Delicatessen: İKSV Özel İnceleme
30. yılı sebebiyle İKSV şubat seçkisinde yer alan Fransız yapımı film post apokaliptik bir dönemde bir apartmanı ve apartmanın altında bulunan kasabı anlatıyor. Hangi sebeple çıktığı belli olmayan savaş sonrasında insanlar hayvanların yok oluşları sebebiyle vejetaryenlik ve yamyamlığa yöneliyorlar. Kurgusu ve çekimi sebebiyle 91senesinde Chicago Uluslararası Film Festivalinde Altın Hugo ve 92 senesinde Ceaser Film Festivalinde en iyi ilk film, en iyi senaryo, en iyi prodüksiyon tasarımı ve en iyi kurgu ödüllerini topluyor.
Yönetmen koltuğunda Amelie filmiyle tanınan Jean-Pierre Jeunet ve Marc Caro yer alırken başrollerinde ise eski bir palyaço olan Luison rolünde Dominique Pinon, kasabın kızı olan Julie rolünde Marie- Laure Dougnac ve kasap rolünde Jean-Claude Dreyfus yer alıyor.
Underrated ve kült olarak çeşitli kişilerce nitelendirilen filmde başından beri beni rahatsız eden tam ne olduğunu çıkaramadığım şeyler oldu.
Rahatsız ettiği kısma gelecek olursam sanırım öncelikli olarak renk kartelası diyebilirim. Fakat bu renkler de filmin anlatmak istediği dönemle uyuşan renkler bu yüzden alternatifi de yok. Yazıya devam etmeden önce belirtmek isterim ki filmi teknik açıdan eleştirebilecek bir altyapım yok, filmlere karşı özel bir ilgim de yok. “E burada ne yapıyorsun?” derseniz de buna cevabım: “Dizi izlemek şu hayatta yapabildiğim nadir şeylerden biri.” olur. Bu yüzden yazacağım herhangi bir şeyle alakalı beni eleştirmeden önce bunları bilmeniz daha iyi olur.
Filme geri dönersek eğer rahatsız edici ilk sahnesi ölmemek üzere çöp kutusuna saklanan adamın gözlerinin iriliği diyebilirim. Elbette konusu itibariyle biraz rahatsız olmam gerekiyor ama diken üstünde oturdum izlerken desem yalan söylemiş olmam.
Hikaye anlatıcılığı olarak iyi iş başardığını söylemem gerekir elbette. Apartman sakinlerinin her birinin hikayesini, olayını çözebiliyorsunuz. Olaylarını ne kadar çözmüş olsam da filmde sevmediğim bir grup ise Les Troglodistes. Filmde kilit bir yerde olsalar da yazılışlarını sevmedim çünkü biraz aptal olarak yazılmışlar. Diğer karakterlerle kurduğun bağ bu grupta yok.
Asıl olaya gelecek olursak eğer apartmanın sahibi olan kasabın apartmana yeni bir sakin olarak aldığı Louison’ın kasabın kızı olan Julie ile yaşadıkları aşk ve apartmanda yaşanan düzene karşı olan bir isyan denilebilir. Apartman sakinleri tarafından yenilmemesi için Julie’nin verdiği savaş ile Louison’ın masum bir şekilde işlerine devam etmesi güzel bir aşk hikayesi olarak adlandırılabilir.
Asıl olayı anlattıktan sonra ise filmde sevdiğim, izlemesi çok keyifli olan birçok sahnenin yıldızı olan Silvie Laguna’dan bahsetmeden olmaz. Kendisi bence kesinlikle en eğlenceli sahnelere sahip kişi filmde. Duyduğu sesler yüzünden intihar etmek üzere kurduğu düzenekler ve her seferinde başarısız olmasıyla sizi eğlendiriyor. Bir diğer güzel sahne ise yatak gıcırtısı, dövülen halı ve apartman içerisindeki diğer seslerin aynı tempoda bir bütünü oluşturdukları sahne. Et sevgileri haricinde hepsinin bir bütünü ifade etmeleri nadir bir durum. Garip enerjiler yayan karakterlere karşı bir ilgim olduğundan filmdeki salyangoz ve kurbağalar ile birlikte yaşayıp sonra onları yiyen yaşlı adam beğendiğim şeyler arasında.
Julie ve Louison’ın çaldıkları melodi aslında tatlı da olsa nedense beni rahatsız eden bir diğer şey oldu. Fakat bu ikilinin banyo sahneleri ise izlemesi güzel bir sahneydi. Yamyamlığın hüküm sürdüğü bir dönemde kendi babasına karşı gelip onu denklemden çıkarmak için uğraşan Julie ise filmdeki en önemli kişi kesinlikle.
Apartman sakinlerinden birinin çocuklarının muziplikleri, Louison’ın kendi işinde vejetaryen bir birey olarak yenilmek üzere orada olduğundan habersiz oluşu ve Julie ile aralarındaki ilişki sizi filme bağlıyor.
Benim gibi nelerin olduğunu açıklayamadığınız ama rahatsız olduğunuz şeyler varsa yorumlarda lütfen belirtin. Olay örgüsünü anlatmaktansa bu şekilde sevdiğim ve rahatsız olduğum birkaç şeyden bahsetmenin filmi değerlendirmem açısından daha doğru olduğunu düşündüm. Okurken sinemayla haşır neşir olmadığımı unutmamışsınızdır umarım.
Delicatessen: İKSV Özel İnceleme
Ahsen Aktaş’ın Diğer Yazıları İçin Tıklayın.