Taste of Cherry: Kendini Öldürmek de Öldürmektir
Yönetmenliğini ve senaristliğini Abbas Kiarostami’nin üstlendiği 1997 çıkışlı dram filmidir. Abbas Kiarostami, İran sinemasını dünya çapında temsil eden başarılı isimlerden biridir. Yarattığı karakterler ve diyaloglarıyla izleyenlerin akıllarında kalıcı filmler bırakmış, ardından sanatın ‘sorgulayıcı’ tarafını seyirciye her filminde lanse etmeyi başarmış, sanat sineması dünyasının önde gelen yönetmenlerindendir. Kirazın Tadı filminin başrollerinde; Humayun Erşadi ve Abdolrahman Bagheri yer almaktadır. Filmin ilk yirmi üç dakikası tek plan halinde protagonistin (başkahraman) araçta seyahat etmesiyle başlıyor. İlk sahnede karakterin aracı kullandığı yolların virajları, yakın çekimde Mr. Badii (Humayun Erşadi)’nin tavrı, mimikleri ve kullanılan renklerle tedirgin edici o havayı siz de soluyorsunuz. Film hakkında izlemeden okumayı kültür edinmişseniz, Kirazın Tadı filmiyle alakalı onlarca yazı da okusanız hiçbir yazı; izlemenin, o diyalogları duymanın, bakışların etrafta gezinmesinin zevkini vermeyecektir.
Mr. Badii, intihar etmeyi kafasına koyar ve ona yardım edecek birini bulmak için yola koyulur. Seyahatinin ilk çeyreğinde yolda yürüyen bir asker görür ve gideceği yere kadar götürmeyi talep ederek arabasına alır, kendisine yardım etmesini, sadece kendi kazdığı kuyuya girip ilaçları kullandıktan bir süre sonra gelip, ölüp-ölmediğini kontrol edip, üzerine toprak atılmasını söyler ve karşılığında para vereceğini belirtir. Genç asker bu tekliften korkar ve kabul etmez, araçtan kısa bir süre sonra da iner. Yolculuğun ilerleyen dakikalarında bu sefer orta yaşlı, medrese eğitimi almış, dindar bir adamla karşılaşır, aynı teklifi ona da yapar ama adam dininde ‘intihar etmenin doğru olmadığını ve cinayet sayıldığını’ savunarak kabul etmez. Buraya kadar Mr. Badii’nin tedirginliğini hissedebilsek de soğukkanlılığı göz dolduracak niteliktedir. Son olarak arabasına yaşlı ve Türk bir adam biner, aynı teklifi ona da sunar, yaşlı adam zor durumda olduğu için kabul eder ama Mr. Badii ve Mr. Bagheri arasında geçen diyaloglar sizi engelleyemeyeceğiniz ve hayatınızın sonuna kadar –bir intihar felsefesinin de dışında- sorgulamaya, hayata farklı bir bakış açıyla bakmaya itecektir. Mr. Badii, Mr. Bagheri ile ayrıldıktan sonra aralarında geçen konuşma her ne kadar fikrini değiştiremese de onu kaçınılmaz bir korku duygusuyla baş başa bırakır, hissettiklerinden kaçamadığını fark edince de Mr. Bagheri’yi bıraktığı yere geri dönerek bulur ve toprak atmadan önce ölüp ölmediğini en az birkaç kez kontrol etmesini ve emin olmasını tembihler. Bu sahnede de aslında intihar gibi bir eylemi her şeyi göze alarak kabul eden, yolda karşısına çıkan çocuk- genç kimsenin söyleminden etkilenmeyen Mr. Badii, Mr. Bagheri’ye “İntihar’ın en büyük günahlardan biri olduğunu biliyorum. Fakat mutsuz olmak da büyük bir günah. Mutsuzken başka insanları incitirsiniz, bu da bir günah değil mi? Başkalarını incittiğinizde bu bir günah değil midir? Aileni incitiyorsun, arkadaşlarını, kendini, incitiyorsun. Bu bir günah değil mi? Eğer seni incitirsem bu bir günah değildir, fakat kendimi öldürürsem öyle midir?” sözlerini sarf etse de, kendi içinde gerçekten hissettiklerini değil yola çıkarkenki kararlı duruşunu savunma mecburiyetinden söylediğini anlıyoruz. Oysa Bagheri’nin hikâyesinden de söylemlerinden de etkilendiği açık bir şekilde görülür.
Kirazın Tadı’nı izlerken film boyunca kullanılan sıcak tonlar, izlerken bizleri içine doğru çekmeyi denese de asıl olan, sıkılmadan izlemek için sakin bir ruh haliyle, diyalogları kaçırmadan, Mr. Badii’nin yolculuğuna eşlik ederek izlemek olacaktır. Mr. Badii’nin intihar edip etmediğini bilmiyoruz, belki onunda hayatını bir dut kurtarmıştır. Sanırım biz sanat sineması filmlerinden zevk alan insanların tatmin edildiği nokta bu. Sonunu her filmde ve her izlememizde kendimiz yazıyoruz. Eğer Abbas Kiarostami’nin henüz hiçbir filmini izlemediyseniz “Kirazın Tadı” filmi eminim pişman olmayacağınız bir seçim olacaktır.
Taste of Cherry: Kendini Öldürmek de Öldürmektir