Superman: Umut Yaşadıkça Geri Gelir
Biraz açık konuşalım: Son birkaç yıldır, çizgi romandan uyarlanan hiçbir filmi seyretmedim. Özellikle de Marvel Sinematik Evreni, dizileriyle birlikte adeta bir çorba hâline gelmişken bu tarz filmleri izleyesim gelmedi. Çünkü sinemalarda iyi çizgi roman uyarlamalarıyla karşılaşmadık. En son 2019 yılında Joker (Todd Phillips) filmiyle farklı bir DC uyarlaması seyretmiş ve “Bu çizgi romanlardan hâlâ iyi filmler çıkabiliyor mu?” demiştim. Sonrasında 2022’ye kadar Marvel’ın çizgi roman uyarlamalarına pek bakmadım. Sadece DC’nin The Batman (Matt Reeves, 2022) filmini izlemiştim ve bu film, Nolan’ın The Dark Knight üçlemesi kadar iyi (ve karanlık) bir uyarlamaydı.
Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru, iki sağlam çizgi roman uyarlaması seyrettim. Birincisi Joker: Folie à Deux (Todd Phillips, 2024), ikincisi ise Spider-Man Sinematik Evreni’nin son halkası Kraven the Hunter (J.C. Chandor, 2024). İki film de kendine has bir dille, sağlam bir çizgi roman filmi olmayı başarmıştı.
Şimdi ise DC, Marvel gibi kendine ait bir sinematik evren yarattı ve adını DC Sinematik Evreni koydu. Bu evrenin ilk filmi ise bugün Superman ile başladı. Superman, 1941 yılında Dave Fleischer’ın yönetmenliğinde sinemaya adım attı; ancak 1978 yılında Richard Donner’ın yönettiği, Christopher Reeve’in oyunculuğuyla özdeşleşen film asıl etkiyi yarattı. Şimdi ise Superman’in bu yeni filminin yönetmenliğini, 2006’da Slither filmiyle yönetmenliğe adım atan, Marvel evreninden Guardians of the Galaxy serisi (2014–2023) ve DC evreninden The Suicide Squad (2021) filmlerini yöneten James Gunn üstleniyor.
Başrollerinde David Corenswet, Rachel Brosnahan ve Nicholas Hoult’un yer aldığı film, Superman’in dünya çapındaki çatışmaların ortasında kalmasını ve insanlık adına yaptığı eylemlerle adını temize çıkarmaya, dünyayı kurtarmaya çalışmasını konu alıyor. Bu beklenen film, bugün itibarıyla TME Films tarafından vizyona girdi.

Superman: Umut Yaşadıkça Geri Gelir
Kısaca bir giriş yaptık, gelin şimdi size hikâyesini anlatalım. Bir süredir Metropolis’te süper kahraman olarak aktif olan Superman, Clark Kent ismiyle Daily Planet’ta gazeteci olarak çalışmayı sürdürüyor. Green Lantern, Mister Terrific, Hawkgirl ve Metamorpho gibi pek çok kahramanla birlikte insanlık için mücadele etmeye devam ediyor. Fakat Superman’in insanlık ve iyilik adına yaptığı eylemler, insanlar arasında şüphe uyandırıyor ve Superman’in adı lekeleniyor. Zira teknoloji milyarderi Lex Luthor, Superman’den kurtulmak için onun ailesinden gelen “Dünyayı yok et.” mesajını ortaya çıkararak büyük bir fırsat elde ediyor. Daily Planet’ın korkusuz muhabiri Lois Lane, Metropolis’in diğer meta-insanları ve Superman’in köpeği Krypto ile birlikte Luthor’un korkunç planını altüst etmek için harekete geçiyor.
Hikâye, Superman’in yenilgisiyle açılıyor. Öyle ki, bir süper kahraman filminde pek de alışık olmadığımız bir başlangıç bu. Bu yenilginin ardından gelen başka bir başarısızlık ve Superman’in adının karalanması, çizgi roman filmi izleme konusundaki duygularımızı altüst ediyor. Öyle ki, bize süper kahramanların bile gözden düşebileceğini ve yeniden yükselmek için mücadele etmeleri gerektiğini hatırlatıyor. Diğer taraftan, 1978 yapımı filmde yaşananların günümüzde de geçerliliğini koruduğunu fark ettim. Superman, adaletsizlik, yalancılık, kötülük gibi temalara oldukça gerçekçi bir şekilde yaklaşmış.
Dahası, anlatım açısından hem bahsettiğim 1978 yapımı filme hem de orijinal çizgi romana sadık kalıyor. Bu sadakat, filmi oldukça izlenebilir ve gerçekçi kılmış. Hem eğlenceli hem de umut dolu bir anlatıma sahip. Superman’de olması gereken tüm unsurlar mevcut. James Gunn, birazdan bahsedeceğim görsel anlatımda sınırlarını hakikaten zorlamış.
Görsel açıdan oldukça hareketli ve tempolu bir deneyim sizi bekliyor. Superman’in pelerininden çekilen kameradan tutun da düşmanın etrafında dönen kameraya kadar her açı ve hareket sizi içine çekiyor. Film, son derece gelişmiş teknolojik kameralarla çekilmiş ve yeni nesil görsel efektleriyle tam anlamıyla bir görsel şölen sunuyor. Ancak kullanılan teknolojide bazı küçük pürüzler mevcut. Kamera açıları ve ışık–gölge oyunları, özellikle bu filmdeki çatışma sahnelerinde yer alan hiperaktif kamera nedeniyle anlaşılamayabiliyor. Bu da, filmin görsel anlamda biraz baltalayıcı unsurlarından biri oluyor. Yine de görselliği eğlenceli ve izlenebilir kılan önemli bir unsur.
Müzik ve sesler konusunda eskiye sıklıkla başvurulmuş. Daha doğrusu, eskiye saygı gösterilmiş. Filmin müzikleri, John Williams’ın bestelediği orijinal Superman temasının yeni versiyonuna uyarlanmış ve bu da izleyiciye nostaljik bir etki sunarak duygusal anlar yaşatıyor. Sağlam bir ses tasarımı da mevcut. Çevresel sesler ve karakterlerin çıkardığı sesler sizi koltuğunuzdan hop oturtup hop kaldırabilir.

Superman: Umut Yaşadıkça Geri Gelir
Tüm oyuncular, eski filmlerdeki oyunculara saygılı bir biçimde oynamış; ama aynı zamanda kendi yorumlarını da katarak özgün performanslar sergilemiş. David Corenswet, yorumu ve duruşuyla Christopher Reeve’e oldukça yaklaşmış. Superman’in duygularını izleyiciye etkileyici bir şekilde geçirmeyi başarıyor. Lois Lane rolündeki Rachel Brosnahan da oldukça başarılıydı. Duruşu, soğukkanlılığı ve temiz kalpliliğiyle öne çıkıyor. Ancak bu filmdeki en etkileyici oyunculuk bana göre Lex Luthor rolündeki Nicholas Hoult’a aitti. Bu kadar açgözlü, sert ve acımasız bir karakteri bu denli başarılı oynaması, içimden defalarca alkışlamama sebep oldu. Kısaca, tüm karakterler neredeyse 1978 yapımı filmdeki oyuncular gibi oynamışlar. Hiçbir yapaylık yok, doğallık had safhada.

Superman: Umut Yaşadıkça Geri Gelir
Kısaca toparlamaya geçeyim izniniz olursa. Superman, DC Sinematik Evreni’nin belki de en iyi ilk girişi oldu. Adalet ve umut duygusunu gerçekçi bir şekilde göstermek bir yana, senelerdir aynı kalan bazı adaletsizliklere şahit olduğumuzu söyleyebiliriz. Senaryosu oldukça eğlenceli, görselliği ve sesleri ise oldukça hiperaktif. İyi çizgi roman uyarlamalarını özleyenler ve sıkı DC hayranları bu filmi gözünü kırpmadan, gönül rahatlığıyla seyredebilir. Bu yılın gişe anlamında en fırtınalı filmi olacaktır.
Puan: 3,5/5