Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Beckett: Ölmüş Olmalıydım

Beckett: Ölmüş Olmalıydım

Yazar: Cemrenur Erdal

Beckett: Ölmüş Olmalıydım

“I should have died” diyerek çekti son perdesini Beckett. Bilmediği bir ülkede, bilmediği bir dilde, hiç tanımadığı insanlarla yapayalnız kaldı, siyasi huzursuzluğun ve Yunanistan’ın en ortasında. Politik gerilim, insanoğlunun geçmişten bugüne vazgeçemediği en büyük problemlerden biri olmuştur. Sümerler’in, Mezopotamya’da yerleşik hayata geçip topluluklar üstünde egemenlik kurması ile oluşan ilk devletle beraber hayatımıza girmiştir politik gerilim kavramı ve bir daha da çıkamamıştır haliyle. Bir hükümet sanatıdır aslında politika, güç ve kaynakların dağılımı, bir toplumsal ilişkiler bütünüdür belli başlı. Fakat yanına gerilim kelimesi eklenip bir tamlama oluşturulduğunda ise gaddarlık, vicdansızlık, baskı ve otorite kavramlarını çıkarır karşımıza. Beckett filmi de bu kavramların etrafına çit çeken bir film olmuştur. 2021 yapımlı bu filmin baş kahramanı Ballers dizisinden tanıdığımız Amerikalı aktör John David Washington’dır. Filme adını veren Beckett, Yunanistan’ın ortasında yaşam savaşı veren bir karakterdir. İtalyan film yönetmeni Ferdinando Cito Filomarino, Beckett’in sahnesinden aksiyon, gerilim ve mücadeleyi hiç eksik etmemiştir.

Tehlikeli bir komplo ağının içinde kendini kaybeden Beckett, bilmediği bir ülkede bile kendi ülkesine sığınmayı başaramadı. Amerika’nın her daim faşist yanlıları desteklemesi, kendi vatandaşına bile sahip çıkmayışı ve siyasetin tüm o pis işleri, Filomarino tarafından çok güzel lanse edilmişti beyaz perdeye. Film, Yunanistan’a tatile giden bir çiftin gezisi ile başlar. Filmin bu sahnelerinde duygu yoğunluğu çok fazladır ki bu da izleyiciye rahatlıkla geçer. Kısa bir süre sonra Beckett’ın sevgilisi April yani Alicia Vikander, trafik kazası sonucu garaj misali bir yerde ölür. Beckett da bu kazadan yaralı bir şekilde kurtulur. Asıl duygu kelimesinin tamamen anlamını yitirip yerini politik gerilime bıraktığı sahneler ise Beckett’ın iyileşip hastaneden çıkmasıyla başlar. Kaza anında gördüğü zengin ve politikacı bir ailenin kızıl saçlı çocuğu yüzünden başı beladan kurtulmaz.Filmin ilk 30 dakikası dışında izleyici, Beckett’ın hem psikolojik hem de fiziksel yıpranmasıyla baş başa kalır.

Becket filmi, Yunanistan’da çekilmiş olup Yunanistan’ın kültürel dokusunu çok iyi hissettirmiştir izleyicisine. İşçi sınıfı ve işçi sınıfının protestolarına, şehirden uzak yaşayan köylülerine, doğa manzaralarına, sert devlet adamlarına yani Yunanistan’ın her bir köşesine dokunmuştur yönetmen Filomarino. Zaman olarak ise filmde bazı çelişkiler olduğunu söyleyebilirim. Sahnelerin çoğunda eski tip arabalar ve telefonlar hatta tüplü televizyon bulunurken bir anda Iphone görmek beklemediğim bir durumdu açıkçası. O yüzden filmin geçtiği zaman izleyici için üstü kapalı kalmaktadır.

Sevdiği kişiyle beraber gürültü ve kargaşadan uzaklaşmaya çalışan çaresiz Beckett karakteri, herkesin hatta kendi ülkesinin dahil bilip kendisinin bilmediği büyük bir komplo ağında mahsur kalmıştır. Politikacının çocuğunu gasp ettiği düşüncesiyle devamlı suçlu olan, kaçan ve aranan başrol Washington, en son kaçmayı bıraktığında da izleyicinin tahmin ettiği bir sonla çekilir son perde.

1 saat 48 dakika olan bu filmde Washington’un oyunculuğu, siyasi gerilimin yüksek dozu ve Yunanistan’ın o kültürel dokusu inanılmazdı. Zaman konusundaki bazı mantık hataları da filmin tuzu biberi olsun diyelim. Son perdede Beckett’ın “I should have died.” demesi de filmin en sevdiğim sahnesiydi. O uzun süren aksiyonun ardından yine böyle bir duygu yükü görmek beni çok duygulandırmıştı. Genel olarak 5.5’tan 6 vereceğim bu filmi izlemenizi önermekteyim.

Beckett: Ölmüş Olmalıydım

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...