Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri 8×8: Sarp, Eda ve Fener Balığı

8×8: Sarp, Eda ve Fener Balığı

Yazar: İpek Turgay Tan

8×8: Sarp, Eda ve Fener Balığı

Başrollerinde Halil Babür, Alican Yücesoy ve Ece Yüksel’in oynadığı, Kıvanç Sezer’in yazıp yönettiği 8×8, Başka Sinema aracılığıyla vizyona girdi. Film, Kıvanç Sezer’in Babamın Kanatları ve Küçük Şeyler filmlerinden sonra üçlemenin sonuncusu gibi dursa da, araya giren ve durmamızı hatırlatan bir mola görevi görüyor aslında.

Tek mekân filmi olan 8×8, 78 dakikalık süresiyle su gibi akıp gidiyor. Keza, hikâyenin geçtiği evren de etrafımızı sularla kaplı bir adadaymışız gibi hissettiriyor.

8×8, aşk, ayrılık ve ölüm üçgeninde geçen bir hikâye. Sarp ve Eda, uzun bir ayrılığın eşiğindeyken İstanbul’dan uzak bir Airbnb evi kiralarlar. Eve geldiklerinde, intihar girişiminde bulunmuş olan Can’ı bulur ve hayatını kurtarırlar. Ancak asıl kurtarmaları gereken, ilişkileridir. Belki de bu yüzden evden bir türlü ayrılamazlar. Gece ilerledikçe üç kişi arasında bir yakınlık oluşur ve alkol ile uyuşturucunun etkisi altında eğlenirken bir tahmin oyunu oynamaya başlarlar. Ancak, yaptığı doğru tespitlere rağmen Can’ın giderek daha da antipatikleşmesi (özellikle Sarp için), sınırları zorlamasına neden olur.

Filmin evrenine Can’ın denizden bir balık gibi gelmesiyle giriş yapıyoruz. Denizden çıkan bir fener balığı gibi o akşam pişmek üzere eve geliyor. İntihar girişiminde bulunmuş bir halde, baş başa bir hafta sonu geçirme hayali kuran Sarp ve Eda’nın hayalleri daha en başından adeta yıkılıyor. Herhangi bir yardım istemeyen Can, Sarp ve Eda’nın tartışmalarına sürekli olarak kulak misafiri olur. Misafir olan Can mıdır yoksa gerçekten Sarp ve Eda çifti mi?

Bir satranç oyuncusu ve fotoğrafçı olan Eda, yakın zamanda Berlin’e gidecektir. Yanına çağrılmayan Sarp bu durumdan son derece rahatsızdır. İlişkilerinde sürtüşmeye neden olan bu duruma Can da dahil olur. İlerleyen dakikalarda Eda bu duruma şöyle isyan eder: “Sen benimle yürümüyorsun ki sen beni takip ediyorsun.”

Satranç tahtası ve taşları sembolik olarak kullanılıyor. Sırasıyla Eda, Sarp’ı, Can, Eda’yı, Eda da Can’ı yeniyor.

Ne yaşadığını, kim olduğunu anlatmayan Can’ın kimliği tahmin oyunuyla ortaya çıkar. Filmin tahmin edilebilir ama tatmin etmeyen kısmı biraz budur. Can’ın anlattığı fener balığı hikâyesi, Sarp ve Eda’nın ilişkisiyle paralellik gösterir. Sarp, Eda’nın sırtına yapışmış bir fener balığından başka biri değildir ne yazık ki. Ama birkaç saatte kendi evreninde kendi gücünü koruyan Can, bu çiftin fener balığı olmakla birlikte bir avcıya da dönüşür.

Evin içinden çıkan tek kişi yalnızca Can değildir, kilitli kapının ardından çıkan kedi belki de ilişkilerinin kurtarıcısı olabilecekken bir daha görünmüyor. Sarp’ta çareler tükeniyor, Eda’dan bir çağrı alabilmek için çaba sarf ediyor. Karşılık bulamayınca Can’a öfkelense de içten içe sorunun kendisiyle ilgili olduğunun farkında.

Tek mekân kullanımı sebebiyle film dram/gerilim türüne kaysa da, çoğunlukla Sarp’ın söyledikleri ve Halil Babür’ün etkili oyunculuğuyla izleyiciyi güldürüp reaksiyon almayı başarıyor. Alican Yücesoy ve Ece Yüksel de oldukça başarılı bir oyunculuk sergiliyorlar. İkinci perdeden itibaren biz de bir şekilde o evin içinde tahmin oyunu oynayanlardan birine dönüşüyoruz. Fakat tahmin etmesi, Eda, Sarp ve Can’da olduğu gibi biraz kolay oluyor. Özellikle olay örgüsünün tahmin edilebilirliği ve karakter tasarımlarından sürpriz çıkmaması, senaryoyu biraz tekdüzeliğe düşürebiliyor.

Film genel hatlarıyla izlemeye değer, akıcı ve başarılı sayılabilecek bir yapımdı. Kadraj ve kompozisyon kullanımları biraz daha güçlü ve özgün olabilirdi. Yine de izlemeye değer ve üzerine konuşulmayı hak eden bir film.

8×8: Sarp, Eda ve Fener Balığı

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...