Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri My First Film: Kendini Doğuran Film

My First Film: Kendini Doğuran Film

Yazar: Tuğçe Ulutuğ

My First Film: Kendini Doğuran Film

Merhabalar!

Bu yazıda size, izledikçe devleşen bu harika filmden bahsetmek istiyorum: My First Film. Film şöyle başlıyor: “Bu muhtemelen bir film olmamalı… ama öyle.”

Filmi izlemeye başladığımda bir sinema öğrencisinin projesini izliyor hissine kapılmıştım. Ne büyük yanılgı! Tabii ki, bu yanılgıya düşmemi sağladığın için teşekkürler Zia Anger. Yazı, arkada yönetmenin kendi videoları dönerken devam ediyor: “… Videolarım film değil, lol! Yine de ilk gördüğünüz şeyin ‘neşe’ olmasını istedim. Çünkü izlediğiniz için gerçekten mutluyum. Bunu asla bilemeyeceğiniz kadar mutluyum.”

Anger’ın gerçek yaşam deneyimlerine dayanan ve kişisel bir hikâye anlatan bu yarı otobiyografik film, Anger’ın ilk filmi Always All Ways, Anne Marie’yi yaparken yaşadığı zorlukları, hayal kırıklıklarını ve nihayetinde kendi sanatsal kimliğini bulma sürecini Vita karakteri üzerinden anlatıyor. Always All Ways, Anne Marie hikâyesi, setin içindeki ve dışındaki dramaya dair Vita’nın anlatımıyla My First Film’e şekil veriyor. Always All Ways, Anne Marie de aslında Vita’nın gerçekliğinin bir yansıması, tıpkı Vita’nın hikâyesinin Anger’ın gerçekliğinin bir yansıması olması gibi.

Filmin başında Vita’nın pandomimci annesi ile bir rahmin yumurtlamasının canlandırma filmini çektiğini görüyoruz. Bir yandan da arkadaşlarıyla çekmek istediği uzun metrajın hazırlıkları içinde. Tabii, film çekimi sırasında başına gelmeyen kalmıyor: Arkadaşlarıyla kavga, sevgilisiyle problemler, ekibin dağılması… Tüm bu süreçlere, Vita’nın düşüp kalkamadığı anlara şahit olmak, kalktığında hayallerinden ve kendinden vazgeçmediğini görmek keyifli bir yolculuktu. Kendini bulmanın, aramanın, kaybetmenin ve yeniden başlamanın doğal bir yol haritası hissi verdi. Belki de ben bu anlamları film çektiğim için karaktere yakın hissedip çıkardım, bilemiyorum. İzleyip sizde neler hissettirdiğini kendiniz görün isterim 🙂

Vita’nın annesiyle birlikte başta çektiği yumurtlama anı canlandırmasından anlaşılabileceği gibi filmin genelinde de hamilelik ve doğum konuları –ve metaforları– hâkim. Sanatsal yaratımı, yaratamamayı, acı olsa da tekrar başlamayı, bunların hepsinin dünyaya yeni bir şey getirme sürecinin bir parçası olmasını titizlikle birleştirmiş. Sanat yaratma sürecine Vita, ya da belki Anger, “kendini doğurmak” demiş.

Filmdeki Maya Deren göndermesi de oldukça zekice kullanılmış. Maya Deren, deneysel sinemanın öncülerinden olan Ukraynalı bir yönetmen. Sinemanın sınırlarını zorlayan ve kuralları yeniden tanımlayan bir figür. Deren’in sıkça alıntılanan şu sözleri, filmin alt metinlerinden birini oluşturuyor: “Hazır olsanız da olmasanız da, istekli olsanız da olmasanız da, şimdi yarattığımız dünyayı tam sorumlulukla anlamaya gelmek zorundasınız.”

Anger, “Sinema kurallarına güvenmedim,” ifadesiyle filmde kendi yaklaşımını, tıpkı Deren gibi, sorguluyor. Deren’in 1944 yapımı At Land filminden sahneleriyle de anlatısını zenginleştirmiş. Bu sahnelerde, bir kadın kum tepelerinde yalnız başına yürürken, bazen kaybolup yeniden ortaya çıkıyor, ardından tekrar görünmez oluyor. Zamanın uzaklık ve mekânla kırılması üzerine güzel bir deneysel örnek. Filmde yer vermesi de izlerken sinemaseverlerin hoşuna gidecektir eminim.

Sinemada yeni şeyler deneyen ve bunu kendi doğalında yapıp sevdiren yönetmenler bulmak zor. Alışılagelmiş kurallara cesurca kafa tutan bir sesin çıkışına tanık olmak da bambaşka. Bu kadar cesur ve kişisel bir iş yaparken doğallığı kaybetmeyen nadir yönetmenlerden olduğunu ve olacağını düşünüyorum. Bu işi izlemekten, incelemekten ve anlamaktan büyük keyif aldım. Umarım siz de izlerken keyif alırsınız.

Bahsetmeden yazıyı bitirmek istemediğim bir konu daha var: Görüntü yönetmeni Ashley Connor. Sahnelerin arasında gerçekten aktığınızı, orada olayın içinde yaşıyormuş hissini o kadar güzel vermiş ki bir an film izlediğimi unuttum ve olaylar önümde oluyor sandım. Anger ile iyi bir ikili olmuşlar, umarım birlikte farklı işlerini de izleriz.

Yazının başını hatırlarsanız, filmin başında: “İzlediğiniz için gerçekten mutluyum. Bunu asla bilemeyeceğiniz kadar mutluyum.” demişti. Filmin sonunda da bir soru beliriyor: “Hâlâ orada mısınız?” Evet, hâlâ buradayız ve yeni işlerini heyecanla bekliyoruz 🙂

Filmi Mubi’den izleyebilirsiniz.

Mısırları patlattıysanız yazıyı burada bitiriyorum.

İyi seyirler!

My First Film: Kendini Doğuran Film

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...