Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Kraven The Hunter: Canavarlıktan Kurtuluş Yok

Kraven The Hunter: Canavarlıktan Kurtuluş Yok

Yazar: Ömer Acıoğlu

Kraven The Hunter: Canavarlıktan Kurtuluş Yok

Sony Pictures’ın Marvel Comics işbirliğiyle Marvel Cinematic Universe’ten bağımsız bir şekilde yarattığı Spider-Man Cinematic Universe’den bu cuma yepyeni ve çok farklı bir film geliyor. Üstelik daha önce Margin Call (2011), All Is Lost (2013), A Most Violent Year (2014) ve Triple Frontier (2019) gibi bağımsız gerilim filmlerinin yönetmeni olan J.C. Chandor’ın yönetmenliğinde geliyor ve adı da Kraven the Hunter filmi. Başrollerinde Aaron Taylor-Johnson, Fred Hechinger ve Russell Crowe’un yer aldığı bu film, Sergei Kravinoff’un özünde iyi ve merhametli bir insanken, farketmeden canavara dönüşüm hikayesini anlatıyor. Bu film, ülkemizde 13 Aralık’ta TME Films tarafından vizyona giriyor.

Küçük yaşta annesini kaybeden Rus göçmen Sergei Kravinoff (Aaron Taylor-Johnson), bir av esnasında kendisinin ölümden dönmesini sağlayan bir cadı olan Calypso (Ariana DeBose) ile tanışıyor. Bu tanışma sonucunda Calypso tarafından Sergei’ye verilen bir iksir sayesinde, yalnızca üstün bir avcılık yeteneği kazanmakla kalmıyor, aynı zamanda yeniden yaşamına da dönüyor. Bundan sonraki amacı, Sergei’nin Kraven adıyla dünyanın en iyi avcısı olduğunu ispat etmektir. Bunun tek yolu da intikamdır.

Öncelikle şu noktayı açıklığa kavuşturmak gerekiyor: Bu filmi büyük beklentilerle izlemeyi düşünmüyordum; daha doğrusu bir Marvel filminden bu kadar etkileyici bir iş çıkmasını beklemiyordum. Parantez açmam gerekirse, J.C. Chandor, önceki filmlerinde olduğu gibi, bu filme de kendi yorumunu katmayı başarmış. Filmin ilk yarısında J.C. Chandor, kaçak avcıların yırtıcı hayvanları avladığı sahneleri resmederek bizim aklımızı başımızdan alıyor. Ancak ikinci yarıdan itibaren hikâye, kaçak avcılardan büyük komplolarla örülü çetelere ve aynı zamanda Kraven’ın kişisel intikamına odaklanıyor.

Film, bizi farkına varmadan yiyip bitiren “canavarlaşmayı” da etkileyici bir şekilde işliyor.Ancak hikâye ilerledikçe, olayların seyri biraz klişeye kayıyor. Çünkü film, bu sefer dünyayı adaletsizlikten kurtarma operasyonuna dönüşüyor. Yine de bu durum, filmin genel olarak iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Çok derin bir anlatım sunmasa da enteresan bir intikam hikâyesi ortaya çıkıyor, ki senaryoyu yazanlardan biri The  Equalizer serisinin (2014-23) senaryosunu yazan Richard Wenk’e emanet edilmiş.

Filmin görselliği ise oldukça karanlık ve olabildiğince de sert bir yapım. Bu sertlik, yalnızca filmin renkleri, ışığı ve mekânları ile sınırlı kalmıyor; şiddet seviyesi açısından da kendini hissettiriyor. Evet, bu film Logan (2017) ve Deadpool (2016-2024) filmlerinden sonra Marvel’ın en sert (gerçekten yetişkinlere yönelik) filmi oluyor. Dolayısıyla filmde şiddet dozu yüksek ve yeri geldiğinde “kan banyosuna” dönüşebiliyor. Bu nedenle sıradan bir Marvel izleyicisiyseniz bazı sahneler karşısında şoka uğrayabilirsiniz, o yüzden hazırlıklı olun. Dahası, filmdeki geçişler, eşyalar ve kostümler hem mistik hem de gerçekçi bir hava taşıyor. Film her ne kadar gözümüze klasikleşmiş gelse de.

Ses ve müzikler hakkında çok fazla yorum yapacak bir şey yok. Ama filmin sesleri hakkında birkaç söz söylemem gerekiyor. Filmin sesleri, filmin müziklerinden daha etkileyici. Filmdeki sesler, av duygusunu, intikamı ve gerilimi sonuna kadar hissettiriyor. Sesler, filmin kendisi gibi kısmen klasik bir tat verse de izleyiciyi hiçbir anında filmden koparmıyor. Oyunculuk tarafında ise Aaron Taylor-Johnson benim için ön plana çıkıyor. Son zamanlarda kendisini James Bond adayı olarak gördüğümüz ve İngiliz sinemasının belki de en sağlam oyuncularından biri olan Aaron Taylor-Johnson, Kraven yani Sergei rolünün hakkını çok iyi bir şekilde veriyor. Taylor-Johnson, yüz ifadesi ve bakışlarıyla Kraven’ın (Sergei’nin) soğuk, acımasız ve sert yanını kusursuz bir şekilde yansıtmış, ki zaten Aaron Taylor-Johnson’ın kendisi de soğuk ve sert bir görünüm katıyor. Bunun yanı sıra, sertliğin altında yatan temiz vicdanını ve hayvanlara karşı duyduğu empatiyi de başarıyla hissettiriyor. Böylece Spider-Man çizgi romanlarında olan bu “kötü” karakterini daha iyi anlamamızı ve “Kötülük nedir?” sorusunu sormamızı sağlıyor. Diğer oyuncuların performanslarına bakacak olursak, Dmitri rolünde Fred Hechinger, babası Nikolai rolünde Russell Crowe, Sergei’nin gençliğini oynayan Levi Miller ve Calypso rolünde, West Side Story(2021) filmiyle Oscar kazanan Ariana DeBose da oldukça etkileyici performanslar sergiliyor. Dmitri ve Nikolai’nin merhametsiz yönleri, Sergei’nin gençliğindeki sevgi dolu ama kırılgan tavırları ve Calypso’nun mistik yardımıyla film, daha güçlü ve renkli bir hâl alıyor.

Neyse, toparlama konusu bana, bu filmi izleyip izlemeyeceğiniz ise size kalsın. Kraven the Hunter, hikâye anlatımı, görselliği ve oyunculuklarıyla bugüne kadar izlediğiniz en sağlam Spider-Man filmlerinden biri olma potansiyeline sahip. İyisiyle kötüsüyle, 127 dakikalık süresi adeta su gibi akıp geçiyor. Sıkı Spider-Man ve Marvel hayranları için başta biraz zorlayıcı olabilir; ancak izlemeye başladığınızda kendinizi filmden alamayacaksınız. Eğer filme gitmeyi düşünüyorsanız, internetteki yazılara ve puanlara aldırış etmemenizi tavsiye ederim. Özellikle de, Metacritic’in 100 üzerinden 33 puan vermesini anlayamıyorum. Puanlar göreceli evet, ama 100 üstünden 33 verecek kadar kötü bir film de değil bana kalırsa. Siz en iyisi, filmin konusunu okuyup fragmanını seyredin. İlginizi çekerse de koşun sinemada seyredin.

Son söz olarak: Sony Pictures, Spider-Man evrenini mümkün olduğunca Marvel Studios’dan ve Marvel Cinematic Universe’ten uzak tutmalı. Çünkü Marvel Studios’un eline geçerse Spider-Man evreninin karmaşık bir hâl alacağını düşünüyorum. Şimdiden iyi seyirler!

Kraven The Hunter: Canavarlıktan Kurtuluş Yok

 

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...