27. Gezici Festival İzlenimleri #1 : Just Around The Corner – Decision to Leave – Close
Memleketin şahsına münhasır, sempatik festivallerinden biri olan Gezici Film Festivali, bu sene de kaldığı yerden devam etti. Bu sene Ankara, Sinop ve Kastamonu olmak üzere üç şehirde gösterimlerini yapan ve 27.si düzenlenen festivalde yenilikler göze çarpıyordu. Film gösterimlerini, Ankara’da Çankaya Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapan festivalin düzenli takipçisi olarak bu sene de yerimi aldım.
Her zamanki gibi, içinde yer aldığı yılın öne çıkan yerli filmlerinin yanında ses getiren uluslararası filmlerin de bulunduğu bir seçkiye sahipti. Yabancı filmler seçkisi geçen sene biraz sönük kalmasıyla dikkat çekmişti fakat festival 2022’de bunu affettirmiş diyebiliriz.
“Türkiye 2022” ve “Dünya Sineması” isimli bu seçkilere, sabahları ilk seansta yayınlanan çocuk filmleri, özgür basın ve haberciliğe dair yapımların yer aldığı “Tehdit Altında”, “Özgür İfade”, kısa filmlerin yer aldığı “Kısa İyidir”, sinemada ilkleri başaran kadınlara yer veren “Kadın Öncüler” ve son olarak da bu sene hayatını kaybeden Jean-Luc Godard’a ithaf edilen “Godard” seçkisi eşlik ediyordu.
Bu yazımda ise 2 adet “Dünya Sineması” 1 adet de “Kadın Öncüler” seçkisine ait filmden bahsedeceğim.
Festivale dair izlenimlerimi aktardığım diğer paylaşıma şuradan ulaşabilirsiniz.
– Just Around The Corner / Eli Kulağında (BaBa Zula Eşliğinde)
1921 yapımı, arşivlerde sadece eksik kopyası bulunan film, büyük araştırmalar ve kıtalar arası arşiv paylaşımları sonucu en tamamlanabilmiş haliyle seyirciye sunuldu. Sinemanın ilk kadın yönetmenlerinden Frances Marion’a ait bu eseri “Kadın Öncüler” seçkisi dahilinde izleyenlere, BaBa Zula grubu canlı müziğiyle eşlik etti.
Yoksul Birdsong ailesinin iki çocuğu olan Jimmie ve Essie’nin aileyi geçindirme ve hasta annelerinin kalan günlerinde ona iyi bakma çabasını konu alan film sessiz haline rağmen bol bol sahne arası yazı yöntemini kullanarak seyirciye derdini rahatça aktarabiliyor. Aradan geçen 100 yıla rağmen salondaki herkesi defalarca kez kahkahaya boğacak espri anlayışı şaşırtıcı derecede iyiydi. BaBa Zula ekibinin filme çok iyi uyum sağlayıp sahnelerin duygusuna göre şarkılar arasında geçişi kusursuz denecek düzeydeydi. Hele dans sahnelerindeki müzik tercihleri ve bazı ses efektlerini enstrümanlarla yapmaları herkesi mest etti.
Film sonrası verdikleri bir mini konserle de herkesi coşturan, herkesin ayağa kalkıp salonda tur atmasını sağlayan müthiş enerjileri ile hayatımda gördüğüm en interaktif konserlerden birine şahit olduğumu söyleyebilirim. 27. Gezici Film Festivali’nin en kendine has seansına bu şekilde tanık olmanın verdiği tatmin duygusuyla evlere dağıldık.
Decision to Leave / Ayrılma Kararı
Ünlü yönetmen Park Chan Wook’un, Cannes’dan En İyi Yönetmen Ödülü ile ayrılmasını sağlayan film, Türkiye’ye Ayrılma Kararı ismiyle giriş yaptı. Biraz filmden bahsedecek olursam:
Güvenilmez kadın ve tekinsiz atmosfer gibi içeriksel anlamda film noir’e selam çakarken görselleri ve renk paletiyle bir o kadar canlı ve güncel.
Bir cinayet sorgusunda şüpheliye aşık olan polisin içine düştüğü romantizmi ele alan film, senaryo olarak seyirciye çok da yeni bir şey vermiyor olsa da yönetmenin kamera tercihleri ve kurgusuyla harika bir işe imza attığını bizlere gösteriyor. Polisiye tarzına güzel bir örnek gösterilecek film iken bir yandan da bu türün kurallarını yıkan bir yapıya sahip. Modernize edilmiş film noir yapısıyla farklı bir tat bırakıp final sahnesinde ise tam bir Park Chan Wook tarzıyla insana duygusal yoğunluğu zark ediyor.
Kısaca toparlamak gerekirse, müthiş renk kullanımı ve kamera tercihleri ile, vurucu final ve dönüştürülmüş kara film yapısıyla takdir edilesi olsa da senaryodaki bazı zorlama kısımlar filmde yaşadığımız yükselmeleri baltalıyor.
Close / Yakın
Belçikalı genç yönetmen Lukas Dhont, ikinci uzun metraj filmiyle de Cannes’dan ödülle dönmeyi başardı. Bu yüksekten kariyer girişini büyük bir dikkatle takip edeceğimiz aşikar.
Bu sene Cannes’da Büyük Ödül’ü alan filmi Close da bir önceki filmi Girl gibi karakter odaklı ve genç insanların kimlik sorunlarına değiniyor. Önceki filmde de bolca bulunan Dardenne Kardeşler hissiyatı bu filmde de devam ediyor. Hatta işi bir ileri boyuta taşıyarak Rosetta filminin başrol oyuncusu Emilie Dequenne’i de bu filmde görüyoruz.
Angelo Tijssens ile Lukas Dhont’un senaryosunu beraber yazdığı film, ortaokula yeni başlayan iki yakın arkadaşın kimlik arayışını mevsim geçişlerinin şahitliğinde bizlere aktarıyor. Gerçek hayattan aktarılmışçasına sağlam karakter analizlerine rastlamak şimdiden Lukas Dhont filmlerinde alıştığımız bir anlatı haline geldi. Akran zorbalığı, homofobi, içsel çatışmalar gibi ergen yaştaki insanların baş etmesinin zor olduğu konular işlense ve film yer yer seyirciyi koltuğa çakıp kahretse de bir süre sonra sıradanlaşan anlatısından kurtulamıyor. Sağlam sinematografi ve Dardennevari kamera tercihleriyle övgüyü hak ediyor ancak genele bakınca çok da içime sinen bir yapım olduğunu söyleyemeyeceğim.
27. Gezici Festival İzlenimleri #1 : Just Around The Corner – Decision to Leave – Close