Takva: Vakit Tamamdır
De ki: “Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va’dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır.”
“Takva” filmi, 2006 yılında Türkiye’de gösterime girmiştir. Filmin yönetmeni Özer Kızıltan’dır ve senaryosu Önder Çakar’a aittir. Başrol oyuncuları Erkan Can, Meray Ülgen, Güven Kıraç ve Erman Saban’dır.
Film, 80. Akademi Ödülleri’nde Türkiye’nin Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar aday adayı olarak seçilmiştir. Ayrıca, En İyi Senaryo (Önder Çakar) ve En İyi Erkek Oyuncu (Erkan Can) gibi ödüller de aday gösterilmiştir.
Takva (2005), Yeni Sinemacılar’ın önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir ve Marksist senarist Önder Çakar’ın kalemiyle ortaya çıkmıştır. Bu film, günahlar ve sevaplar arasındaki dengeyi ele alan Türk Sineması’nda klasikleşmiş bir yapıt olmuştur. Ancak filmdeki derin konuların ustalıkla işlenmesi yalnızca sahibinin bilgi birikimiyle açıklanabilir.
Yeni Sinemacılar’ın yeraltı edebiyatına getirdiği bakış açısı, her eleştiriyi kabul etmemizi gerektirmez. Film, Marksist bir perspektifle İslam toplumunu eleştirmeyi hedeflerken izleyiciyi daha dikkatli olmaya çağırır. Örneğin filmdeki bir sahnede, meczupluk ve manevi seyr-i süluk arasındaki kavram karmaşası, takva kavramının algılanmasını zorlaştırır. Muharrem karakterinin duygusal tutarsızlığı, tasavvufi bir deneyim olan cezbe ile karıştırılır. Oysa cezbe, bilinçli bir seçimin sonucunda manevi bir farkındalığa ulaşan bir süreçtir.
Filmin asıl meselesi, kendini bilme ile kendini kaybetme arasındaki dengeyi bulmaktır. Sinematografik açıdan etkileyici olan Takva, uzun bir araştırmanın ve tarikat liderleriyle yapılan istişarelerin ürünüdür. Filmdeki tarikat, çeşitli tasavvufi cemaatlerin özelliklerini yansıtan bir soyutlamadır.
Takva, 2005 yapımı bir Türk filmidir. Hikaye geleneksel bir İstanbul mahallesinde yaşayan Muharrem’in hayatını konu edinir. Muharrem, mütevazi bir yaşam sürdüren, içe dönük ve derin bir dindarlıkla yaşayan biridir. İbadetlerine ve dini prensiplere sıkı sıkıya bağlıdır.
Ancak Muharrem’in sade ve dindar yaşamı, varlıklı bir tarikat şeyhinin dikkatini çeker. Şeyhin teklifiyle Muharrem, tarikatın mülklerinin kira toplayıcısı olarak görevlendirilir ve böylece daha modern bir yaşama adım atmış olur.
Yeni hayatıyla birlikte Muharrem, dış dünyanın karmaşıklığı ve çelişkili davranışlarıyla karşılaşmaya başlar. Zamanla iç huzuru zedelenir ve çıkmaz bir durumda kalır. Hem iş yerinde bir yolsuzluğa bulaşır hem de baştan çıkarıcı bir kadının etkisi altına girer. Bu durum, onun manevi ve dünyevi değerleri arasında bir savaşa yol açar.
Muharrem, yaşadığı bu içsel çatışma ve ahlaki zorluklarla mücadele ederken Allah korkusunun akıl sağlığını bile tehdit etmeye başladığını fark eder. Takva, modern dünyanın karşılaştığı dini ve ahlaki sorgulamaları, içsel çatışmaları ve insanın kendisiyle yüzleşmesini anlatan derin bir karakter çalışması sunar.
Bir inanç topluluğu içindeki hiyerarşik yapı, liderin belirli bir güce sahip olduğu bir yapıya sahiptir. Bu lider, topluluğun işlerini yürüten bir grup tarafından desteklenir ve bu grup liderin emirlerini sorgusuz sualsiz yerine getirir. Lider, inanç prensipleri doğrultusunda topluluğu yönlendirme çabası içindedir, ancak aynı zamanda modern dünyanın gerekliliklerine de uyum sağlamak zorundadır.
İnanç lideri, topluluğun ekonomik faaliyetlerini yönetirken, aynı zamanda rekabetçi bir ekonomik sistem içinde var olmak zorundadır. Bu durumda, inanç ile maddi kazanç arasında çelişki yaşanabilir. Bu çatışma, inançlı bir üyenin liderle ilişkisi ve inancının sorgulanmasına yol açabilir.
Belirli bir karakter veya figür, inanç lideri ile ilişkisinde yaşadığı deneyimler sonucunda, inancın maddi çıkarlarla olan bağlarını sorgulamaya başlar. Bu süreçte, asıl inancının ve değerlerinin liderin yönetim tarzıyla uyumsuz olduğunu fark eder. Bu farkındalık, karakterin bir dönüşüm geçirmesine ve inançlarının yeniden değerlendirilmesine yol açar.
İnanç topluluğunun reforme edilmiş kısmı, sadece ekonomik ilişkilere değil, aynı zamanda insan ilişkilerine de yansır. Bu reformlar, topluluktaki hiyerarşik yapıyı sorgulayarak daha adil ve insani bir ortamın oluşturulmasını amaçlar. Bu şekilde, inanç topluluğu sadece maddi değil, aynı zamanda manevi anlamda da zenginleşir ve gelişir.
Filmin bazı temel sorunları var gibi görünüyor. Öncelikle Muharrem karakterinin günlük yaşamdan oldukça soyut bir şekilde tasvir edilmesi ve ilişkilerinin yorumlanması şeyh ve mürid ilişkisinde mantık çatışmasına neden oluyor. Bu durum, filmin objektif olmadığını düşündürüyor.
Önder Çakar’ın “Sonuçta Müslümanlar bizim kardeşlerimiz, onları anlayarak bir şeyler yapmaya çalıştık.” sözleri bile, bilinçaltındaki “ben-öteki” ayrımının etkisi altında olduğunu gösterebilir. Bu söylem, “öteki” ayrımını pekiştiriyor olabilir.
Takva filmindeki “öteki” bakış açısının farkında olunmadan kullanılır. Muharrem karakteri, dünyevi nimetlerden kaçınan bir münzevi olarak tasvir edilir. Ancak bu tasvir, alt gelir grubundan gelen bir karakteri saf ve modern hayattan uzak olarak gösterirken aynı zamanda onu dirençsiz ve zayıf bir şekilde resmeder. Bu, “takva” kavramıyla bağdaşmıyor gibi görünüyor.
Bu durumda, filmdeki takva ve modern hayat arasındaki çatışma daha dengeli bir şekilde ele alınmalıydı. Bir mürşidin olmamasıyla modern dünyanın sona erdiği düşüncesi objektif değildir. Filmdeki zikir sahneleri ise uzun süren çalışmalar sonucunda ortaya çıkan hem senaryo hem de oyunculuk başarısı barındırmakla birlikte eksikliklerle dolu. Ancak şunu söylemek gerekir ki film konusu ve sinematografisi esasıyla oldukça başarılı bir filmdir.
“Çok alametler belirdi, vakit tamamdır.
Haram, helal oldu, Helal haramdır.
Kendi kendimizle yarışmaktayız gülüm,
Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı,
Ya da dünyamıza inecek ölüm…”
Takva: Vakit Tamamdır