Venom: The Last Dance: Son mu, Yeni Bir Başlangıç mı?
Merhabalar! Bu yazıda birlikte Venom üçlemesinin son filmi Venom: Son Dans filmini inceliyoruz.
Uzun zamandır beklediğimiz o film nihayet beyaz perdede Venom hayranları olarak Eddie Brock (Tom Hardy) ile uzaylı simbiyoz Venom’un kaotik ve eğlenceli ortaklığının son macerasına tanık oluyoruz. İlk iki filmi izlediyseniz, serinin kendine has, kara mizahla dolu, aksiyonu bol yapısını zaten bilirsiniz. Tom Hardy, bu filmlerde Eddie Brock ile Venom arasında gidip gelen ikili performansıyla kendini kanıtlamıştı. Ancak bu üçüncü film, karakterlerin bu eğlenceli çılgınlıklarını duygusal bir bağlamda sonlandırmaya çalışıyor gibi. Ne yazık ki bu duygu yoğunluğu, senaryodaki birkaç stratejik tercih nedeniyle beklenen seviyeye ulaşamıyor. Bunun yerine, gelecekteki filmlere zemin hazırlayan bir geçiş gibi hissettiriyor. Yani korkmayın, belli ki maceramız başka filmlerde devam edecek. 🙂
Serinin bu yeni filmi, Venom ve Eddie’nin hem Amerikan ordusu hem de Venom’un gezegeninden gelen simbiyotik yok edici canavarlar tarafından avlanmasını konu alıyor. Eddie ve Venom’un DNA’sında bulunan bir şey, yeni bir evreni yok edecek kötünün ortaya çıkmasını sağlayabilecek potansiyele sahip. Bu tehdit, filmin ana çatışmasını oluşturuyor ama geçmiş filmlerde olduğu gibi yoğun bir düşmanlık ve gerilim yaratmıyor. Daha çok, gelecekteki olayların bir habercisi gibi işleniyor.
Filmin yönetmeni Kelly Marcel, ilk iki filmde de senaryo yazarı olarak yer almıştı ve bu kez yönetmen koltuğuna oturarak son filme kendi vizyonunu katmış. Marcel, Tom Hardy ile birlikte çalışarak karakterleri derinleştirmek için önemli bir çaba sarf etmiş. Venom ve Eddie’nin ilişkisindeki karmaşıklık, birlikte yaşamanın zorlukları ve içsel çatışmaları bu filmde daha derin işlenmeye çalışılmış. Ancak aksiyonun baskın olduğu bu dünyada, duygusal anlar sık sık gölgede kalıyor. Kelly Marcel, “Fifty Shades of Grey” serisindeki yönetmenlik ve senaryo deneyimiyle tanınıyor, bu da onun karakter ilişkilerini odak noktasına koyma konusundaki başarısını gösteriyor. Ancak burada, “Venom: Son Dans” gibi aksiyonun ve CGI’ın yoğun olduğu bir yapımda aynı derinliği yaratmak zor.
Filmin görselliği de kayda değer. Görüntü yönetmeni Fabian Wagner, “Justice League” ve “Game of Thrones” gibi büyük projelerdeki deneyimini kullanarak etkileyici, karanlık ve stilize bir dünya yaratıyor. Filmin aksiyon sahneleri ve CGI animasyonları, özellikle de Venom ve Xenophage gibi yaratıkların sahneleri, epik boyutlarda. Ancak her ne kadar CGI etkileyici olsa da, aşırıya kaçan görsel efektlerin duygusal derinliği gölgelediğini hissetmemek elde değil. İlk iki filmde olduğu gibi, bu filmde de aksiyon ve patlamalar oldukça görkemli, ancak Eddie ve Venom’un kişisel yolculuğunun o büyük patlamaların arasında kaybolduğunu düşünüyorum.
Rhys Ifans’ın canlandırdığı sakallı, vegan bir aile babası figürü ve ailesi, filme sıcak ve tuhaf bir hava katıyor. Bu karakter, Area 51’e doğru yol alan bir hippi ailesinin başında ve filmin daha insani unsurlarını yansıtıyor. Ailenin kamp ateşi başında söyledikleri David Bowie’nin “Space Oddity” şarkısı, bir yandan nostaljik bir an sunarken, diğer yandan Venom’un “Şarkı söylemeyi seviyorum!” demesiyle mizahi bir dokunuş katmış. Venom, bu aileyi yemek yerine onların insanlığını takdir ediyor, ki bu da filmdeki birkaç iç açıcı anlardan biri.
Venom filmlerini seven biri olarak, Tom Hardy’nin Eddie ve Venom karakterlerini bir arada canlandırma başarısına hayran kalmamak elde değil. Belki de Venom’u sevmemin en büyük sebeplerinden biri budur. 🙂
Hardy, Eddie’nin kafa karışıklığını, içsel çatışmalarını ve Venom’un vahşi doğasını ustaca dengeleyen bir performans sergiliyor. Bu filmde de aynı yüksek enerjiyi ve mizahi dengeyi koruyarak izleyicileri güldürmeyi ve aksiyona çekmeyi başarmış. Ancak Hardy’nin bu performansı, filme duygu katma çabalarını her ne kadar yukarı taşısa da, senaryonun odak kayması nedeniyle tamamen tatmin edici bir son sunamamış gibi hissettirdi.
Özetle, “Venom: Son Dans”, aksiyon ve görsel efekt severler için bolca eğlence sunarken, bir yandan gelecekteki filmler için kapıları açık bırakıyor. Venom’un vahşi doğası ve Hardy’nin performansı izleyiciyi ekranda tutmaya yetiyor. En azından benim için gayet yeterliydi. 🙂
Mısırları patlattıysanız, yazıyı burada sonlandırıyorum.
İyi seyirler!
Venom: The Last Dance: Son mu, Yeni Bir Başlangıç mı?