Priscilla: Graceland’e Kapatılmış Bir Genç Kızlık
Sofia Coppola’nın son filmi Priscilla, MUBI Türkiye kataloğuna eklenerek 1 Mart tarihi itibarıyla izleyicilerle buluştu. Priscilla Presley’nin ‘Elvis and Me’ isimli anı kitabından uyarlanan yapımda, Priscilla rolünde Cailee Spaeny ve Elvis Presley rolünde ise son yılların yükselen ismi Jacob Elordi yer almakta.
Coppola’nın daha önce lüks oteller, malikaneler ve saraylar gibi görkemli atmosferlerde işlediği yalnızlık ve esaret temalarına, bu kez müzik dünyasının ikonu Elvis Presley’nin Graceland malikanesinde Priscilla Presley’nin bakış açısından tanık oluyoruz. Dönem filmlerinde anakronik öğeleri ustalıkla işleyen Coppola, Priscilla’da da bu geleneğini sürdürüyor. Kusursuz prodüksiyon tasarımı sayesinde izleyiciyi zamanın ruhuna çekmeyi başarırken, farklı dönemlerden tercih ettiği müzik seçimleriyle Priscilla’nın hikayesini modern bir anlatıyla, etkileyici ve unutulmaz bir biçimde seyircilere sunuyor.
Filmde yaş farkının ve güç dinamiklerinin ön planda olduğu, çarpıcı bir ilişkinin detaylarına inen Coppola, 14 yaşındaki Priscilla’nın, 24 yaşındaki Elvis Presley ile tanışmasını ve bu tanışıklığın, zamanla kendisini Graceland’de bir “altın kafes” içinde bulan genç bir kadının hikayesine dönüşmesini anlatıyor. Dışardan bakıldığında, her genç kızın rüyalarını süsleyen bir masal gibi görünen bu birliktelik, zamanla Priscilla için Elvis’in kontrolü altında bir tür esarete dönüşüyor. Coppola, Elvis’in Priscilla’nın yaşamının her detayı üzerindeki kontrolünü, Priscilla’nın dış görünüşünden sosyal hayatına kadar her yönüyle işliyor.
1959’da Batı Almanya’daki bir Amerikan hava üssünde “Rock’n Roll’un Kralı” Elvis Presley’nin partisine davet edilen Priscilla, kısa süre içinde onun büyüleyici dünyasına çekiliyor. Bir süre sonra Priscilla’nın bu dünyada yerini bulmaya çalışırken karşılaştığı içsel ve dışsal çatışmalarına tanık olmaya başlıyoruz.
Öncelikle, altını çizmekte fayda var ki, tanıştıkları andan beri Elvis, Priscilla’nın yaşının oldukça genç olduğunun farkında. Etrafında yaşıtı bir sürü kadın olmasına rağmen yine de kendisinin de “henüz daha bir bebek” olarak nitelendirdiği Priscilla’ya odaklanmaktan vazgeçmediğini görüyoruz. Filmin ilerleyen aşamalarında, Priscilla henüz liseyi bile bitirmeden Elvis’in Memphis’teki malikanesi Graceland’e taşınıyor. Graceland’e taşınmasıyla beraber Elvis’in “yaşıtlarına göre olgun” olarak nitelendirdiği Priscilla’nın üzerindeki hakimiyeti de belirgin bir şekilde kendini göstermeye başlıyor. Priscilla’nın giyiminden, saçının hangi renk olması gerektiğine, makyajının yoğunluğundan davranışlarına kadar her şeye Elvis karar veriyor. Aklındaki ideal kadın modeline Priscilla’yı uydurmak ve o kalıpta tutmak Elvis’in bu ilişkideki temel görevi. Elvis’in sahip olduğu güç ve etkinin Priscilla üzerindeki hakimiyetini Elordi ve Spaeny arasındaki devasa boy farkıyla da perdeye yansıtan Coppola, filmde farklı perspektiflerden bunu vurgulamaya devam ediyor. Ayağına büyük gelen ayakkabılarıyla gördüğümüz Priscilla, abartılı saç ve makyajıyla da lisedeki yaşıtlarının arasında dikkat çeken bir figür haline geliyor. Bir noktadan sonra yetişkin rolü yapan genç bir kızla karşı karşıya kalıyoruz.
Sadece dış görünüşünü kontrol etmesiyle sınırlı da kalmıyor. Priscilla yaşadığı yerin, Graceland’in bahçesinde dahi vakit geçiremiyor çünkü “halka kendini göstermemesi” gerekiyor. Günlerini evde tek başına yapayalnız bir şekilde bir süs bebeği gibi Elvis’i bekleyerek geçiren Priscilla, bir işte çalışmak istediğinden bahsettiğinde bile Elvis’ten “seni aradığımda orada olmanı istiyorum. Ya ben ya kariyerin.” gibi cevaplar alıyor. Priscilla bazı şeyleri sorgulamaya başladığında, kendi görüşlerini belirtmeye çalıştığında psikolojik şiddetin yanında fiziksel şiddetle karşılaştığını da görüyoruz. Sonuç olarak, Graceland, Priscilla’nın her şeye sahip gibi göründüğü fakat hiçbir şeye sahip olmadığı altın bir kafese dönüşüyor.
Coppola’nın Priscilla filmi, Elvis’in kontrolcü ve kısıtlayıcı tutumunu vurgularken, aynı zamanda bu manipülatif bağlamın içinde yaşanan tutkulu ve sevgi dolu anlara odaklanarak Priscilla’nın neden uzun bir süre bu ilişkiden çıkamadığını anlamamıza olanak tanıyor. Film, Priscilla’nın kendi kimliğini bulma sürecini hızlı ve aceleci bir şekilde ele alsa da, Dolly Parton’ın “I Will Always Love You” şarkısı eşliğinde, altın kafesi Graceland’den direksiyon başında ayrılan Priscilla’nın, kendi hayatının kontrolünü ele geçirme anını etkileyici bir şekilde sunarak veda ediyor.
Priscilla: Graceland’e Kapatılmış Bir Genç Kızlık