalan Thomas Doherty oynamakta. Bunun yanı sıra dizide pek çok ünlü oyuncuyu bir arada izledik. Başlıca; Alana Boden, Stephanie Corneliussen, Hugh Skinner…
New York’un yoğun temposunda Evie, faturaları ödemek için catering garsonu olarak çalışan, mücadele eden bir sanatçıdır. Annesini kaybettikten sonra kimsesi kalmayan ve kimlik bunalımına giren Evie, Yeni bir DNA test şirketi için düzenlenen bir etkinlikte, eşantiyon çantasından bir tane alıp DNA testini yaptırır. Kendini bu dünyada yapayalnız sanan Evie bu test sayesinde bir sürü kuzeni olduğunu öğreniyor. Bu ağır yalnızlığın verdiği duygu ve düşünceler doğrultusunda kendisiyle buluşmak için çok hevesli olan kuzeni ile buluşur. Oliver, Evie’yi çökmekte olan bir İngiliz malikanesindeki lüks bir aile düğünü için kendisine katılmaya davet eder. İkilinin kısa sürede yakınlaşması en iyi arkadaşı Grace’i tedirgin eder ve muhtemelen kendini beğenmiş bir grup beyaz insanla takılmanın yanlış olacağı yönündeki açık sözlü uyarılarına rağmen, Evie 2 Numaralı Hata yapar; ancak aidiyet duygusuna kapılan Evie düğüne gitmeyi kabul eder. Ürpertici heykeller ve resimler göz önüne alındığında (zifiri karanlık fotoğrafçılıktan bahsetmiyorum bile), burada bir şeylerin ters gittiği açık olsa da; Evie, malikane sahibi Walter’a aşık olur. Zalim uşaktan farklı olarak Walter, personele insan onuru ve saygısıyla davranır, kendisini küçümser, ayrıcalığının farkındadır ve bir hata yaptığında özür dilemekten üstün değildir. Aynı zamanda yakışıklıdır ve bu Evie’nin onun cazibesine daha fazla teslim olmasına neden olur.
Jessica M. Thompson’ın yönettiği “The Invitation”, sınıf ve ırk konularında zayıf göndermeler yapıyor. Emmanuel ise Evie’yi zeka ve küstahlıkla donatmak için takdire şayan bir şekilde çabalıyor, ancak her fırsatta sallanan kan kırmızısı bayraklara karşı onu kör bırakan bir hikayeye hapsolmuş, huysuz kahramanını neşelendirmek zor. Film, gotik-gerilim kurgusunun ilk bir saatindeki olayların tahmin edilebilirliği, ağır tempo nedeniyle daha da sinir bozucuydu. Bu kadar geniş bir korku şenliği için çok fazla banal diyalog vardı ve korku kalıpları, yeni başlayanların bile erkenden bağışıklık kazanmasını sağlayacak kadar çok tekrar ediyordu. Ne kadar tahmin edilebilir olsa da son vampir sahnelerine kadar bir izlenebilirliği vardı fakat o vampir meclisinden sonra patlamış bir balon gibi söndü herkesin gözünde.
Filmde ışıklandırma ve çekim çok başarılıydı; izleyicinin ilgisini çekecek şekilde hafif ‘Get Out’ havası vererek hazırlanmıştı. Şarkılar ve göndermeler de aynı şekilde arada sırada “Drakula”ya kurnazca göz kırpıyordu. “Bayanlar ve baylar, Jonathan ve Mina Harker ile tanışın!” ya da Evie’nin eski ingiliz şatosunda Outlander tişörtü giymesi gibi…
Kıyafetler ve mekan da aynı şekilde çok özenli bir şekilde hazırlanmıştı ve gayet başarılıydı. Bu kadar başarılı oyuncular ve -filmden de anladığımız kadarıyla- iyi bir film ekibine sahip olan bu yapımda senaryonun bu kadar kötü olması gerçekten üzücü. Filme dışardan baktığınızda ya da yarısına kadar izlediğinizde ‘yapım olarak iyi en kötü ne olabilir ki?’ diye bir düşünüyor insan. Senarist de aynısını düşünüp bu sonu yazdı herhalde film için. Bu kadar klişe kullanmasalardı belki hayatta kalmak için bir savaş şansı olabilirdi. Ama bu senaryo ile savaş başlamadan mağlup oldular.
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim! Bir sonraki yazımda buluşmak dileği ile.
The Invitation: Gotik ve Modern Karışımı Korku Filmi