Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Anora: Modern Bir Cinderella Komedisi

Anora: Modern Bir Cinderella Komedisi

Yazar: Şeyda Taşkıner

Anora: Modern Bir Cinderella Komedisi

Bağımsız sinemanın önde gelen isimlerinden Sean Baker’a Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazandıran filmi Anora, ülkemizdeki ilk gösterimlerini Filmekimi aracılığıyla yaptı. Baker’ın sinemasının karakteristik özelliklerinden sayılabilecek no-name yani ünlü olmayan oyunculardan oluşturulmuş bir kadro, alt sınıf ve ötekileştirilmiş karakterlere yöneltilen olağanüstü insancıl odak, doğal diyaloglar ve renkli ve canlı bir görsel dil bu filmde de seyirciyi karşılıyor. Aynı şekilde Baker’ın sert sosyal gerçeklikleri işlerken kullandığı mizahi yaklaşım da beklentileri karşılıyor. Fakat sebebini tam olarak adlandıramamakla birlikte ben bu filmde yine  umduğum derinliği bulamadım ve hikayenin bir amaç doğrultusunda geliştiğini veya bir sonuca varabilmiş olduğunu düşünmüyorum. Bunda hem filmi önceden görme imkanı bulan seyircilerin abartılı yorumları hem de elbette Altın Palmiye faktörü etkili olmuş olabilir. Tüm bunlar bir yana, önceki filmlerini de referans alarak Sean Baker’ı kolaylıkla favori yönetmenlerim arasında sayabilecek olmama rağmen önceki filmlerinden herhangi bir tanesinin bundan daha iyi olduğunu objektif olarak söyleyebilirim.

Film, Özbekistan kökenli bir erotik dansçı olan Anora veya kendi tercih ettiği şekliyle ile Ani’nin çalıştığı Headquarters isimli dans kulübüne müşteri olarak gelen Ivan/Vanya’nın çarpık kabul edilebilecek ilişkisi etrafında şekilleniyor. Yalnızca eğlence arayışında olan bir milyarderin oğlu ile zorlu hayat koşullarından kolay bir kaçış umuduna sıkıca tutunmaya çalışan Ani’nin bir haftanın sonunda birden bire  hiç düşünmeden evlenme kararı alıyorlar ve olaylar bu noktadan sonra gelişiyor. Ivan’ın ailesi Rusya’nın önde gelen sayılı ailelerinden olmaları sebebiyle ve daha çok da Ani’nin mesneğinden kaynaklı olarak bu evliliği bir saygısızlık olarak görüp, oğullarının onları utandırdıklarını düşünerek evliliği çok geç olmadan bozmak için apar topar harekete geçiyor. Ebeveynler yetişmedense Amerika’daki çalışanları imdatlarına yetişip, yeni evli ikilnin paylaştığı mutluluğa adeta baskın yaparak müdahale ediyorlar. Sean Baker filmlerinden alışkın olduğumuz kaotiklik bu noktadan sonra tırmanışa geçiyor ve keyifli, komik sahneler peş peşe sıralanıyor. Filmin koşuşturmalı sahnelerinin güldürdüğü kadar rahatsız eden pek çok kısmı da var. örneğin Igor karakteriyle Ani’nin iletişimi yer yer çok rahatsız edici oluyor. Kasti bir rahatsız edicilik olduğunun farkında olsam da bana oldukça zorlama olduğunu ve hikayeye bir katkısı olmadığını düşündürttü. Zaten film bittiğinde çok defa ”Sean Baker tam olarak ne anlatmak istemiş?” sorusu kafamda gezip durdu maalesef.

Bir noktaya kadar bir peri masalını aratmayan filmde büyünün bozulacağı nokta da beklendiği üzere geliyor ama bence bu noktaya seyirciye çok fazla belli edilerek geliniyor. Yani her şey can sıkıcı derecede tahmin edilebilir şekilde gerçekleşiyor. Filmle alakalı rahatsız olduğum tek nokta da bu değildi. Kadrolarını genelde tanınmadık oyunculardan oluşturmayı başaran Baker’ın oyuncu seçimlerini genelde çok beğeniyorum ancak bu filmde Ivan’ın annesini oynayan oyuncu ve/veya karakter o kadar karikatürizeydi ki, komedi filmi olmasına rağmen filmin havasını öldüren bir eklenti olduğunu düşünüyorum. Onun dışındaki kadro oldukça keyifliydi, özellikle Rus karakterlerin katmış olduğu mizah tartışmasız bir başarıydı. Ani karakterine hayat veren Mikey Madison’ın da adını yaklaşan ödül sezonunda çokça duyacağımızdan eminim.

Genel olarak keyifli devam eden bir film olsa da, son sahnede gelişen olay bence diğer bir rahatsız edici faktördü ve filmin bu noktaya kadar inşa ettiği eleştirel komedi havasını yerle bir eden bir son oldu bana kalırsa. Final sahnesi bana çok anlamsız ve zorlama geldi. Geniş hatları bir sınıf komedisi olarak çizilen bu filmin nasıl ve neden böyle bir sona bağlandığını anlamlandıramadım ve haliyle de hikayenin herhangi bir amaç taşımadığını düşündüm. Böyle bir finalden sonra da filmin yaşattığı keyifin çok da bir önemi kalmadı ve dolayısıyla Anora’nın olumsuz bir soru işareti olarak aklımda yer edineceğini belirtmek durumundayım.

Bu yılın ödül sezonunda bayrak taşıyacak filmlerinden olduğunu ilk gösteriminden bu yana aldığı ilgiden belli etmesinden ve de Sean Baker’ın önceki filmlerinin bende oluşturduğu iyi izlenimden dolayı büyük bir beklenti içerisinde izlemiştim ancak bu filmde ne yazık ki umduğumu bulamadım.

Anora: Modern Bir Cinderella Komedisi

 

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...