Anasayfa İncelemelerDizi İncelemeleri The Bear: Bu Mutfak Ateş Ediyor

The Bear: Bu Mutfak Ateş Ediyor

Yazar: Helin Alagöz

The Bear: Bu Mutfak Ateş Ediyor

Komedi-drama türünde Christopher Storer’in yazıp yönettiği The Bear dizisi, temposu, detayları, mizahı ve sürprizli sonuyla bu senenin en başarılı dizilerinden biri olabilir. Başrolde Shameless dizisiyle bilinen, role hakkını veren Jeremy Allen White var. White’ın canlandırdığı Carmen karakteri, New York City’de ülkenin ‘en iyi restoranı’nda baş  şef iken, abisinin intiharından sonra Chicago’ya gelir. Yemeği tutkuyla yapmayı abisinden öğrenmiş olan Carmy, abisi hayattayken onu yeterince tanıyamamıştır. Çünkü abisi kendi işlettiği Mr. Beef’te çalışmasına izin vermemiş ve Carmy’den bilerek uzak durmuştur. Abisine derinden bağlanan Carmy için bu bir travma yaratmıştır.  Dolayısıyla ondan kalan ‘külüstür’ sandviç lokantası Mr. Beef’i tamir ederek, bir nevi geçmişinde abisinin neden böyle davrandığını anlamaya çalışır. Onun yol açtığı travmayı, mutfakta güzel soslarla pişirerek yenilir yutulur yapar.

Fakat sadece lezzetli sandviçler yapması yetmez. Carmy, Mr Beef’i her anlamda tamir etmelidir. Bir yandan  sosları öğreterek, sandviç ekmeğinin nasıl çıtır pişirileceğini göstererek ya da menüden spagettiyi çıkararak çalışanları disipline sokmalı öte yandan bozuk tuvalet, gaz kesintisi, abisinden kalan borçlar gibi sorunlarla baş edip mekanda bir düzen kurmalıdır. Çok prestijli bir yerde mutfak şefi iken, Mr. Beef’e düşen Carmy, işleri kendi bildiği yoldan halletmeye çalışır. Bu süreçte abisinin en iyi arkadaşı, Mr Beef’in patronu Richie ile her konuda çatışır. Philip K Dick fanı, ekzantrik biri olan Richie, resmen mekanın düzelmesini istemez ve ona göre bir sandviçi paylaşan ve bedava su için gelen yoksulların mekanı olarak kalmalıdır. Restoranın önünde satıcıların olması da, müşterilerin olmaması da kendi gezegeninde yaşayan bu adam için çok da önemli değildir. Çoğu problemi kestirme şekilde, 22’lik silahıyla çözen Richie ile işinde profesyonel ve mükemmeliyetçi Carmy ayla güneş kadar farklıdır.

Senarist bazı sahnelere flashback koyarak bizi abi ‘Michael’in hayatta olduğu geçmişe götürür. Ve Mickey, iyi bir hikaye anlatıcısı, neşeli, enerjik, dikkatleri üzerine çeken bir kişiliktir.  Yakın arkadaşı Richie de bu sahnelerde pozitif ve eğlenmeyi seven haliyle gözükür. En yakın arkadaşını kaybettikten sonra çalışanlara takılarak, onlarla iletişime geçerek yalnızlığını bastırmaya çalışır. Fakat tam tersine Carmy, dur durak bilmeden, 15 dakikada bir saati kontrol ederek yüksek tempoda çalıştığından çevresindeki herkesle sürtünmesi kaçınılmazdır. Richie konuşarak iyileşirken, Carmy hiç konuşmamalı ve sadece yemek yapmalıdır.

Carmy, Richie’nin abisine kendisinden daha yakın olmasını, belki de abisinden destek görmemesini hırs yapmıştır. Bu kısım açık olmadığından terapi sahnesinde onu tetikleyen şeyin ne olduğunu Carmy bize söyler. Abisi onu restoranına almamıştır ve o da mükemmel bir şef olmuştur. Abisi onu dışlayarak kendisi olmasını sağlamış. Carmy, arzu nesnesini mutfakta bulmuştur. Sydney ise iddialı özgeçmişine rağmen küçüklüğünde babasıyla hafta sonları geldiği bir mekan olduğu için The Beer’da çalışmak ister. Mutfakta çalışma isteği ve motivasyonu aile bağları olduğundan acaba Sydney ve Carmy arasında özel bir ilişki olabilir mi diye düşünmeden edemedim. Fakat Sydney de sadece işine odaklanmış, sabırsız ve çocuksu kişiliğiyle daha gelişmesi gereken bir karakter. İstifası, geri dönmesi, hareketleri çok içgüdüsel. Dolayısıyla Sydney karakter, kıvrak zekasına rağmen ağırlığını koyamıyor ve daha büyümesi gerekiyor. Dizideki diğer kadın karakterler Sugar ve mutfak çalışanı Tina da ikinci plandalar ve çok baskın rolleri yok. İkinci sezonda umarım bu kısma dikkat ederler.

Mutfakta çalışmak kolektif bir iş ortaya koymak demektir. Bunun keyfini, yaşanan gergin anlara rağmen hissettiren The Bear, mutfak çalışanları arasında gelişen dostluğu da çok samimi bir dille aktarıyor.  The Bear dizisinde kolektif çalışma, dostluk, emek, aile bağları ve ekonomik engeller gibi birçok tema mevcut. Carmy bu yer için bu kadar mücadele ederken restoranı satmak isteyen kız kardeşi Sugar ise adının aksine gıcık birisi. Herkesin kendi karakterini kattığı bir mutfak, çalışanların enerjisi, Carmy kadar çok çaba sarf eden Sydney’in azmi, mükemmel donutı bulmaya çalışırken işleri aksatan tatlı şefi, çıldırmış post makinesi gibi detayları ve izleyici de merak duygusunu canlı tutmasıyla bir solukta biten bu yapım benim favorim oldu. Bir mekanın influencerlar olmadan da nasıl popülerleşeceği hakkında ibretlik bir yapım olarak da görülebilir. O zaman donutların tadı için değil ama parlak renkleri ve dokusu için sevildiği, izlenildiği günlere diyelim.

Enerjiniz bol olsun.

The Bear: Bu Mutfak Ateş Ediyor

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...