Broker: Yeni Bir Aile Perspektifi
Japonya sinemasının yaşayan ve aktif en büyük yönetmenlerinden biri ve kişisel olarak benim de en sevdiğim sinemacılardan biri olan Hirokazu Koreeda’nın yeni filmi Broker, hepimizin merakla beklediği bir yapımdı. Cannes’da En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerine aday olarak gösterilen film, festivalden Song Kang-ho’nun kazandığı En İyi Erkek Oyuncu ödülü ile ayrıldı.
Uzakdoğu sinemasını takip eden herkesin ismini bildiği, daha çok Parasite ve Memories of Murder gibi Bong Joon-ho filmleri ile kendinden sıkça söz ettiren ünlü oyuncunun bu ödülü alması, pek de itiraz edilmeyen bir karar olarak tarihteki yerini aldı.
Filme gelecek olursak; Japon yönetmenin filmografisi, özellikle son 15 yıldır çektiği tüm filmlerinin ortak teması, aile konusu üzerinde şekilleniyor diyebiliriz. Türkçeye Bebek Servisi olarak çevrilen bu filmde de yine başka bir aile temsiline yer vermiş. Fakat bu sefer konuya çok aşinayız, çünkü yönetmenin Cannes’da büyük ödülü alan ve çok ses getiren Shoplifters filminin serbest uyarlamasını izliyor gibiyiz.
Yeni doğan ve ailesi tarafından terk edilen çocukların, yetiştirme yurduna gidip önceden sınırları çizilmiş bir hayatı yaşamasındansa, onları sevgi ile büyütecek zengin ailelere gitmesi gerektiğini düşünen bir “çocuk kaçakçısı” ekibi seyrediyoruz. Film zaten ilk 5 dakikasında aktardığı bu özet ile seyirciyi ikiye bölmeyi başarıyor.
Yönetmen bu senaryoyu yazarken o kaçakçılara sempatik bir anlayış göstermemizi ya da bebek ile empati yapıp onları haklı çıkaracağımızı düşünmüş ise büyük yanılgıya düşmüş. Çocukları yüksek miktarda para karşılığı zenginlere satmalarının oluşturduğu bazı soru işaretleri film tarafından görmezden geliniyor, ya da çok tatmin etmeyen cevaplarla geçiştiriliyor.
Yazının başında Shoplifters’ın uyarlaması gibi dememin sebebine gelecek olursak; orada da kan bağıyla değil de çıkar ilişkisi ve gönül bağıyla oluşan bir aileyi izliyorduk. Yine dışarıda kaybolmuş, terkedilmiş çocukları evlat ediniyorlardı fakat beraber yaşıyorlardı. Hırsız bir ailenin çocukları da hırsızlığa alet ettiği, marketlerde arakçılık yaptırdığını görüyorduk fakat bunun nedenlerine ve arka planında bu durumun işleyişine dair bir anlatıyı da barındırıyordu film.
Broker filminde ise empati kurulmasının sakıncalı olduğu karakterler, bir şekilde bize tatlılık kisvesi altında yedirilmeye çalışılmış. Çocuk kaçakçılığı gibi dolandırılmaya ve manipülasyona açık bir suç işleyen ekibin, çocuğu sattıkları aileye karşı bir denetim mekanizmalarının olup olmaması ya da çocuğun geleceğindeki yaşamına dair nasıl önlem aldıkları benim aklımı kurcalayan bir soruydu. Filmin devamında gördüğümüz üzere zaten bu tarz bir hatayla daha önceden de karşılaşmış, işinde de tam anlamıyla başarılı denemeyecek insanlarla karşı karşıyayız.
Aile temasını şimdiye kadar birçok filminin merkezine koyan yönetmen ilk kez bu kadar ikna edici olmayan bir portre çizmiş. Hiçbir şekilde içine girmemize izin vermeyen ve tahmin edilebilir basitlikte senaryosu ile filmin hayal kırıklığına uğrattığını söyleyebiliriz. Ayrıca filmin içinde büyük yer kaplamasına rağmen hiçbir artı değer katmayan polis ikilisi de bir başka eleştirilecek konuydu.
Toparlayacak olursak, Song Kang-ho oyunculuğu ve polislerin her sahne değiştiğinde başka bir yiyecek atıştırıyor olmaları gibi tatlı bir “running gag” dışında seyirciyi pek de tatmin eden bir yapım olduğu söylenemez. Her ne kadar beklenmedik bir hüsran yaratsa da Koreeda’nın sahip olduğu krediden dolayı daha nice güzel filmler çekeceğini umuyor ve yazıma burada son veriyorum. Başka incelemelerde görüşmek üzere.
Broker: Yeni Bir Aile Perspektifi