Dünya Varmış: Bildiğimiz Dünyanın Sonuna Geldik (Mi Acaba?)
Toprağın Çocukları (2012) filmiyle tanımaya başladığımız Ali Adnan Özgür’ün yönettiği ve Sarp Bozkurt’la birlikte senaryosunu yazdığı Dünya Varmış, dünyanın sonunun gelmesiyle bir sığınakta yaşamaya başlayan insanların gizem, heyecan ve biraz da eğlence dolu bir yolculuğunu anlatıyor. İzlerken keyif alacağınızı düşündüğüm bu filmde, Engin Altan Düzyatan, Sarp Bozkurt, Melisa Şenolsun ve Ece Sükan başrolleri paylaşıyor. Ayrıca Atilla Olgaç, Ali Sürmeli, Ezel Akay, Erkan Can, Suzan Kardeş ve Bahtiyar Engin gibi güçlü isimler de kadroda yer alıyor. Bu yazı yayınlandığında, bu film CJ ENM dağıtımıyla Yazıhane tarafından vizyona girmiş olacaktır.
Film, salgının yayılmasından 24 saat öncesinde başlıyor. “Kadimler” isimli gizli bir oluşum, dünyanın sonunu getiren salgını çok önceden bilirler ve yalnızca seçilmiş kişilerin yaşayabileceği bir sığınak inşa eder. Bu şatafatlı sığınakta; sığınağın müdürü İz (Ece Sükan), annesinin kolyesinin peşinde olan bir adam (Engin Altan Düzyatan), mafyalardan kaçan avukat Gece (Melisa Şenolsun) ve sığınağın içini dışını bilen Tufan (Sarp Bozkurt) vardır. Bu sığınakta her şey – sosyal medya kullanımı, haz, yemek – tamamen izole edilmiş durumdadır. Ancak bu izolasyon ortamında karakterler, insan olmanın anlamını sorguladıkları ve geçmişleriyle yüzleştikleri gizemli, eğlenceli ve aynı zamanda düşündürücü bir maceraya atılırlar.
Ali Adnan Özgür, oldukça ilgi çekici bir fikir yakalamış. Kamerasını insanlığın gücüne, yolsuzluğa, ayrımcılığa, bozuk düzene ve haksızlıklara çevirerek izleyiciyi hem geçmişle yüzleşmeye hem de insanların bu dünyada yaptıklarının hesabını vermeye şahit olmaya davet ediyor. Ancak ne yazık ki, senaryo derinlik açısından oldukça yüzeysel kalmış. Görsel açıdan da, hikâye anlatımında da zaman zaman yapaylık hissediliyor. Özellikle diyaloglar oldukça klişe ve yapay. Bu diyaloglar, izleyicide “bu sahneyi daha önce izledim” hissi yaratıyor. Ancak filmin sonlarına doğru biraz daha ilgi çekici bir hale geldiğini söylemek mümkün.
Görsellik açısından film ne çok iyi ne de çok kötü; adeta ortada bir yerde duruyor. Ancak dikkat çeken birkaç problemden bahsetmek gerekiyor. Öncelikle yakın plan çekimlerin klip ya da reklam tadında olduğunu söylemeliyim. Sinema ile reklam ve klip çekimleri arasındaki ince çizgiye dikkat edilmesi gerekir. Ali Adnan Özgür, bu filmde bazı sahneleri reklam ya da kamu spotu havasında çekmiş. İkinci bir sorun ise, yakın plan çekimlerde oyunculukların daha fazla sırıtması. Film, bu problemler doğrultusunda oluşturduğu dünyayı daha anlaşılır hale getirmek yerine daha karmaşık bir görsellik sunuyor.
Ses ve müzikler açısından da eleştirilerim var. Öncelikle, ses ve diyaloglar arasında bir dengesizlik bulunuyor. Filmin diyaloglarını yer yer anlamakta zorlandım. Özellikle “Kadimler” topluluğunun konuşmaları, sanki karakterler ağızlarının içinde konuşuyormuş gibi geliyor. Bu durumu, topluluğun yüzüne taktığı maskelerle açıklayabiliriz; ancak hologram ve mutfak sahnelerinde bile diyaloglar net değil. Müzikler de çok başarılı sayılmaz. Filmde kullanılan şarkı seçimleri etkileyici olmaktan uzak ve filmin amacına hizmet etmiyor. Genel olarak müzikler orta seviyede; çok kötü olmasa da, pek etkileyici değil.
Başroldeki oyuncular da “cool” görünme çabası içinde. Ancak bu çaba, performanslarına derinlik katmaktan çok yüzeysellik getiriyor. Sarp Bozkurt, senaryoyu da yazmasına rağmen oyunculuk anlamında bir istisna olarak öne çıkıyor. Zekâsı, alt metni ve bazı ters köşe hamleleriyle izlenmeye değer bir performans sergiliyor. Ancak diğer oyuncular, ne yazık ki bu başarıyı yakalayamıyor. Bunun dışında da Suzan Kardeş, Ezel Akay ve Atilla Olgaç gibi sağlam oyuncularda pek bir rolü yok ve bu saydığım oyuncular kusura bakmasınlar ama bir süs eşyası niyetine kullanılmış. Özellikle derinlikli karakter yaratımı konusunda oldukça zayıf kalıyorlar. Sarp Bozkurt için bir not düşmek gerekirse: Senaryo yazmak yerine oyunculuğa devam etmesi çok daha yerinde bir tercih olur.
Sonuç olarak, her ne kadar ters köşe bir son sunmaya çalışsa ve “Dünyanın sonunda olsaydık, ne yapardık?” sorusuna cevap arasa da, Dünya Varmış genel olarak yüzeysel anlatımıyla dikkat çeken bir film olmayı başaramıyor. Eğer bu filme özel bir fincan vermem gerekseydi, yalnızca “kulpu kırık bir fincan” verirdim. Filmi izleyip izlememek tamamen size kalmış. Fakat, bu filmi seyretmenizi kesinlikle tavsiye etmiyorum. Şimdilik benden bu kadar, görüşmek üzere!
Dünya Varmış: Bildiğimiz Dünyanın Sonuna Geldik (Mi Acaba?)