Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Döngü: İnsan Varlığının Prangaları Olarak Sınıfsallık

Döngü: İnsan Varlığının Prangaları Olarak Sınıfsallık

Yazar: Erkan Akmaz

Döngü: İnsan Varlığının Prangaları Olarak Sınıfsallık

Döngü, yönetmen koltuğunda Erkan Tahhuşoğlu’nun oturduğu; başrollerini Serpil Gül, Emel Göksu, Tuğçe Yolcu ve Ftesa Hazrolli’nin paylaştığı, 7-15 Kasım 2024 tarihlerinde 35. Ankara Film Festivali’nde de seyirciyle buluşan drama-gerilim türünde bir yapım olma özelliği taşıyor. Yapım, 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, En İyi Senaryo ve Film Yönetmenleri Derneği En İyi Yönetmen kategorilerinde yarışıp En İyi Senaryo ve Film Yönetmenleri Derneği En İyi Yönetmen ödüllerini kazanmayı başardı. Yapım aynı zamanda 35. Ankara Film Festivali’nde de Ulusal Uzun Film Yarışması’nda adaylık kazandı.

Hikâye, ana eksenine uzun yıllar boyunca Ayten adında yaşlı bir kadının evine gündelikçi olarak giden Sevim, yine aynı evde Ayten’in özel bakımını üstlenen genç bakıcı Lena ve bu evin sahibi olan Ayten arasındaki iş ilişkilerini alıyor. Sevim, yıllardır Ayten’in evine gündeliğe giden orta yaşlı bir kadındır ve Ayten’in kişisel bakımını sağlaması için de Kosovalı bir göçmen olan Lena’nın bu işi almasına aracı olmuştur. Öte yandan hikâyenin esas kahramanı olan Sevim, kendi ailesinin de geçimini büyük ölçüde sağlamaktadır. Karakterler böyle bir yaşantı içerisinde zamanlarını geçirirken bir gün aniden hikâyenin kırılma noktasını yaratan bir olay gerçekleşir. Bu olayda, Lena esasen görev tanımı içinde olmamasına rağmen evdeki avizeyi temizlemek isterken düşüp yaralanır ve hastaneye kaldırılır. Bu yaralanma oldukça ciddi sonuçlar doğurur; Lena ameliyat edilir ancak iyileşmesi uzun ve belirsiz bir zamana yayılır. Bu süre zarfında da işinden uzakta kalmak zorunda kalır. Bu durum, Lena ile işvereni olan Ayten ve onun iş insanı oğlu Ergin arasında sorunlara sebebiyet verir.

Bu çatışma durumu ile beraber hikâye, aslında pek çok konuyu ve temayı birbiri içinde kaynaştırmaya çalışır. İşçi-işveren ilişkileri, iş sağlığı, sosyal güvenlik ve ev içi emek gibi konuları tartışmaya açan film, bunları izleyicinin gözüne sokma derdine girişmeden işler. Öte yandan, tematik olarak da sınıf farklılıklarını ve sınıf çatışmasını işlemeyi tercih eder. Hikâyeyi kurgusal olarak Sevim’in perspektifinden ve onun gün içinde yaşadıkları üzerinden anlatmayı seçen yapımda, göze çarpan en büyük detaylardan biri karakter çizimleridir. Bir yanda işçi sınıfına ait Sevim ve Lena gibi karakterler varken, diğer tarafta onların işvereni konumunda bulunan Ayten ve Ergin gibi patron kimliğinde olan karakterler bulunur. Bu karakterleri yansıtırken bir tarafı tamamen haklı, diğer tarafı ise tamamen kötü olarak göstermemeye özen gösterir. Esasen, klasik bir ezilen işçi sınıfı ve ezen patron portresi çizmeyi tercih etmez. Her karakterin kendi bakış açısından haklı oldukları noktaları göstererek bir düğüm yaratma yoluna gider. Bu bakımdan tüm karakterleri “gri alan”da konumlandırması yapımı daha gerçekçi kılar. Bu gerçekçilik, hikâyenin geçtiği ortamların ve işlenen detayların hayatın gerçekliğiyle neredeyse tamamen örtüşür nitelikte olmasıyla daha da güçlenir. Filmi izlerken, hayatın içinden bir kesitin tüm orijinalliğiyle ve doğallığıyla alınıp bir araya getirildiği hissine kapılmak oldukça mümkündür.

Lena bu iş kazasını yaşadıktan sonra Ayten ve Ergin, Lena’ya haklarını ve tazminatını verip onu işten çıkararak yeni bir yardımcı arayışına girerler. Lena ise elinde olmayan bir sebepten bu duruma geldiğini, bu nedenle işten çıkarılmasının haksız olduğunu düşünerek hukuki yollara başvurmaya hazırlanır. Hikâyenin kilit karakteri olan Sevim, iki taraf arasında bir köprü vazifesi üstlenir. Bir yandan bu talihsiz durumu yaşayan ve zor durumda kalan genç Lena’ya anaç bir tavırla yaklaşarak hak ettiğini elde etmesini ister. Öte yandan da uzun yıllar boyunca Ayten için çalıştığı için aralarında oluşan gönül bağı nedeniyle onun çıkarlarını da göz önünde bulundurmaya çalışır. Ancak yaratmaya çalıştığı bu denge içerisinde zamanla kendi dengesini yitirmeye başlar. Yaşamaya başladığı bu kontrolsüz durumu pek çok hayali sahneyle gözlemleriz. Sevim, geceleri sanrılar görmeye başlar ve içsel dengesi bundan zarar görür. Bu sekanslar, filmin gerilim yönünü beslese de estetik açıdan zayıf kalır ve hikâyenin genişlemesi noktasında etkisizdir. Bu anlatım tekniğine hiç girişilmeden, yalnızca hikâyenin akışı içinde kalınması, Sevim’in değişimi açısından yeterli olurdu.

Hikâye boyunca her karakterin kendi açısından haklı olduğunu görürken, yapım bir tarafı doğru olarak nitelendirmemeyi ve kesin bir sonuca varmamayı tercih eder. Bu muhasebeyi tamamen izleyicinin aklına ve mantığına bırakır. Odaklandığı esas mesele ise, karakterler gri bölgelerde gezinirken sınıfsal farklılıkların ve çatışmaların karakterler üzerindeki etkisidir. Kişilerin, sahip oldukları sosyal konumlar üzerinden verecekleri tepkilerin ve sergileyecekleri tutumların, içinde bulundukları ekonomik ve sosyal sınıfların etkisi altında olduğunu anlamaya yönelik bir yaklaşım sunar. Karakterlerin bireysel özelliklerinden bağımsız olarak bulundukları sınıf pozisyonlarının vicdanları ve akılları üzerindeki etkisini vurgular. Dolayısıyla, birini haklı ya da haksız yapacak şeyin sahip olunan sınıf özellikleri olduğunu gösterir. Bu ana tema, Bong Joon-ho’nun Parazit filmiyle benzerlik taşır. Ancak, işleniş ve anlatım dili açısından farklılıklar vardır; vardıkları sonuç açısından ise oldukça benzer bir yolu izlerler.

Döngü; kişinin, kendi içsel özelliklerinden bağımsız olarak, bulunduğu sınıfın taleplerine göre hareket etmek zorunda kalmasını ve bu sınıf düzeninin kişiyi dışına çıkamayacağı bir döngüye hapsetmesini anlatır. Sevim’in içine düştüğü kararsızlık, arada kalmışlık ve vicdan muhasebesinin onun üzerinde yarattığı etkiler de bu döngüyle ilgilidir. Bu döngü, onun bir tarafı seçememesini ve alışılmışın dışında bir seçim yapmasını zorlaştırır. Bu tespitler, filmin öznel yanını güçlendirir ve onu bir “mesaj filmi” hâline getirir.

Bunun dışında, filmin akıcı bir yapıya sahip olduğunu ve oyuncu performanslarının yeterli ancak risksiz olduğunu söylemek mümkündür. Genel olarak, anlatmak istediğini sağlam bir şekilde aktaran, etkili karakterler yaratmayı bilen, senaryosunu tutarlı ve mantıklı bir çerçevede yansıtan, ancak bazı anlatım özellikleri açısından gereksiz detaylar içeren; teknik açıdan ise vasata yakın bir yapım olduğu söylenebilir.

Döngü: İnsan Varlığının Prangaları Olarak Sınıfsallık

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...