Anasayfa İncelemelerBelgesel İncelemeleri 27. Gezici Festival İzlenimleri #2 : Kabahat – My Imaginary Country – Kaepernick & America

27. Gezici Festival İzlenimleri #2 : Kabahat – My Imaginary Country – Kaepernick & America

Yazar: Hasan Toptaş

27. Gezici Festival İzlenimleri #2 : Kabahat – My Imaginary Country – Kaepernick & America

Festival izlenimlerimin bu bölümünde kısaca bahsedeceğim yapımlar sırasıyla Türkiye 2022, Özgür İfade ve Dünya Sineması seçkilerinde yer alıyor. Gezici Film Festivali’nin en güzel yanlarından biri de böyle seçkiler ile birçok farklı konsept barındırması ve farklı farklı ilgiliye hitap etmesi olsa gerek. Yavaştan filmlere geçmeden önce festivalde görevli arkadaşların ne kadar yardımsever olduğunu, tanık olduğum birtakım misafir kaynaklı sorunlarda dahi ne kadar çözüm odaklı ve sabırlı olduklarını belirtmem gerekiyor. Gerçekten böyle içten arkadaşlar umarım her sene festivalde yer almaya devam eder. Şimdi gelelim filmlere:

Festivale dair izlenimlerimi aktardığım diğer paylaşıma şuradan ulaşabilirsiniz.

 – Kabahat 

Yaz tatilinde ailesiyle beraber köye, babaannesinin yanına giden bir gencin büyüme hikayesini anlatan film, Anadolu insanının ne denli kırılgan ve pamuk ipliğine bağlı bir hassasiyetinin olduğunu feminist bakış açısıyla ele alıyor. Hoca lakabıyla köyde bilinen ve herhangi bir derdi olanın gelip iki duasını aldığı biri olan Babaanne Ümmü ve şehirden gelen, sorgulayıcı ve dik başlı torun Reyhan’ın karakterleri arasında yaşanan çatışma hepimizin hayatında az çok karşılaştığı bir noktaya parmak basıyor. Eski ile yeninin, geleneksel ile modernin oluşturduğu ikilik filmde doğal olarak Reyhan’ın tarafından anlatım kuruyor.

Köye ziyarete gitmelerinin ertesinde ilk kez regl olunca, köydekilerin yüklediği korku yüzünden gusül abdesti alma telaşına düşen Reyhan, köyde suların kesik olmasıyla büyük bir arayışın içine düşer. Bir yandan geceleri gördüğü kabuslar, bir yandan mahalle baskılarıyla boğuşan genç kadın, çevresindeki herkesten farklı bir hayat görüşü olduğu için anlam arayışına düşer. Köydeki arkadaşı Şükran’ın da sorunlarına çözüm ararken git gide sıkıntıları baş göstermeye başlar.

Türkiye 2022 seçkisi kapsamında yayınlanan filmin yönetmeni Ümran Safter, yapımlarında toplumun anlatılması gereken hikayelerine değinmeyi eksik etmiyor. Bu filminde bunu yaparken aynı anda hem yeni neslin hem de kadınların perspektifinden değerlendirmek istemiş. Yönetmen tercihleri bakımından çok büyük farklar yaratan bir yapısı ya da harika oyunculukları olmasa da yılın izlenilesi yerli filmlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Her taşra anlatısının sonunda aklımıza gelen o Şükrü Erbaş şiirini hatırlatarak diğer izlediğim yapıma geçiyorum.

 

Hayali Ülkem / My Imaginary Country (Mi país imaginario)

Şilili belgeselci Patricio Guzman, ömrü boyunca diktatörlük ve kötülüğe dair filmler yaptıktan sonra bu kez olumlu ve sempatik bir hikayeyi kadrajına almış. Kişisel ve güncel olayları bakış açısından yansıtan bu belgeselde, yaşananların parlamenter açısından ziyade protestocuların ve Guzman’ın kişisel düşüncelerine yer verildiğini görüyoruz.

Yaşayan en büyük belgeselcilerden biri olan Guzman, Pinochet diktatörlüğünde yaşananları belgelediği üç şiirsel belgeselden (The Battle of Chile serisi) sonra Hayali Ülkem ile resmen sokaklara yeniden dönüyor. Bu seferki belgesel sonuç niteliği taşır vaziyette bir sunumla karşımıza çıkıyor.

Protestoların patlak verdiği ve ordunun müdahale ettiği sahnelerde inanılmaz görüntülere şahit oluyoruz. Toplu şekilde marşların söylendiği, kitlesel olarak hareket edilen sahnelerde de duygusal açıdan yoğun anlar hissettirecek kurgu tercihleriyle dikkat çekiyor.

Hayali Ülkem, güncel siyasi görüşüne katılmayanları kızdıracak ama amaçladığı duygu mutluluk gibi görünen bir film. Biten kişisel bir yolculuk gibi, bir son gibi geliyor. Adaletsizliğe karşı ve eşitlikten yana duran, öznel ve nesnel olanın bir karışımı. Guzmán, sanatının ustası olduğunu yeniden teyit ediyor ve ülkesinin katlanmakta olduğu sancılı siyasi çalkantıya bir kez daha ışık tutuyor.

 

 – Kaepernick & America

  Colin Kaepernick, 1 Eylül 2016’da çıkmış olduğu Amerikan futbolu maçı öncesi milli marş okunurken ırkçı polis vahşetini protesto etmek niyetiyle ayağa kalkmayarak diz çöktü. O günden itibaren kişisel hayatı da, kariyeri de, NFL de bir daha eskisi gibi olmadı.

Bu protesto başta şaşkınlık yaratsa da zamanla bunu destekleyenler ve Kaepernick’i çarmıha germek isteyenler olarak ülke ikiye ayrıldı. Zaten belgeselin açılışında da Kaepernick forması yakan yüzlerce ABD vatandaşından birini görüyoruz. Belgeselin bu şekilde başlaması seyirciyi çok yüksek bir yerden beklentiye sokup heyecanlandırıyor. Bu olaya dair yaşananları kronolojik olarak sunan yapımda arşiv çalışmasının muazzam bir örneğiyle karşılaşıyoruz.

Belgeselde Kaepernick’in çocukluğundan itibaren bu spora olan ilgisine, aile hayatına, okuldaki rolüne ve takıma girişine kadar birçok bilgiye sahip oluyoruz. Bu açıdan kafamızdaki birçok eksiği tamamlayarak iyi iş çıkardıklarını söyleyebilirim. Fakat bir süre sonra hikaye Kaepernick’ten koparak bu hareket sonrasında ABD’de yaşanan polis şiddetine karşı diğer toplumsal hareketlere odaklanıyor. Evet onlara da yer verilmesi ya da Kaepernick’in yaptığının sonraya etkisini görmek güzel fakat bir süre sonra belgesel kendi biçtiği amaçtan sapıyor gibi ve Kaepernick sadece eski bir efsaneymiş gibi anılmaya başlıyor.

Kısacası, belgesel güncel bir olayın anlatısı olduğu için bol bol arşiv imajları ve yorum görüntüleri içeriyor fakat seyirciye daha fazlasını katıyor mu diye sorduğumuzda pek de olumlu bir cevap alamıyoruz.

27. Gezici Film Festivali’nden aktaracaklarım kısacası bu kadardı. Başka incelemelerde ve paylaşımlarda görüşmek dileğiyle.

 

27. Gezici Festival İzlenimleri #2 : Kabahat – My Imaginary Country – Kaepernick & America

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...