Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri The Farewell: Unutmak Bir Veda

The Farewell: Unutmak Bir Veda

Yazar: Hüseyin Emre Yalçınkaya

The Farewell: Unutmak Bir Veda

2019 yapımı ‘The Farewell‘, Lulu Wang’ın kendi hayatından ilham alarak senaryolaştırdığı trajikomik bir yarı-otobiyografik film olarak izleyiciyi sorgulamaya yönlendirir. Sundance Film Festivali’nde gösterilen film, “En İyi Seyirci Ödülü”nü alarak 2019’da dikkatleri üzerine çeker. Şu anda BluTV’de izleyebileceğiniz Farewell çoğumuzun hayatında yaşlılarla kurduğu ilişkilere benzerlik gösteren, hoşunuza gidebilecek bir film.

Hikaye, ailenin büyükannesi Nai Nai’ye kanser teşhisi konulmasıyla başlar. Aile, ona gerçeği söylememeye karar verir ve son kez bir araya gelmeleri için sahte bir düğün planlar. Bu sırada, tek gerçekçi ve Nai Nai’ye durumu açıklayamayacakları düşünülen kişi olan Billi endişe içindedir.

Billi, Amerika’ya yerleşmiş ve kültür çatışmalarıyla boğuşan genç bir kadındır. Büyükannesiyle olan bağları, onun için çok özeldir. Ailenin diğer üyelerinden farklı bir iletişim kurar. Ailenin sahte düğün planıyla büyükannesine mutluluk getireceğini düşünmeyen Billi, ailesiyle bu konuda çatışır.

Film, farklı kültürlerin ve aile değerlerinin çatışmasını ele alırken toplumsal değerlerin bireysel faydalardan daha önemli olduğunu vurgular. Aile bağları ve kültürel kimlikler arasındaki dengeyi incelerken, izleyiciyi düşündürmeye ve duygusal bir yolculuğa çıkarır. Yönetmen Lulu Wang, farklı dünya görüşlerine sahip aile bireylerini bir araya getirerek bu farklılıklar arasında doğru ya da yanlış bir yargı belirtmeksizin ince bir çizgide dans eder. Sahne geçişlerinde kullandığı klasik müzikler, hem New York’un keşmekeşini hem de Çin sokaklarının kalabalığını ve yüksek binalardaki insan suretlerini panoramik bir şekilde görselleştirirken karakterlerin yalnızlıklarına odaklanarak izleyicinin onların düşünce dünyalarıyla ve anlık psikolojileriyle empati kurmasına olanak sağlar. Örneğin, Billi’nin otelde tek başına kalıp düşüncelere daldığı bir an veya babasıyla masaj odasında boşluğa daldıkları bir sahne, klasik fon müzikleriyle bütünleşerek izleyicinin karakterlerle derin bir bağ kurmasını sağlar.

Farewell temelinde bulunan “ölüm” konusu, son derece melankolik bir hikayeye işaret ederken Wang’ın kendine özgü üslubu ve ince mizah anlayışıyla, tadında bir komedi haline dönüşür. Düğün töreni, aile üyeleri için adeta bir cenaze töreni gibi algılanırken en zıt duygular bile ortak bir noktada birleşir. Bu durum, amca Haibin’in hüzün dolu gözyaşlarının Nai Nai tarafından mutluluk gözyaşları olarak algılanmasıyla somutlaşır. Hüznün ve mutluluğun karışımı, filmin tonuyla uyumlu bir şekilde işlenir.

Farewell, “gerçek bir yalandan” esinlenerek yazılmış olan yarı-otobiyografik aile draması, kan bağları ve kültür bağları arasındaki çatışmaları sakin bir dille izleyiciye aktarır. Wang, bu gelgitleri ustalıkla işlerken, izleyiciyi karakterlerin iç dünyasına çekerek, evrensel duygular ve insan ilişkileri üzerine derin bir düşünceye sevk eder.

Filmin sonunda, ülkelerine dönmek için hazırlanan aile için bu yolculuk, onları geçmişlerine ve çocukluklarına bağlayan son kişiye bir unutmadır/vedadır. Bu unutulma ya da veda, film boyunca Billi’ye duyguları gizleme yetisini güçlü biri olmasını öğütleyen Jian ve Nai Nai’ın gözlerinden dökülen yaşlarla somutlaşır. Billi’nin ise doğduğu topraklardan tam anlamıyla kopmaz. Filmin sonunda Amerika’ya dönen genç kızın üzüntüsü ve sesi, sanki Çin’den duyulur ve ağaçtaki kuşlar havalanır. Beden olarak dünyanın öbür ucunda olsa da ruhu hâlâ doğduğu topraklardadır.

Büyükanne ve torun sevgisiyle örülmüş olan Farewell, bir torun için büyük aileyi ve onların sevgisini kaybetmenin acısını açık bir dille anlatır. Veda etmenin ne kadar zor olduğunu hissettiren Lulu Wang, izleyicilerin gözlerindeki yaşları sonundaki sürpriziyle de düşürmekten geri durmaz.

Genel olarak izlenebilir bir film olmasına rağmen, yer yer sıkıcı bir hâl alabiliyor. Diyaloglar bazen “boş” olarak nitelendirilebilecek düzeyde, bu da filmi zaman zaman zayıf bir noktaya taşıyor. Hem Amerika’nın hareketli sokaklarını hem de Çin’in geleneksel atmosferini oldukça etkili işliyor. Sahneler derinlikli çekimlere ve dengeli kompozisyonlara sahip olsa da işlese de renkler ve duyguların ilişkisi bazen yarım kalmış gibi. Sinematografik açıdan genelde tatmin edici olsa da bazı sahnelerde eksiklikler hissedilebiliyor.

The Farewell: Unutmak Bir Veda

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...