Stranger Things 4.Sezon 1.Kısım: Kötülüğün Aynası Vecna
Netflix’in en popüler dizilerinden biri olan Stranger Things 3 yıl aradan sonra 4.sezonuyla geri döndü. İki kısımdan oluşacak ve ilk kısmı 27 Mayıs, ikinci kısmı 1 Temmuz’da yayına girecek. Son sezonu 2019’da yayınlanmıştı ve oldukça olaylı bir final izlemiştik. Yeni sezonuyla izleyicinin bölüm sayısı ve dakikası konusunda tatmin edileceği söylendi ki Duffer Kardeşler verdiği sözü tutmuş. İlk kısım 7 bölümden oluşuyor ve her bölüm en az 1 saat sürüyor. 7. bölümün yaklaşık 2 saat olduğunu da belirtmek isterim çünkü olaylar hız kesmeden devam ediyor.
3.sezonun üzerinden 3 yıl geçmesinden dolayı dizinin varlığını ve olayları unuttuğunuzu biliyorum ama şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki bence dizinin en gerilimli ve karanlık sezonu olmuş. İlk bölümden itibaren aksiyon hiçbir şekilde azalmıyor. Tahmin edersiniz ki bizim çocukların başları yine ciddi belada. 3. sezonun sonundaki Starcourt Savaşı’ndan 6 ay sonrası ile başlayan sezonda bizim mükemmel dörtlümüz Will, Mike, Dustin ve Lucas’ı maalesef bir arada çok fazla göremiyoruz. Son bölümde Hopper’ın öldü sanılmasının, Will ve El’in başka eyalete taşınmasının durumları baya bir karıştıracağını tahmin ediyorduk ancak bu grubun dağılıp kendilerini bambaşka olayların içinde bulmaları ve haberleşememeleri bir noktadan sonra lütfen artık kavuşun dedirtmeye başladı.
4.sezona diğer sezonlardan daha çok bütçe ayrıldığı duyurulmuştu. Bu yüzden izleyicide ister istemez bu bütçeyi karşılayabilecek potansiyelde yeni sezon beklentisi oluştu. Bence verilen bütçeyi karşılamış evet daha iyisi yapılabilir miydi? Evet yapılabilirdi. İlk sezonlardaki Demogorgon adındaki yaratığın çok fazla korkutucu olmadığı hakkında bazı yorumlar vardı. Bu yüzden Stranger Things’i üç beş çocuğun başına bela olan yaratıkları içeren çocuk dizisi olarak da tanımlayan izleyiciler mevcuttu. Ama 4.sezon korku ve gerilim açısından izleyiciyi tatmin edebilecek seviyeye gelmiş. İlk bölümün final sahnesinde dehşete düştüğümü söyleyebilirim hatta bu kadar korkunç bir ölüm şekline gerek var mıydı diye düşünmeden de edemedim. Korkutucu yaratıklar kısmına geri dönecek olursam efektlerin kalitesinin arttığını belirtmek isterim. Çünkü yeni kötü karakterimizi bence oldukça başarılı kurgulamışlar. “Upside Down”ı da 3 sezon boyunca bu kadar detaylı gördüğümüzü hatırlamıyorum. “Upside Down” dünyasının karanlığını çok iyi tasarlamışlar. Açılan geçitlere de farklı bir boyut eklemişler 7.bölümü izlediğinizde dediğimi anlayacaksınız en eğlendiğim kısımlardan biriydi bu yüzden fazla detay verip eğlencesini kaçırmak istemiyorum. Bu sezon dizinin gerçekten bir konusu vardı. Vecna’nın lanetinden bahsediliyor ve geçmişte yapılan kötülükler ya da hataların ayna gibi yüzümüze tutulduğunu ele alıyor. Yaptıklarımızı görmezden gelsek bile derinlerde bir yerde o pişmanlıkların içimizde hala yaşamasını dolaylı yoldan anlatmışlar. Çünkü Vecna kendine özellikle bu psikolojideki kurbanları seçiyor ve kurbanlarından ona katılmasını istiyor. Korkularımızla, yaptığımız hatalarla yüzleşmeyi konu almaları öylesine izlenip geçilecek bir dizi olmadığını tekrar gösterdi.
Oyunculuklara söyleyecek çok sözüm yok çünkü David Harbour ve Winona Ryder aynı oyunculuk kalitesiyle devam ediyor, dikkat çekmek istediğim bir diğer oyuncu ise Sadie Sink (Max) bu sezon benim gözümde oyunculuğunu çok güzel kanıtladı yaşadığı her duygu geçişini bana geçirmeyi başardı. Yeni giren karakterlerden de favoriniz olacağına eminim. Benim favorim Eddie karakteriyle Joseph Quinn oldu bu sezona çok büyük renk kattığını düşünüyorum. Dustin… Dustin yine bildiğimiz gibi Steve ile arkadaşlıkları diziye çok fazla renk veriyor dizide favori çiftin kim diye soracak olursanız Dustin ve Steve derim. Diğer çiftlerimize gelecek olursam Jim ve Joyce’u yedi bölüm boyunca maalesef ki bir arada göremedik. Mike ve El şükürler olsun ki ergen ilişkilerinden çıkmışlar. 3.sezondaki ergen aşık hallerinden çok sıkılmıştık bu sezon biraz daha büyüdükleri için mutluyum. Jonathan ve Nancy ikilisinde de durumlar biraz karışık yedi bölüm boyunca bir arada göremediğimiz diğer çiftlerden onlar da.
Eminim ki bir çoğunuzun aklında bu geçit nasıl açıldı, Demogorgon nasıl geldi ve El ile ne ilgisi var gibi bir sürü soru vardır. Bu sezonda hoşuma giden en iyi kısımlardan biri de artık bu sorularımıza cevaplar verilmesi oldu. Çünkü benim kafamda bir zamandan sonra ne oluyor da bu çocukların başından bela eksik olmuyor bu illet yaratıklar neden bitmiyor diye soru işaretleri oluşuyordu. Şuan bu soru işaretlerimin giderilmesine çok mutlu oldum. Dizinin mantığı kesinlikle daha iyi oturdu ve daha çok sevmeme neden oldu. Dizinin diğer sevdiğim yanlarından biri de müzikleri.. İlk sezonun kült şarkısı “Should I Stay or Should I Go” olmuştu, bu sezon da Kate Bush-Running Up That Hill şarkısının oldukça fazla dinleneceğinden eminim. Ozzy Osbourne-Black Sabbath’dan bahsedilmesi benim gibi rock severleri oldukça mutlu eden göndermelerdi. Özellikle 6.bölümdeki Yüzüklerin Efendisi göndermesiyle bu diziyi sevmememe hiçbir şeyin engel olamayacağını gayet iyi anladım.
Verdiği 3 yıl aradan sonra ilk sezonun tadını vermesi, çocukların gözümüzün önünde büyümeleri, Hawkins’in güzelim 80’ler havası ile Stranger Things 4.sezonuyla mükemmel döndü dostlarım. İkinci kısım 1 Temmuz’da yayına girecek ve sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Umarım siz de en az benim kadar keyif alırsınız diyorum ve iyi seyirler diliyorum!
Stranger Things 4.Sezon 1.Kısım: Kötülüğün Aynası Vecna