FAST X: Geçmiş Her zaman Arkandan Gelir
Hepimizin onları izleyerek büyüdüğü Hızlı ve Öfkeli Serisi’nin 10. filmi Fast X, 19 Mayıs’ta vizyona girdi. 5. film olan Rio Soygunu’nda ekibin Rio’nun en güçlü adamı olarak adlandırılan Hernan Reyes’i soydukları ve aslında 6,7,8 ve 9. filmde de kilit rol olan hükümetle iş birliğinin ilk adımının atıldığı 5. filmin üzerinden 10 yıl geçmesinin ardından Hernan Reyes’in oğlu Dante Reyes’in Dominic ve ailesinden intikam alma isteği üzerine kurulan filmde Dante Reyes’e Jason Momoa hayat veriyor. Bunun yanında John Cena’nın Jacob Torretto olarak katıldığı bilinen ekibin yanı sıra Brie Larson’u, Bay Hiçkimse’nin kızı Tess Hiçkimse olarak, Leo Abelo Perry’i de Dominic’in oğlu Küçük Brian Marcos olarak görüyoruz. Bunun yanında Jack Reacher dizisi ile beğeni kazanan Alan Ritchson, Hükümet Ajanı Aimes olarak rol alıyor.
Film başlar başlamaz bizi Rio Soygunu’na götürüyor 10 sene önceki sahnelerle başlayan filmde kötü adamımız Dante, flashbacklere çok iyi yerleştirilmiş. Babasının öldürülmesinin ardından ortadan kaybolan Dante bir kaç tahtası eksik bir biçimde intikam için dönüyor. Ekibi çeşitli tuzaklara düşüren ve önüne gelen herkesi ve her şeyi yok eden Dante’nin nihai amacı Efsanevi Dominic Torretto’nun önce ailesi üzerinden ikilemlerde bırakıp acı çektirmek ardından da efsanenin canını almak.
Film tipik bir Hızlı ve Öfkeli filmi gibi başlıyor. Güzel ve harekete geçirici bir müzik ve Torretto ailesinin mutlu anlarını görüyoruz. Dominic’in oğlunun büyümesi ve aksiyona dahil olması komik ve eğlenceli.
Dante’yi biraz incelemek gerekirse 10 yıldır plan yapan öfke dolu biri olarak intikam planına iyi hazırlanmış biri. Ekibi önce bölmek sonra parçalamak üzere planını ince ince işleyen Dante’nin Batman’in Joker’i gibi kaotik bir espri anlayışı var. Jason Momoa hayat verdiği Dante’yi sadist”, “gösterişli” ve “tavus kuşu gibi” olarak değerlendirdi. Bana kalırsa Fast Saga Evreni’nin en hazır, iyi yazılmış ve belli motivasyona sahip kötü karakteri. Tepkileri, bulunduğu durumla dalga geçebilecek umursamaz tavırları ve ekibi düşürdüğü durumlarla Dominic’in net bir şekilde yenemediği tek düşmanı. 5. filmden bu yana ekip ne kadar zor durumda kalırsa kalsın Dominic ve ekibin bu kadar çözümsüz ve çaresiz kaldığını ilk defa gördüm diyebilirim. Dante’nin saldırıları ile parçalanan ekip çözüm bulmak için uzun zamandan sonra hükümetten ya da pahalı oyuncaklardan değil geldikleri sokaklara dönüyorlar. Bu sırada her zaman olduğu gibi pek çok mekan görüyoruz. Napoli, Roma, Los Angeles, Antarktika, Rio ve Londra’da Dante’yi yenmek için çözüm ve yardım arayan ekip bir araya gelmeden önceki hayatlarına da geri dönüyorlar.
Hikaye olarak hareketli bir tempoyla ilerleyen yapım bu temposuyla bizi zaman zaman yoruyor. Bölünen takımı dünyanın farklı yerlerinde hikayenin derinliklerine indikçe kimi anlarda onları takip etmekte zorlanıyoruz. Fakat yine aynı temponun ana yapı taşlarından biri ve bizi seriye aşık eden araba aksiyonları bizi filmde tutuyor.
Verdiği hava olarak film bana 5. filmin tersi gibi geldi. İnce planlarla bir baronu indiren ekip benzer ince planlarla bütün elde ettiklerini kaybediyor ve yaptıklarının kefaretini ödemeye zorlanıyorlar. Bu sırada Han’ın 7. filmin başında canına kast eden Deckard Shaw ile yüzleşmesi görülmeye değer mini bir kefaret olarak bize keyif veriyor. Filmin hikayesi karmaşık bir şekilde ilerleyip sonunda daha da karmaşık hale gelse de ilerlemek için çok fazla sürpriz isme ve tesadüfe dayanıyor. Bu tesadüfler bana mantıklı gelse de biraz kolaya kaçılmış hissinden kurtulamıyorum.
Dominic, Dante ile mücadele etmek için her şeyi yaparken bizi şaşırtacak bir gelişme yapımda domino etkisi yapıyor ve ekip yine mücadelede geri düşüyor. Tam hikayenin çözüme kavuşacağı bir anda yeni bir düğümle karşılaşıyoruz ve o anda film bitiyor. Film biterken bizi bir sürpriz daha bekliyor ve aileden uzak kalan biri daha geri dönüyor. Aileye geri dönen bu süpriz ismi bize artık biraz fazla hayatta kalan ve 8. filmin ana kötüsü olan Charlize Theron’un hayat verdiği siber terörist Cipher getiriyor. Cipher’ın Dante’ye hareket motivasyonu tam bir düşmanımın düşmanı dostumdur. En düğüm yerde biten film part 1 ve part 2 olarak planlandığını bize hissettiriyor. Dante’nin babasının intikamını alacağı biri daha var: Şerif Luke Hobbs. Vin Diesel ile arasında sorun olan Dwayne Johnson Fast X part 2 ile ana hikayeye geri dönüyor.
Filmin teknik olarak incelemesine gelecek olursak. 300 milyon dolar bütçe ile çekilen film CGI ve kamera teknikleri ile bu paranın hakkını sonuna kadar veriyor. CGI’ın kalitesini arabalı aksiyon sahnelerinde vereceğiniz “Hadi canım oha!” tepkilerinden anlayabilirsiniz. Sürekli hareketli kamera açıları kullanan yapım artık bu konuda Hollywood’un lideri konumunda diyebilirim. Hızlı açı değişimleri ve CGI destekli çekimler bizi zinde tutuyor ve aksiyonun içine sokuyor. Hızlı ve Öfkeli Serisi’nin arabaları ve akiyonunun ardından en sevilen yanı Latin esintileri taşıyan müzikleri. Mekan değişimlerinde drone ve kaliteli müzikle bizi iyi hissettiren filmin müzikleri diğer filmlerdeki gibi seveceksiniz.
Toparlayacak olursak Fast X, 8. ve 9. filmin ardından size iyi gelecek. 8. ve 9. filmin aceleye gelmiş hissi bu filmde kesinlikle yok ve eski filmlerin verdiği havayı burada da yakalayacaksınız. Psikopat Tavus Kuşu Dante’nin Dominic’i düşürdüğü durumlar size eski Dominic’i hatırlatacak. Müzikleri, arabaları, aksiyonu ve kefaret hikayesi ile biraz yorucu tempoya sahip olsa Fast X’i 8 ve 9’dan çok daha seveceğinize eminim.
FAST X: Geçmiş Her zaman Arkandan Gelir