Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Dijital Esaret: Rasim Öztekin’in Vedası

Dijital Esaret: Rasim Öztekin’in Vedası

Yazar: Enis Derdimentoğlu

Dijital Esaret: Rasim Öztekin’in Vedası

Günün kaç saatini telefonda harcıyorsunuz? Instagram’da takipçilerinizi ya da beğenilerinizi çok fazla dert ediyor musunuz? Hayatınızda hiç sosyal medya fenomeni olmayı düşündünüz mü? Sosyal medyaya fazla saplanıp hayatı hiç kaçırdığınız oldu mu?

Bu sorulardan birine bile beklenen cevabı verirseniz merhaba siz de bir dijital bağımlısınız. İşte rahmetli Rasim Öztekin’in rol aldığı son film Dijital Esaret bize bu durumu anlatıyor. Aslında film bir dijital çağ eleştirisi. Yakın gelecekte geçtiğini fark ettiğimiz filmde akıllı telefonlar, VR gözlükler günümüzden çok daha teknolojik. Devriye gezen emniyet droneları var. Bu da filmde basit yollarla yani çok fütüristik olmayan bir şekilde ve gayet sade bir şekilde bize yansıtılabiliyor. Bir grup gencin günlük hayatı ile başlayan film. Bu gençlerin internet için ya da internette işlediği suçlar yüzünden Dijital Suçlar Cezaevi’ne götürülmeleri ile başlıyor. Burası aslında bir kamp ve bütün gençler internet detoksuna alınıyor ve çeşitli oyunlar oynuyorlar. Kazananlar oyunlarda topladıkları puanlar sonucunda klasik hapishaneye gönderilmeyecektir ve özgürlüklerine kavuşacaklardır. Filmin ana teması bu konu üzerinde gelişiyor. 148 dakika süren yapım Rasim Öztekin’i son kez izleyebilecek olmamızla, kadrodaki genç isimlerle ve ilgi çekici hikâyesiyle dikkat çekiyor.

Görevli gardiyanlar ve cezaevi müdürü katılıkları ile bu bağımlı gençlere kök söktürüyorlar. İşte burada filmin internet eleştirileri başlıyor. Sosyal medya fenomenlerini, gamerları, farklı farklı hikâyelere sahip internet bağımlılarının hayatlarına ve neden internet bağımlısı olduklarına yakından bakan film internet bağımlılıklarını baştan sona eleştiriyor fakat bu eleştirinin yapıcı bir eleştiri olduğu bize en başından hissettiriliyor. Kampa alınan çocuklar özellikle ilk başlarda sert eğitimlerden geçerken daha sonra cezaevi görevlilerinin onlarda ufak da olsa bir umut gördüğünü hissediyoruz ve bizi gerçekten iyi hissettiriyor. Cezaevi oyunları Squid Game tarzında basit çocuk oyunları. Film içerisinde bu oyunlarının basit olmasının sebebi de anlatılıyor. Saatlerce bilgisayar başında olan bu çocuklar motor reflekslerini kullanamadıkları için bu kadar basit oyunları oynarken bile özellikle ilk başlarda zorlanıyor. Yine sosyal medyada ya da bilgisayarda vakit geçirirken ne yediklerini bilmeden yemek yerlerken bu cezaevinde kendi yemeklerini hazırlıyorlar ve yemeklerine bakmaları isteniyor. Rasim Öztekin’in hayat verdiği Zeytin rolü aslında cezaevinin babacan bir bahçıvanı ve hem filmin hem kampın mesajını bize sık sık hatırlatıyor: Fark et rahat et.

Dijital Suçlar Cezaevi’nin hiç görünmeyen bir üstadı var ve bu üstadın gençliğe karşı umudu bize sık sık vurgulanıyor. Film boyunca gençlerin internet bağımlılığı her fırsatta sınanırken cezaevi yaptırımlarına yoğun maruz kalan mahkumların kişisel gelişimleri bizi hem mutlu ediyor hem de kamp görevlilerinin taşıdığı küçük değişim umudu bize de geçiyor. İşte tam bu ara biraz Rasim Öztekin Usta’ya değinmek istiyorum. Çok sade ve rafine bir role hayat veren Rasim Öztekin bir bahçıvan olarak hayatın güzelliklerini ve güzel duyguların yaşattığı hisleri fark ettirmeden bu bağımlı çocuklara öğretmeye çalışıyor. Bu hayat rehberliği film içinde bizi de sürekli gülümsetiyor. Babacan bahçıvan rolüyle Rasim Öztekin’i son kez izlemek yüzümüze buruk bir gülümse yerleştiriyor.

Filmin çekimlerinde dikkatimizi çeken birkaç nokta var. Özellikle birebir aksiyon sahnelerinde birinci şahıs görüş açısı tekniği kullanılmış ve sallanan kamera tekniği sahnelere duygu ve dinamiklik katıyor. Genel olarak sade bir tekniğe sahip olan yapım sahne geçişlerinde drone kullanılması ve geniş açıyla mekanın bize sık sık gösterilmesi bağımlı çocukların içinde bulunduğu kampı bize daha iyi anlatıyor. Sıkça sahneler için arka fon müzikleri kullanılırken içinde bulundukları doğa içindeki cezaevinin güzellikleri gözümüzün önüne seriliyor, doğal ortam sesleri özellikle arttırılmış su, deniz, kuş cıvıltıları direkt bize sanki oradaymış gibi yansıtılıyor. Bizimde fark edip rahat etmemiz sağlanıyor. Mekan olarak hikâye tek bir mekanda geçse de farklı açıların olması bize sitcom havası vermiyor. Simetrik bir tatil köyü şeklinde kurulan cezaevi mekanı bize kendini gerçekçi hissettiriyor.

Bana göre film iyi bir hikâyeye sahip ve gayet akıcı bir tarzda ilerliyor. Yapımın fragmanını izleyenler Squid Game benzerliği ile eleştirilmişti. Squid Game ile benzerlikler olduğu bir gerçek. Mahkumlara numara verilip bu numaralarla hitap edilmesi ve çocuk oyunları gibi basit oyunlar oynatılması iki yapımın benzer yönleri fakat Dijital Esaret’te sadece çocuk oyunları değil internet bağımlılarının hayatı, arkadaşlığı ve internette yaptıkları hareketlerin sorgulanmasına yönelik yarışmalar da yapılıyor. Bunun yanında iki yapımın değindiği noktalar tamamen farklı. Squid Game kapitalist sistem ve meta eleştirisi yapan ve bunu gayet kanlı bir biçimde sunan bir yapımken Dijital Esaret’te günümüz sosyal medya ve internet bağımlılığı yapıcı bir dille yumuşak ve umut dolu bir şekilde eleştiriyor. Filmin hem senaristi hem yapımcısı Birol Güven bu benzerlikle alakalı, “Dijital Esaret’in Squid Game’den esinlenmesi mümkün değil. Senaryosunu 2017 yılında yazdım. 2018 yılında çektik. 2019-20 yılında vizyona girmeyi planlıyorduk ama pandemi nedeniyle giremedik. Biliyorsunuz Rasim Öztekin’i bir yıl önce kaybettik. Onu kaybettiğimizde bile ‘Squid Game’ yayınlanmamıştı. Yani o diziyi seyredip bu filmi yapmış olmamız kronolojik olarak mümkün değil. İlla bir esinlenmeden söz edeceksek onların bizden esinlenmiş olması daha mümkün gözüküyor” açıklamasını yaptı.

Benim filmle alakalı eleştireceğim tek şey senaryonun kendini ortasından itibaren belli etmesi. Hikâyenin sonu tahmin edilebilir fakat tatlı ve akıcı sunuş tahminlere rağmen kendini izlettiriyor.

Dijital Esaret size güzel hisler veren, bize hareketlerimizi sorgulatan ama yargılamayan, hikâye gelişim süreci ile bize iyi gelen ve Üstat Rasim Öztekin’i son kez mükemmel bir mentor rolüyle izleyeceğimiz bir yapım. Size güzel ve buruk duygular yaşatacaktır.

Dijital Esaret: Rasim Öztekin’in Vedası

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...