Samaritan: Kahramanın Dönüşü
Bize Rocky ve Rambo’yu kazandıran ve yaşlanmayan kahramanımız Sylvester Stallone yeni filmi Samaritan ile 26 Ağustos’ta Prime Video’da karşımıza bir kez daha çıktı.
1 saat 42 dakikalık filmin yönetmenliğini Julius Avery yaparken senaryo Bragi Schut’a ait başrol Sylvester Stallone’un yanında HBO dizisi Euphoria’daki Ashtray ile tanınan Javon Walton, kahramanımızı tekrar ateşleyen Sam karakterine hayat veriyor. Kötü adamımız Cyrus’u ise Pilou Asbæk canlandırıyor.
Film daha ilk başından çok hızlı başlıyor ve açılış ekranında Samaritan ve kötü ikizi Nemesis’in mücadelesi bize tatmin edici bir şekilde anlatılıyor. Ben açılış kısmının sunumunu ve anlatımı çok beğendim. Emekli olmuş bir süper kahramanın geçmişini bilmeden filmi izlemeye başlarsam kendimi eksik hissedebilirdim.
Hikâyemiz yukarıda bahsettiğim gibi iki karakteri tanıtarak başlıyor. Ebeveynlerinin başına gelen bir olayın ardından farklı motivasyonlarla büyüyen süper güçlere sahip iki çocuk olan Samaritan ve ikiz kardeşi Nemesis’in mücadelesi anlatılıyor. Bulundukları Granite şehrini kaosa sürüklemek isteyen Nemesis’e engel olmak isteyen Samaritan kardeşi ile yaptığı nihai savaş sonrası kayboluyor ve herkes bu iki kardeşin öldüğünü düşünüyor. Öldü zannedilen Samaritan 25 yıldır gizlenerek yaşıyor ve pejmurde çöp toplayıcısı Joe olarak hayatına devam ediyor. Sylvester Stallone bu rolü çok iyi oynamış. Joe; yorgun, kalender ve kendi halinde bir karaktere sahip.
Samaritan’a takıntı derecesinde düşkün olan minik komşusu Sam ise Samaritan’ın hayatta olduğuna kanıt arayarak günlerine geçirirken belaya bulaşıyor ve Joe tarafından kurtarılıyor. Sam’in komşusundan şüphelenmesinin ardından Samaritan’ın kimliği çok tatmin edici ve eğlenceli bir olay üzerine ortaya çıkıyor. Bunun ardından ise hikâye adım adım kuruluyor. Samaritan’ın yokluğunda şehirde suç oranı çok yükselirken yoksulluk ve toplumsal tepki de hızla büyüyor bu durum Sam ve ailesi üzerinden bize sade ve gerçekçi yansıtılmış. Gözümüze sokulmuyor ama biz anlıyoruz.
Arka plan hikâyesi yani Samaritan-Nemesis mücadelesi potansiyeli olan ve beni meraklandıran bir hikâye. Bu iki kardeşin gençlik zamanlarını da izlemek isterdim. Arka planda yer alan bu hikâyede çok çok iyi kurulmuş. Açılış sahnesinin ardından başrolün rüyalarında ve flashbacklerde hikâyenin karanlıkta kalan bir kısmını daha öğreniyoruz.
Bu kısımda şehirden bahsetmem lazım şehrimizin adı Granite City ama Sylvester Stallone filmlerine hakimseniz bu hayali şehrin Philadelphia’ya benzediğini çok rahat anlayabilirsiniz. Sam şehrin yoksul kesiminde büyüyen bir çocuk ve bu kesimde çeteler ve Nemesis hayranlığı üst seviyede. Nemesis’in Samaritan tarafından engellenen kaos planını devam ettirmek isteyen kötü karakterimiz Cyrus, planlarını uygulamaya henüz dökerken Sam ile tanışıyor böylece Sam kötü karakter ve kahraman arasında köprü kuran karakter olarak filmde bir misyon daha ediniyor. Cyrus’un motivasyonu tam bir Amerikan klişesi ve bu motivasyonun sunumu da çok şovenist. Bunun için kötü karakterin bazı hareketleri ve sözleri bana çok geçmedi hareket sebebini anlasam da hissedemedim.
Samaritan’ı 25 yıl ortaya çıkartan Sam; girişken, hareketli ve eğlenceli bir çocuk burada Javon Walton’ın oyunculuğunu çok beğendim. Mimiklerini çok iyi kullanan Javon Walton rolü Sam’in motivasyonunu güzel yansıtıyor. Bununla birlikte ikilinin sohbetleri gayet eğlenceli. 70 yaşında bir süper kahraman ve 13 yaşındaki meraklı bir çocuğun ilişkisi ilgi çekici. Ki kahramanımızı bunca yılın ardından harekete geçiren asıl neden ise Sam’in ta kendisi.
Samaritan, fazlaca potansiyele sahip bir karakter. Yaşlı halini görsek de fiziksel kuvveti üst seviyede, kurşun geçirmez bir kahraman. Tek bir sorunu var: Çok fazla fiziksel efor harcarsa soğuması gerekiyor. Bunun için dondurma yeme huyu var. Ben, karakterin güçlerini ilk kez gördüğümde Will Smith’in Hancock karakterini hatırladım. Samaritan da uçamayan bir Hancock’a benziyor. Bence ilgi çekici bir kahraman. Emekli olduktan sonra elektronik eşyaları kırıp, terapi için tamir ediyor. Kardeşi ile savaşından sonra ise emeklilik gerekçesi de tatmin edici: “İnsanlar genetik ucubelere bel bağlarlarsa sorunlarını çözemezler” sözü ile bu gerekçeyi ifade ediyor.
Hikâye, kaliteli ve ince ince kuruluyor ve gelişiyor çok uzun bir film olmasa da ana aksiyona bağlanması biraz uzun sürüyor. Hiçbir hareket havada kalmıyor neden-sonuç ilişkisi bütün yapım boyunca korunuyor. Bunun yanında filmin her anında biraz biraz ipucu verilse de filmde çok seveceğiniz ve şaşıracağınız bir sürpriz var. Gördüğünüzde sizde şaşıracaksınız.
Çekimler kaliteli genelde baş plan çekim kullanılmış ki Javon Walton’un oyunculuğu bu sayede öne çıkıyor. Genel planlar ise gerçekçi mekan ve durum bize duyguyu ve toplumu yansıtabilmek adına oldukça etkili olmuş. Aksiyon kareografileri ve dövüş sahneleri tatmin edici ve güzel kurulmuş. Samaritan’ın gücünü ve yaşını iyi yansıtabilmek için kamera ve kahraman sabit, kötü adamlar hareketli bu sayede kahramanın gücünü çok iyi yansıtıyor.
Müzik yapım boyunca çok aktif bir şekilde arka fon olarak kullanılıyor. Bazen müzik hiç susmuyor sadece alçalıp yükseliyor gibi hissediyorsunuz ama sahneye gayet yardımcı oluyor.
Hikâye, tatmin edici bir sona sahip; her şeyin sonunda tatmin olmuş hissediyorsunuz. Fakat bence devamı gelmeli çünkü potansiyele sahip. Farklı bir kahraman hikâyesi çünkü aslında Samaritan bir süper kahraman hikâyesi değil içinde bir süper kahraman olan bir drama daha çok yakın. Sylvester Stallone’un yeni filmini size tavsiye ederim. Hancock tarzı farklı bir süper kahraman istiyorsanız Samaritan size iyi gelecek bir yapım.
Samaritan: Kahramanın Dönüşü