35. Ankara Film Festivali: Ankara Filmleri 1
Bu sene 35.’si düzenlenen Ankara Film Festivali, 7 Kasım Perşembe akşamı başladı. Festival, bu yıl 7-15 Kasım tarihleri arasında Büyülü Fener Kızılay’da, birbirinden farklı birçok filmi sinemaseverlerle buluşturuyor. Bu yazımızda, Ankara Filmleri kategorisinde yer alan iki belgesel yapımı inceliyoruz.
Burası Son Durak: Ankara’nın Başkenti
Yönetmenliğini Berkay Doğan ve Hüseyin Kete’nin üstlendiği Burası Son Durak: Ankara’nın Başkenti adlı belgesel türündeki kısa film, Ankara’nın merkezi olan Ulus’ta, Ankara Kalesi’nin çevresindeki mahallelerde yaşayan halkın durumunu anlatıyor. Belgeselin geneline bakıldığında, anlatılmak isteneni izleyiciye gerçekten başarılı bir şekilde, sıkmadan aktardığı görülüyor. Farklı etnik kökenlere sahip insanların aynı mahallede yaşamalarına rağmen, seslerini duyurma çabaları beni çok etkiledi. Hemen hemen hepsinin, ne olursa olsun yaşadıkları mahalleyi benimsemeleri ve orayı kendi dünyaları olarak görmeleri, en önemli ortak noktaları. Dışarıdaki söylentilerden uzak, kendi içinde her yerden gelen insanların küçücük bir mahalleye koca bir dünya sığdırmaları ve günün sonunda tek önemsedikleri şeyin “Karnımız tok olsun, çocuklarım üşümesin.” gibi basit ihtiyaçlar olması, belgeselde ikna edici bir şekilde işleniyor.
Kurgusal açıdan bakıldığında, sahnelerin birbiriyle uyumlu ve ardışık olduğu görülüyor. Ancak bir ya da iki yerde araya konulan tek karelik siyah ekran detayı, unutulmuş bir detay gibi görünüyor. Bu duruma kurguda dikkat edebilirlerdi. Akşamüstü sahnelerinin az olduğu ve bazı sahnelerde renk oranının yetersiz kaldığı fark ediliyor. Ses tasarımı ise başarılı; müzik ve seslerin uyumu gayet iyi işlenmiş. Ancak, zaman zaman küçük bir detay olsa da mikrofonun sesinin duyulması, sahnenin etkisini biraz düşürüyor. Bu durum da kurguda dikkat edilmesi gereken bir detay olarak öne çıkıyor.
Genel olarak bakıldığında, belgesel hem izleyiciye vermek istediği duyguyu hem de vermek istediği mesajı başarılı bir şekilde aktarıyor.
Çıkıştan Sonra
Yönetmenliğini Deniz Zorlu ve Eda Arısoy’un üstlendiği Çıkıştan Sonra adlı belgesel türündeki kısa film, Ankara’nın Ulus semtindeki Pilavoğlu ve Pirinç Han’daki sanatçı ve zanaatkârların bu iki yerin dönüşümünde nasıl rol oynadıklarını, özellikle kadın sanatçıların orayı nasıl benimsediklerini ve bu yerlerin geçirdiği büyük değişimi konu alıyor. Belgeselin geneline baktığımızda, yapılan konuşmaların ve başarılı kadın sanatçılarımızın Pilavoğlu ve Pirinç Han’ın dönüşümündeki katkılarının, seyirciye başarılı bir şekilde aktarıldığı görülüyor. Farklı sanat dallarının bir araya gelerek neleri değiştirebileceğini ve kadın dayanışmasının gücünü görmek, belgeselin genel teması olarak işlenmiş.
Kadın sanatçıların yanında, bu dönüşümde kadın ve erkek zanaatkârların atölyeleri ve yaptıkları işlerin, bu iki yerin güçlenmesinde büyük rol oynadığı vurgulanıyor. Özellikle belgeselin başında ve sonunda yönetmenin annesinin burada doğup büyümesi ve Pilavoğlu ile Pirinç Han’ı onun bakış açısından yorumlaması, etkileyici bir detay olarak dikkat çekiyor. Ancak, belgeselin belli bir noktadan sonra aktarmak istediği mesajı uzatması nedeniyle bazı sahneler izleyiciye sıkıcı gelmeye başlıyor. Farklı kişilerden örneklerle yeterince açıklanan mesaj, bir süre sonra tekrar eden anlatımlarla izleyiciye “belgesel aynı yörüngede dönüyor” hissini veriyor. Bu durum, fazla çekimlerin azaltılmasıyla veya kurguda verilmek istenen mesajın iletilmesinden sonra gereksiz sahnelerin çıkarılmasıyla önlenebilirdi.
Belgeselin ses tasarımına baktığımızda, genel olarak uyumlu olduğu söylenebilir. Ancak bazı sahnelerde ham sesin doğrudan kullanılması, sahnedeki konuşmaları anlamayı zorlaştırıyor. Bu sahneler, aynı zamanda belgeselin uzatılmış sahneleri arasında yer aldığından, kurguda daha dikkatli olunması gereken detaylar olarak öne çıkıyor.
35. Ankara Film Festivali: Ankara Filmleri 1