On Saniye: Kaç Hamle Ötesini Görebilirsin?
“On Saniye” (2024), yönetmen Ceylan Özgün Özçelik’in ikinci uzun metrajlı filmi olarak karşımıza çıkıyor. Daha önce “Kaygı” filmiyle tanınan Özçelik, bu yapımında eğitim sistemi ve aile ilişkileri gibi evrensel konulara odaklanıyor. Film, ülkenin prestijli okullarından birinde geçen ve bir öğrenci velisi ile rehberlik öğretmeni arasındaki gerilimli bir görüşmeyi konu alıyor. Başrollerinde Bergüzar Korel, Bige Önal ve Defne Burnaz’ın yer aldığı yapım, güçlü oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor. Türkiye’deki ilk gösterimini Adana Altın Koza Film Festivali’nde gerçekleştiren film, uluslararası prömiyerini ise Tokyo Film Festivali’nde yaptı ve burada izleyicilerden ve eleştirmenlerden olumlu tepkiler aldı. 20 Aralık 2024’te vizyona girecek olan “On Saniye”, duygusal derinliği ve çarpıcı anlatımıyla yılın en dikkat çekici yapımları arasında gösteriliyor.
Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik, hikâyedeki gerilimi adeta bir oyuna dönüştürüyor. Pasif-agresif bir atmosferle başlayan hikâye, adım adım, acele edilmeden ilerliyor ve karakterlerin hamlelerini sindire sindire yaptığı bir satranç oyununa evriliyor. Ülkenin en prestijli okullarından birinden atılan bir çocuğun yeniden okula kabul edilmesi için her şeyi yapmaya hazır bir anne ile rehberlik öğretmeni arasındaki gerilimli düelloya tanık oluyoruz. Lise son sınıf öğrencisi Özgür’ün çektiği “kedi öldürme” videosu nedeniyle okuldan atılmasıyla başlayan film, izleyiciyi en baştan itibaren etik değerlerini ve öfkesini sorgulamaya davet ediyor. Özçelik, sinema izleyicisinin alışık olduğu özdeşleşme ya da taraf tutma refleksine izin vermiyor. Film boyunca haklıyı veya iyiyi bulmanızı beklemiyor. Kadın karakterlerinin edilgen bir konumda olmadığını ise daha en başından açıkça ortaya koyuyor.
Bir tiyatro oyunundan senaryoya uyarlanan metin, ustalıkla beyaz perdeye taşınmış. Diyalogların uzun tiratlara dönüşmemesi ve didaktik bir üsluptan uzak durulması, karakterlerin gerçekçiliğini destekleyen önemli bir unsur. Bu sayede filmdeki espriler ve göndermeler yapaylıktan sıyrılarak doğal bir mizah anlayışı sunuyor. İzlerken “Gerçekten iki kadın böyle konuşur” dediğim anlarda Özçelik’in metne müdahalesinin mutlaka etkili olduğunu hissediyorum. Ayrıca, set ekibinin neredeyse tamamının kadınlardan oluşmasının da bu gerçekçilik ve samimiyet üzerinde önemli bir katkısı olduğu görülüyor.
Oyuncu tercihleri, filmi izlemeden önce ufak soru işaretleri yaratsa da, tüm kadronun performansı beklentileri aşmayı başarmış. Bergüzar Korel, Yasemin karakteriyle, alt sınıftan gelerek güç kazandıktan sonra bencilleşen ve aile olmayı en büyük başarı olarak gören bir kadını stereotiplere düşmeden başarıyla canlandırıyor. Korel’in karaktere kattığı derinlik, onu klişe bir figürden çok daha fazlası hâline getiriyor. Bige Önal ise İpek karakteri ile rehberlik öğretmeni rolünde adeta gerçek hayattan bir portre sunuyor. İzlerken “Tam da böyle olur liselerdeki rehberlik öğretmenleri” dememek elde değil. Fiziksel görünüşü ve oyunculuğu karakterle mükemmel bir uyum içinde; adeta onun için yazılmış bir rolü canlandırıyor. İki kadın oyuncuyu da izlerken, gerçekçilikleri nedeniyle kendilerini oynadıkları izlenimini bırakıyorlar.
Sinematografik açıdan film, muazzam bir kamera kullanımıyla dikkat çekiyor. Görüntü yönetimi, hem filmin gerilimine hem de karakter dinamiklerine hizmet eden bir yapıya sahip. Bu yaklaşım, izleyicinin hikâyeden kopmasını engelleyen ve anlatımı monotonluktan uzak tutan bir akıcılık sağlıyor. Kamera kullanımı, filmin finaline kadar bu tutarlılığı başarıyla sürdürüyor. Renk paletinin karanlık tonları ise hikâyenin atmosferine dahil olmayı kolaylaştıran bir etki yaratıyor. Film müziklerinde Ekin Fil ile çalışılması, özgün besteleriyle filmin duygusal derinliğini ve atmosferini güçlendiren bir diğer önemli unsur. Çekimlerin yapıldığı Fener Rum Lisesi ise filmin taşıdığı sınıfsal farkı adeta bir karakter gibi yansıtıyor. Mekânın konumlandırılma şekli, burjuva bir hikâye izlenimi uyandırsa da, mekânın taşıdığı anlamla zıt karakterlerle dengeli bir anlatı oluşturulmuş. Bu denge, yapaylıktan uzaklaşmayı sağlayarak izleyiciye gerçekçi bir hikâye sunuyor.
Türkiye sinemasında pek de sık işlenmeyen bir konuya değinilmesi, “On Saniye”nin önemini artırıyor. Özçelik, anne-çocuk ilişkisi ve annelik üzerine düşündüren bir temaya girerek kadınların “stereotipik derecede iyi” olmak zorunda olmadığını vurguluyor. Kadın karakterlerini ya melek ya da şeytan olarak tanımlamak yerine, çok daha karmaşık ve insani yönlerini ortaya koyuyor. Film, kadınların da hatalar yapabileceğini ve toplumsal beklentilerin dışında da var olabileceklerini anlatıyor. Özçelik, kameranın ardındaki bir kadın yönetmen olarak bu bakış açısıyla Türkiye sinemasına nefes alacağımız bir pencere açıyor. Bu nedenle “On Saniye”, 2024 yılının en dikkat çekici yapımlarından biri hâline geliyor.
Bu hafta vizyona girecek olan “On Saniye”yi, hem hikâyesinin hem de sinematografisinin hakkını vermek için sinemalarda izlemenizi tavsiye ediyorum. Erkeklik krizlerinin sıkça işlendiği sinemamızda, kamera arkasındaki kadınların ve onların özgün işlerinin artmasını dileyerek, iyi seyirler!
On Saniye: Kaç Hamle Ötesini Görebilirsin?