Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Sing Sing: Kaderciliğe Başkaldıran Bir Sahne

Sing Sing: Kaderciliğe Başkaldıran Bir Sahne

Yazar: Şeyda Taşkıner

Sing Sing: Kaderciliğe Başkaldıran Bir Sahne

A24’un sıra dışı yapımlarından biri olan Sing Sing, ilk kez izleyicisiyle buluştuğu Toronto Uluslararası Film Festivali’nden bu yana adından sıkça söz ettiren, ödül sezonunun da baş tacı olan filmlerden bir tanesi. Güncel olarak üç adet Oscar ödülü için de yarışan ve olağanüstü bir hapishane draması sunan filmin başrolünde nefes kesen performansıyla Colman Domingo yer alırken, yardımcı oyuncularda ise Clarence Maclin, Sean San Jose, Paul Raci gibi yetenekli isimleri izliyoruz.

Filme ismini veren maksimum güvenlikli Sing Sing Hapishanesi’ndeki işlemedikleri suçlardan hüküm giymiş olan mahkumların ”RTA” (Rehabilitation Through the Arts) yani sanat yoluyla terapi ismi verilen bir teknik kapsamında, kendilerine güvenli bir alan yaratarak sahneledikleri tiyatro oyunları sayesinde kendilerini yeniden ifade edebilmelerine ve yaşadıkları kişisel dönüşüme tanık oluyoruz. Hapsedildikleri bu dört duvarın acımasız ve kısıtlayıcı şartlarında yaratıcılıklarını konuşturan mahkumlar, tiyatronun onlara tanıdığı sınırsız hayal gücü ve ifade imkanı sayesinde, kendi duygusal ve mental sınırlarını da aşıyorlar ve hem dış dünyayla hem de kendileriyle yeniden bağ kurma olanağı elde ediyorlar.

Colman Domingo, tiyatro topluluğunun öncü üyelerinden ve eski bir balet olan John ”Divine” G  Whitfield rolüne hayat verirken hayranlık uyandırıcı bir iş ortaya koyuyor. Sanata ilgisi yüksek, şifa verici yanına da güveni tam olan bu karakterin gayri resmi liderlik ettiği topluluktaki dinamikler, en yeni üye olan Divine Eye’ın (Clarence Maclin) katılımı ile ufak bir sarsıntı geçiriyor ancak kısa sürede onun yenilikçi yaklaşımını takdir etmeyi başarıyor üyeler. Uyum sağlamakta ve kabul görmekte zorlanan bu karakterin, drama yerine bir komedi oyunu sahnelemelerinin en doğrusu olacağı ve onlara asıl iyi gelecek olanın bu olduğu konusunda diretmesiyle topluluk yepyeni bir soluk ve canlılık kazanıyor. Üzerinde çalışmaya başladıkları ”Breakin’ the Mummy’s Code” isimli oyunda Shakespeare’den mumyalara, Antik Roma’dan ve kült korku sineması figürlerine türlü yaratıcı unsuru bir araya getiren topluluk, bu performanslarını sahneye koyacakları akşama kadar bir sürü iniş çıkış, beklenmedik birçok gelişme ve hatta büyük bir trajedi ile karşı karşıya kalıyor.

Her bir oyuncu kendi başına ayakta alkışlanası performanslar sergilerken, bir takım olarak da çok iyi bir iş ortaya koyuyorlar. Maclin’in yani Divine Eye’ın hayran bırakan Hamlet performansından Domingo’nun monologlarına seyirciyi derinden etkileyen anlar ortaya çıkarıyorlar. Oyuncuların olağandışı performansları ile enfes bir iş birliğinde olan The National grubundan tanıdığımız Bryce Dessner’ın besteleri de film boyunca harikalar yaratıyor.

Sanatın bir şifacı olmasının mümkün olmasından da öte gerekli bir unsur olduğunu savunan anlatı, filmi bu bakımdan oldukça değerli ve unutulmaz kılıyor. Ama filmi asıl sıradışı hale getiren bu da değil. Eğer film sonunda yaşayacağınız büyülü sürprizi şimdi benim bozmamı istemiyorsanız bu paragrafın kalan kısmını okumadan atlamanızı öneriyorum! Bu yapımı başka gerçek hikayelerden esinlenilerek çekilen filmlerden ayıran en önemli faktör, filmin tamamen gerçek bir hikayeyi ekrana getiriyor olması ve çoğu oyuncunun da bu hikayede bire bir kendi karakterlerini canlandırıyor olmaları. Gerçek hayatta eski bir mahkum olan Clarance Maclin de buna dahil. Bu yüzden ben filmi izlemeden önce herhangi bir okuma, araştırma yapmadığım için kapanış jeneriğini izlerken oyuncuların isimlerinin yanında ”As Himself” yazdığını gördüğümde büyük bir şok yaşamıştım. Bu gerçeğin, filmin bende uyandırdığı etkiyi dörtle beşle çarpmadığını söylesem yalan olur.

Bitirirken, Sing Sing’in benim için 2024 yılının en iyi filmleri arasına girdiğini belirterek biraz da ödül sezonu tartışmasına girmek istiyorum. Öncelikle Colman Domingo’ya aday olduğu En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde başarılar diliyor ve Clarence Maclin’in de Oscar için aday gösterilmemesini şiddetle kınıyorum, üstelik de bu hayatında üstlendiği ilk film rolü iken. Olabilecek en kötü koşullar içerisinde yer aldıktan sonra bu tarz bir dönüşüm geçirip, bir de bunun son derece incelikli hikayesini tüm dünyaya bu kadar dokunaklı şekilde anlatmış bir insanın takdir edilmediğini görmek gerçekten de bu sektördeki otoritelerin itibarını sorgulatıyor bana kalırsa.

Sing Sing: Kaderciliğe Başkaldıran Bir Sahne

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...