Hayat: Düğümlenmelere Dair
Zeki Demirkubuz’un sekiz yıl aradan sonra merakla beklenen filmi Hayat, Kadıköy Sineması’ndaki yönetmen katılımlı gösterimiyle dün akşam yeniden izleyiciyle buluştu.
Türkiye’nin Oscar adayı olarak gösterilen Hayat, şüphesiz ki Zeki Demirkubuz’un ve Türk sinemasının imza filmlerinden biri olacak.
Demirkubuz sinemasının alıştığımızın üstünde uzunluktaki filmi, dramatik yapısı ve ağır temposuna rağmen güçlü hikayesiyle seyirciyi kendine bağlamayı başarıyor. Arabesk dinamiği ve kapı aralığı çerçevesiyle yapılan sinematografisi de yine Demirkubuz sinemasının kanıksanmış öğelerini izleyiciye sunuyor.
Filmin konusuna gelince, sorunlu bir ailede yetişmiş genç ve güzel bir kız olan Hicran (Miray Daner) ve hayatı boyunca dedesiyle aynı çatıyı paylaşmış kendi halinde bir genç olan Rıza (Burak Dakak) arasında iradeleri dışındaki nişan sürecini ele alıyor. Hicran’ı sadece fotoğrafından görüp büyülenen Rıza, genç kıza beslediği koşulsuz sevgiyle evlilik gününü beklerken, Hicran onu terk eder. Bu terk edişle derin bir boşluğa düşen Rıza, bu sefer Sinop’tan İstanbul’a kaçtığını öğrendiği, sadece iki defa gördüğü nişanlısının peşinden İstanbul’a gider.
Rıza’nın hayranlıkla Hicran’ın vesikalık fotoğrafına baktığı sahnelerde aklıma hemen yönetmenin 2006 yapımı kült filmi Kader geldi. İlk görüşte genç kıza takıntı seviyesinde bağlanan Rıza ve ondan kaçan Hicran, akıllara şüphesiz Kader’in başrol oyuncuları Bekir ve Uğur’un kovalamacalı ilişkisini getiriyor. Hicran’ın annesiyle televizyon izlediği sahnede ekranda görülen filmin Kader olması da bu detayı doğruluyor. Aynı göndermeyi, o sırada koltukta Bekir ve Uğur sahnesini izleyen Hicran’ın annesinin ağzından da duyuyoruz:
“Çok etkilendim filmden. Senin yaşadıkların geldi aklıma.”
Filmin dramatik sahnelerinin yanı sıra seyirciyi kahkahaya boğan sahnelerinin de oldukça fazla olduğunu söyleyebilirim. Sıkı bir Zeki Demirkubuz seyircisi olarak ilk defa bir Demirkubuz filminde bu kadar güldüğümü gördüm. Bunda da şüphesiz oyuncuların sergilediği başarılı performansın etkisi büyük. Özellikle Rıza’nın yakın arkadaşı olan Yaşar karakterine bir parantez açmak gerek. Bu filmle keşfettiğim ve oldukça doğal ve başarılı bir performans sergilediğini düşündüğüm Kayhan Açıkgöz, en dramatik sahnelerde bile izleyiciyi güldürmeyi başarıyor.
Miray Daner ve Burak Dakak hakkında, bu karakterler için doğru oyuncu seçimi mi diye düşünsem de, film boyunca bu önyargımı tamamen kırdığımı söyleyebilirim. Zira her iki oyuncu da hiç konuşmadıkları sahnelerde bile bakışlarıyla çok şey anlatabiliyor ve içlerindeki sıkışmışlık hissini başarılı bir şekilde seyirciye geçirebiliyorlar.
Filmde bana göre en büyük sürprizlerden biri de Cem Davran oldu. Hikayenin ikinci yarısında beklenmedik bir şekilde konuya dahil olan Davran, tek planda çekilmiş uzun tirat sahneleriyle oldukça başarılı bir performans sergiliyor ve filme kesinlikle renk katıyor.
3 saat 15 dakika süren film, sıkışmışlık içinde boğulan karakterlerin Hayat‘larına değiniyor. Güzel bir kahvaltı yapmadan güne başlamayan Rıza’nın dedesi de, kocasından devamlı şiddet gören Hicran’ın annesi de, Hicran’a yataklık edip fuhuş yaptıran Yılmaz da yan karakter olmalarına rağmen, kendi Hayat‘larıyla filme ayrı bir perspektif sunuyor ve hepsi de hayatın içinden çıkmış karakterler oluyor.
Film, derinlemesine düşünmeyi hak eden bir hikaye sunuyor. Yaratılan her bir karakter ve tahlil edilmesi gereken birçok sahne filme ayrı bir lezzet katıyor.
Böylelikle auteur yönetmen tabirini hak eden Zeki Demirkubuz, son filminde yarattığı bu hikayeyle seyirciyi bir kez daha darmadağın etmeyi başarıyor.
Hayat: Düğümlenmelere Dair