Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Twilight: Sessiz ve Puslu Ormanda Bir Macar Rapsodisi

Twilight: Sessiz ve Puslu Ormanda Bir Macar Rapsodisi

Yazar: Elif Betül Yaşar

Twilight: Sessiz ve Puslu Ormanda Bir Macar Rapsodisi

Friedrich Dürrenmatt’ın Yemin kitabından uyarlama olan Twilight (Szürkület), György Fehér yönetmenliğinde 1990 yapımı siyah-beyaz Macar filmi. Filmin ilk prömiyeri 1990 yılında Locarno Film Festivali’nde yapılmıştı. Şimdi de 43. İstanbul Film Festivali’nde 17 Nisan’da izleyiciyle buluştu.

Dürrenmatt’ın Yemin kitabında, mesleğinden olma uğruna ormanda küçük bir kız çocuğunun cesediyle karşılaşmasıyla cinayetin sırrını çözmek dışında başka bir şey düşünemeyen bir komiseri anlatıyor. Komiser yeni görevleri reddettikçe mesleğinden de oluyor ve vaktini katili yakalamak için tuzaklar kurarak harcamaya başlıyor ve olaylar gelişiyor.
Szürküret’de ise bir ormanda 3 genç kız çocuğu aynı şekillerde öldürülüyor. Pedofili olduğu düşünülerek ilk sorguya çekilen zanlı kendini apartman boşluğundan atarak intihar ediyor. Takıntılı dedektifimiz (Péter Haumann) ise cinayetin sır perdesini aralamaya çalışıyor.

Görüntü yönetmeni Milós Gurbán Werckmeister Harmonies’te de çalıştı. Görüntü yönetmenliği ile Bronz Leoplar ödülünü kazandı. Film uzun seneler sonrasında 4K çözünürlükte tekrar restore edilerek Blue-ray’de yayınlandı.

Filmin girişi o derin ambiyans müziğiyle derin bir bakış attırıyor ormana. Yemyeşil bir orman fakat bizim gördüğümüz sadece kapkaranlık bir gerilim. Gökyüzündeki gren etkileri, kameranın kullanım açıları ve sallanışlarıyla içine alıyor film ilk girişinden. Soğuk ve puslu hava, personalara düşen karanlık bir izlenim. Sadece ışıkla oluşturulmamış bu etki, zaman zaman kamera açısıyla da sağlanmış. Kamera öyle konumlanmış ki gözlemci bakış açısı biziz. Gördüklerimiz dışında hiçbir bilgiye erişimimiz yok sadece merakla bekliyoruz neler olabileceğini. Öte yandan arkadan çalan koro müziği merak etmeyin dercesine uzaklaştırıyor bizi. Sinematografisindeki yeri gelen soyut anlatım ara ara bunun bir film olduğunu unutturuyor. Sahnelerin arasındaki uzun geçişli soluklar soyut bir fotoğrafa baktırıyor.

Diyalogların arasına düşen sessizlik ve gerici müzik ile film kendi hikâyesiyle atmosferi arasında gidip geliyor. Bu etki filmden kopukluğu yaşatmadı. Zaman zaman küçük kızın sesini duyuyor oluşumuz tüyleri diken diken ederken asıl olayın gerçekleştiği sahneleri hiç görmüyoruz. Fakat film boyunca sahnelerin varlığı rahatsız ediyor insanı. Ve film başladığı sahnede bitiyor: Orman.

Işık ve gölge bu filmde önemli bir yer kaplıyor. Siyah-beyaz olmasının da sebebiyle gölge ve ışık izleyiciyi mekâna hapsediyor. Film görsel-işitsel anlatımda ilerliyor. Bu açıdan görsel-işitsel bir yapıt derim.

İçinizdeki bir sesin Béla Tarr sinematografisiyle ne kadar benzer dediğini duyar gibiyim.

Evet öyle, György Fehér de Béla Tarr da Macar yönetmenler. Zaten György Fehér, Satantango’nun yapımcılarındandı ve bu yönüyle Béla Tarr ile bağlantılıydı. Milós Gurbán’ın da Béla Tarr’ın filmlerinde görüntü yönetmeni olduğunu da unutmazsak. İki yönetmenin de sinema atmosferinin birbirine yakın olması beklenilir bir durum olacaktır. Aynı zamanda yönetmen koltuğunda György Fehér’ın oturduğu ve Béla Tarr ile senaryosunu yazdığı 1998 yapımı Szenvedély filminin de görüntü yönetmenliğini. Milós Gurbán yaptı. Anlayacağımız bu ayrılmaz üçlünün Macar sinemasındaki yerleri önemli.

Sessiz ve puslu ormandaki görsel-işitsel anlatımı ve ışık-gölge kurmacalarıyla dışarıdan biz gözmüşçesine hikâyeye kapı aralayan György Fehér’den Szürkület 17 Nisan’da 43. İstanbul Film Festivali’nin açılışını yapan filmlerden. Şimdiden iyi seyirler dilerim.

Twilight: Sessiz ve Puslu Ormanda Bir Macar Rapsodisi

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...