Silent Night: Hiçbir Adalet Sessiz Değildir
Silent Night (bizdeki çevirisiyle Sessiz Gece), John Woo’nun 2023 yılında (20 yıl sonra) yeniden ABD’de çektiği yılbaşı temalı bir aksiyon filmi. Filmin başrolünde Joel Kinnaman, Polis rolünde Kid Cudi (filmde Scott Mescudi karşımıza çıkıyor) ve karısı rolünde Catalina Sandino Moreno var. Başroldekilerin yanı sıra çete lideri Playa rolünde Harold Torres, Ruiz rolünde Yoko Hamamura ve Venus rolünde ise Valeria Santaella yer alıyor. Bu filmin bir amacı var: Seyircilere 1 saat 44 dakika boyunca neredeyse diyalogsuz bir aksiyon deneyimi yaşatmak. Dolayısıyla bu film hem aksiyonu hem de görselliğiyle ön plana çıkıyor. Fakat John Woo ne kadar iyi bir aksiyon filmi çekti, orası soru işareti.
Fakat filme geçmeden önce, filmin yönetmeni John Woo’dan bahsetmeden geçmeyelim. Kendisi Hong Kong’ta 1986 yılında çektiği A Better Tomorrow (Ying hung boon sik), 1989 yılında Acımasız Katil (Dip huet seung hung) ve 1992 yılında çektiği Sert Polis (Lat sau san taam) filmiyle gerek estetik gerekse hikaye açısından tüm dünyaya aksiyon türüne aşık etmiş, hatta bu filmlerden etkilenen bir çok aksiyon filmi gelmiştir. Bunların yanı sıra Amerika’da çektiği 1993 yapımı Zor Hedef (Hard Target), 1997 yapımı Yüz/Yüze (Face/Off) ve 2003 yapımı Hesaplaşma (Paycheck) bunlardan bazıları. 2003 yılından itibaren Amerika’dan ayrılıp kendi memleketi olan Hong Kong’ta film yapmaya devam etti. 2008’te Kızıl Uçurum (Chi bi), 2014 ile 2016’da iki bölüm olarak çekilen The Crossing (ki John Woo’nun aksiyon dışında çektiği nadir filmidir) ve 2017’de Netflix filmi Manhunt (Zhui bu) filmlerini yaptı. Aslına bakarsanız John Woo, “Bullet Time”, “Non Stop Action” gibi akımların atası. Yani kısacası The Matrix, Equilibrium ile John Wick filmleri, bilgisayarda delice oynadığım Max Payne ise John Woo’nun çektiği filmlerinden etkilenerek çıkmıştır.
Konuya gelirsek film Amerika’da yeraltı çetelerinin hüküm sürdüğü bir mahallede geçiyor. Geçtiği zaman ise Yılbaşı arifesi. Çeteler arasında çıkan savaşta kurşunlardan biri bir ailenin çocuğuna isabet eder ve çocuk ölür. Daha sonrasında önce balonun sonra da çetelerinin peşine düşen baba (adı Brian), onları öldürmek ister. Fakat Brian da çete lideri tarafından vurulur. Üstelik kurşunlardan biri onun ses tellerine isabet eder. Ama her şeye rağmen Brian sağ çıkar ve Brian sesini çıkaramamasına rağmen çocuğun intikamını almak için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışır. Yaşamı pahasına üstelik.
Filmin ilk yarısında yavaşça anlamaya başladığımız bir dram ev sahipliği yapıyor. Bir ailenin yas süreciyle başlıyor. Daha sonrasında Brian, çocuğu rahat uyusun diye yas da dahil olmak üzere her şeyi bir kenara bırakır ve yılbaşı arifesine kadar çetelerden intikam almak için hazırlık yapmaya başlar. Kas üstüne kas yaparak bıçaklamayı, araba kullanmayı ve silahla ateş etmeyi öğrenir ve en önemlisi de çetelerin terk edilmiş bir otelde neler yaptıklarını nasıl yaptıklarını ve kim olduklarını A’dan Z’ye öğrenir. Fakat bu hazırlık sürecinde film yavaşça Dram türünden Aksiyon türüne kaymaya başlıyor. Hatta yeri geldiğinde çocuğun nasıl öldüğünü ve bundan öncesini kesmelerle görüyoruz.
İşte bütün aksiyonu filmin tam da ikinci yarısında başlıyor. Öncesinde Brian bilgi almak için birini kaçırır, olup biteni öğrenir, polise verir ve daha sonrasında ise çetede kim varsa herkesi öldürmeye başlar. Ta ki çetenin lideri Playa’ya gelene kadar.
Filmin senaryosunda çeteleri öldürdüğü sahnelerden arabadan ateş ettiği sahneye, motosikletiyle yola atladığı sahneden depoda en üst kata çıktığı sahneye kadar her şey gayet iyi. Fakat hikaye tarafında iki saçmalık var. Deponun en üst katına çıkarken bir kere yardımcı olabilmesi için işin içine polisin girmesi ve tutuklamak yerine Brian gibi polisin de öldürmeye çalışması. Bana göre, bu olay ufak da olsa sadece hikayenin anlatım dinamiğini bozmakla kalmıyor. Aynı zamanda birazdan bahsedeceğim estetik tarafını da bozuyor bana kalırsa.
Şimdi gelelim filmin görüntü yönetmenliğine. Görüntü yönetmenliği hem bu film hem de John Woo’nun yönetmenliği özelinde seyirciyi dimdik ayakta tutan bir element. Sharone Meir’in (kendisi Whiplash ve Monkey Man filmlerinin görüntü yönetmeni) sinematografisi. Sharone Meir, filmin hem dram hem de aksiyon tarafında sağlam bir kompozisyon çizmiş. Özellikle Brian’ın depodaki en üst kata çıktığı sahnede, ki filmde aksiyon tarafında en sağlam sahnedir, öyle güzel çekim yapmış ki, filmde neredeyse kesme gereksinimi duyulmamış.
Ağır çekimleri konusuna gelince, her ne kadar güzel gözükse de, ne yazık ki artık geçerliliği kalmadığını kabul etmek durumundayız. Malum John Wick serisinden sonra artık aksiyon filmleri eskisi gibi değil ve ağır çekimler günümüzde hiç kullanılmıyor. John Woo, özellikle aksiyon ve dram sahnelerinde çok ağır çekim kullanmamış desem yalan olur. Çünkü Woo biraz kendini ve sinematografisini hatırlatmak adına birkaç sahneyi ağır çekim yapmış. Ama dediğim gibi, onlar da artık yok gibi bir şey.
Oyunculuklar konusunda da diyecek çok bir şeyim yok. Neredeyse aksiyon filmlerinin (ki RoboCop filminin 2014’teki yeniden çevriminde RoboCop’u oynamış) yanı sıra dram ve gerilim filmlerinde de yer alan Joel Kinnaman, bazı aksiyon sahneleri ve sessiz bir şekilde karakteri yansıtması dışında çok da ekstra bir oyunculuğu yok.
Kısacası Sessiz Gece (Silent Night), John Woo’nun Hollywood’a dönüş filmi oldu. Geri dönmesi ve hala aksiyon çekebiliyor olması güzel. Ama ne yazık ki bazı sinematografik öğelerinin ve “Bullet Time, Slo-Mo Action” deyimlerinin bu filmden sonra bir geçerliliği kalmamış. Özellikle karakter derinliği de varla yok arası. Yine de bazı sahneleri, seyirciyi koltuğa çivileyebiliyor ve beyninizi yormadan filme dahil edebiliyor. O yüzden neredeyse seyirlik bir aksiyon filmi oluyor ama daha iyisini yapamıyor. Kısacası, diyaloğu olmayan bir aksiyon ve John Woo’nun sinemasını görmek isteyenler için güzel bir seçenek.
Silent Night: Hiçbir Adalet Sessiz Değildir