The Imaginarium Of Doctor Parnassus: Hayallerin Ötesinde
2008 yapımı, yönetmenliğinde ve senaristliğinde Terry Gilliam’ın olduğu ‘The Imaginarium of Doctor Parnassus’ filmi fantastik türüne örnek bir film. Bu filmi, en sevdiğim oyuncu olan Heath Ledger’ın oynadığı filmlere bakarken fark etmiştim. The Imaginarium of Doctor Parnassus filmi bana, yine Heath Ledger’ın başrolde olduğu Brothers Grimm filmini anımsattı. Brothers Grimm filmi de bu film gibi fantastik türüne başarılı bir örnekti. Bu tarz filmler izlemek beni her zaman iyi hissettiriyor ve içerisinde Heath Ledger’ın olması da filme olan sevgimi kat kat arttırıyor. The Imaginarium of Doctor Parnassus filmi başladığı andan itibaren bizi o büyülü dünyanın içerisine alıyor.
Film başladığında, giriş sahnesinde aşırı dikkatimi çeken bir olay vardı. İlk sahnede aynadan içeriye gönderilen adamın suratı değişiyor fakat başrol kadının suratı değişmiyor. Açıkçası adamın suratının değişmesinin bu hikâyeye ne gibi bir katkısı olduğunu merak ettim ve filmin sonlarına doğru bu cevabı kendi kendime verdim. Filmin son sekansında, Heath Ledger’ın oynadığı karakteri hiç göremiyorduk. O sırada filmin yapıldığı yıla baktım ve film 2008 yılında yapılmıştı. Heath Ledger’ın ölüm yılı da Ocak 2008, yani Heath Ledger bu filmin çekimleri devam ederken ölmüş. Bu yüzden de filmin sonlarındaki çekimlerin çoğunu aynanın diğer tarafındaki dünyada gerçekleştirmişler. Film boyunca çekilen sahneleri çöpe atmaktansa Heath Ledger yerine, ona benzeyen oyuncuları tercih ederek aynanın diğer tarafındaki dünyada da erkeklerin suratları değiştiğine dair bir olay yaratılmış. (Heath Ledger yerine oynayan Johnny Depp, Jude Law ve Colin Farrell bu rolden aldıkları parayı Heath Ledger’ın kızı Mathilda Ledger’a vermişler.)
Filmi teknik açıdan yorumlayacak olursam, kesinlikle klasik anlatı sinemasına girdiğini düşünüyorum. Bunun sebebi filmde bir gişe amacının olduğu açık ve net bir şekilde belli ediliyor. Konusu popüler kültürün sorunlarından olan aşk, sihir ve büyü gibi konular. Başrol oyuncuları olarak Hollywood’un başarılı isimlerinden Heath Ledger, Johnny Depp gibi isimler oynatılarak yıldız sistemi ile filmin bir gişe amacı olduğu kanıtlanmış. Seyirci izlerken ana karakterler ile özdeşleşme yaşayabiliyor. Bu da filmden kopmadan soluksuz bir şekilde izleme fırsatı sunuyor. Filmin çekimlerinde, stüdyo ve greenscreen çekimleri kullanılmış. Filmin kurgusu sonlara doğru biraz karışıktı bunun sebebi yukarıda bahsettiğim gibi çekimler tamamlanmadan Heath Ledger’ın ani ölümü. Baştaki adamı aynanın diğer tarafına göndererek hikâyeyi güzel bir şekilde toparlamışlar. Kurguda bu yapılmasaydı seyircilerin çoğu Heath Ledger’ın çekimler tamamlanmadan öldüğünü bilmeyeceği için onlara saçma bir kurgusu varmış gibi gelecekti.
Bence film akıcı ve sürükleyiciydi bu nedenle çok sevdiğim bir film olduğunu söyleyebilirim. Oyuncular karakterlerini çok iyi tanıyıp ekrana yansıtmışlar, abartılı veya göze batan bir oyunculuk söz konusu değildi. Yönetmenlik açısından da çok başarılı bulduğum bir film. Sinematografisi, seyirciyi adeta filmin içerisinde gibi hissettiriyor. Terry Gilliam’ın şu ana kadar The Imaginarium of Doctor Parnassus ve Brothers Grimm olmak üzere iki filmini izledim. İkisi de fantastik türe örnek, bana göre yönetmenin bu türde muhteşem bir tarzı var. The Imaginarium of Doctor Parnassus hakkında genel olarak bir yorum yapmam gerekirse, boş bir zamanda kafa dağıtmak için izlenilebilecek harika bir film önerisi. Eğer fantastik türünü seviyorsanız kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Başarılı sinematografisiyle sizleri adeta aynanın içindeki sihirli dünyaya götürecek.
The Imaginarium Of Doctor Parnassus: Hayallerin Ötesinde
1 Yorum:
Eline sağlık 👏🏻