Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Amansız Yol: 44. İstanbul Film Festivali’nde Yeniden Beyazperdede

Amansız Yol: 44. İstanbul Film Festivali’nde Yeniden Beyazperdede

Yazar: Büşra Gül Ovalı
Amansız Yol: 44. İstanbul Film Festivali'nde Yeniden Beyazperdede

Amansız Yol: 44. İstanbul Film Festivali’nde Yeniden Beyazperdede

Türk sinemasının en başarılı auteur yönetmenlerinden biri olan Ömer Kavur’un 1985 yapımı Amansız Yol filmi, 44. İstanbul Film Festivali kapsamında Zurich Sigorta Grubu Türkiye iş birliğiyle restore edilerek yeniden izleyiciyle buluştu. Ömer Kavur ve Barış Pirhasan’ın birlikte kaleme aldığı senaryoda Kadir İnanır ve Zuhal Olcay başrolleri paylaşıyor. Aynı zamanda bu yıl İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülü’nü alacak isimler arasında Zuhal Olcay da yer alıyor.

Ömer Kavur sinemasının vazgeçilmez temaları olan yol, takip, zaman ve suç Amansız Yol’da da karşımıza çıkıyor. Kerem Şahin’in “Çıkmaz Yollar” adlı öyküsünden esinlenerek ve Wim Wenders’in çalışmalarından etkilenerek çekilen film, Yeşilçam’da görmeye alışık olmadığımız özgün bir yol filmi sunuyor. Kavur sinemasının, insanların katettiği yolları anlatan filmlerinden sadece bir tanesi…

Hikâye, Almanya’dan uzun yıllar sonra ülkesine dönen bir tır şoförü olan Hasan ile başlıyor. Eski sevgilisi ve belki de hâlâ âşık olduğu Sabahat ile, evlendiği çocukluk arkadaşı Yavuz’la karşılaşmasıyla yavaş yavaş çözülmeye başlayan bir geçmişe tanıklık ediyoruz. Baştan söylemeliyim ki, soru işaretleriyle örülü bu hikâyenin hemen çözülmesini beklemek, filmin anlatı ritmine uygun bir yaklaşım değil.

Amansız Yol: 44. İstanbul Film Festivali'nde Yeniden Beyazperdede

Hasan, Sabahat ve kızı Ayşe’nin İstanbul’dan Mardin’e uzanan yolculuğu; hem geçmişleriyle ve bastırılmış duygularla yüzleştikleri bir hesaplaşmaya dönüşüyor hem de peşlerinden gelen adamlardan kurtulma çabasıyla örülüyor. Bu yolculuk üç kişilik gibi görünse de, paranın ve ölümün gölgesini taşıyan görünmez bir yolcu daha var: Yavuz…

Sabahat’ın yol boyunca süren isteksizliği ve ikilinin geçmişle üstü kapalı biçimde hesaplaşmaları, aralarındaki çatışmayı giderek derinleştiriyor. Karakterler arasındaki iletişim kopukluğu ise filmde bazı simgeler aracılığıyla aşılıyor; bu da filmin anlam katmanlarını zenginleştirerek izleyiciye daha lezzetli bir okuma imkânı sunuyor.

Hasan’ın kullandığı Polaroid fotoğraf makinesi, hem Sabahat’i bulmak hem de Ayşe ile arasındaki bağı güçlendirmek için önemli bir simge işlevi görüyor. Bu araç yalnızca Hasan ile Ayşe arasında değil, Ayşe ile yaşlı teyzesinin kurduğu iletişimin de bir parçası hâline geliyor. Ayşe’nin bebeği Maviş ise onun dış dünyayla kurduğu iletişimin en temel aracı. Yolculuk sırasında yıpranan Maviş’in Hasan tarafından onarılması, Hasan ve Ayşe arasındaki duygusal bağı daha da pekiştiren bir başka simgeye dönüşüyor.

Amansız Yol: 44. İstanbul Film Festivali'nde Yeniden Beyazperdede

Filmin izleyiciyle kurduğu temas ise Hasan’ın kendi geçmişini Ayşe’ye masal gibi anlatmasıyla sağlanıyor. Bu anlatım biçimi, hem karakterin iç dünyasını görünür kılıyor hem de hikâyeyi masalsı ve şiirsel bir düzleme taşırken, kahramanlarımızın baştan beri kaçındıkları geçmiş sonunda izleyiciye aktarılıyor.

Bir uçtan diğer uca giderken, yol boyunca birçok ayrıntı taşınıyor ekrana. Mola yerlerindeki insanlar, sokaktaki çocuklar, tır şoförleri, trafik polisleri… Kavur’un gözünden 1980’ler Türkiye’sinin yollarını adeta gözlemliyoruz. Filmin temposu ve gerilimi üst noktadayken bile önümüze serilen dünyayı çözmeye çalışıyoruz.

Upuzun yollar; Mardin’in ve Diyarbakır’ın kıvrım kıvrım, dar, taş sokakları… Karakterlerimizin yalnızlığını daha da pekiştiren, iç dünyalarındaki sıkışmışlığı mekân üzerinden hissettiren bir arka plan sunuyor film. Yolculuk ilerledikçe sadece coğrafya değil, duygular da katman katman açılıyor; sessizliklerin, bakışların, suskunlukla örülmüş cümlelerin içinden geçerek ilerliyoruz. Mekân, hikâyeye yalnızca fon olmuyor; karakterlerin ruh hâline bürünüp onlarla yol alıyor adeta.

Hem sinemamızın hem de Ömer Kavur filmografisinin en kıymetli işlerinden biri olan Amansız Yol, 1985’te Kültür Bakanlığı Sinema Ödülü’ne, 1986’da dönemin Uluslararası İstanbul Sinema Günleri’nde En İyi Türk Filmi Ödülü’ne layık görülüyor. 1985 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ise Zuhal Olcay’a En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandırıyor.

Tüm bu yol, bu sessizlik, bu bakışlar ve bu arayış… Amansız Yol, adının ağırlığını taşıyan bir film. Her karakterin içine işlemiş o “amansızlık” hâli, yolun sonunda bir çözüme değil, yeni bir arayışa evriliyor. Sabahat, bir dinlenme tesisinde yüzleşmek istemediği her şeye sırtını dönüp sessizce kaybolurken; Hasan, Ayşe’yi yanına alıp Sabahat’ı bulma umuduyla yeni bir yolculuğa çıkıyor.

Amansız Yol: 44. İstanbul Film Festivali'nde Yeniden Beyazperdede

Ömer Kavur’un sineması zamanın dışında bir yerde salınırken, biz de bu yolculuğun yolcusu oluyoruz. Ve filmin sonunda geride kalan yalnızca kat edilen mesafe değil; susulmuş geçmişler, gölgede kalan yaşanmamışlıklar ve geç kalınan bir hayat… Her biri birbirine karışarak karakterlerin ruhlarında derin izler bırakıyor.

Ömer Kavur sinemasına hâkimseniz ya da henüz başlamadıysanız, Amansız Yol harika bir başlangıç olacaktır. 44. İstanbul Film Festivali’nin kaçırılmaması gereken yapımlarından biri olmasının yanı sıra, Türk sinemasının da mutlaka izlenmesi gereken önemli bir filmi. İyi seyirler dilerim!

Amansız Yol: 44. İstanbul Film Festivali’nde Yeniden Beyazperdede

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...