Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Late Night With The Devil: Reyting Uğruna Ruhunu Şeytana Satanlar

Late Night With The Devil: Reyting Uğruna Ruhunu Şeytana Satanlar

Yazar: Esra Ocak

Late Night With The Devil: Reyting Uğruna Ruhunu Şeytana Satanlar

Colin ve Cameron Cairnes kardeşlerin yazıp yönettiği Late Night With The Devil, 43. İstanbul Film Festivali’nde izleyici ile buluşan filmlerden biri oldu. Tek mekânda geçen ve 70’lerin sonunda bir talk show’un paranormal olaylar yaşadığından şüphelenildiği bir gecenin belgeseli olarak tasarlanan film retro atmosferi ile korku ya da gerilim temalı yapımlara ilgi duymayanları da içine çekme potansiyeline sahip. Başrolde Jack Delroy isimli talk show sunucusuna hayat veren David Dastmalchian yer alıyor, ki Dune, The Suicide Squad, Oppenheimer gibi yapımlardan tanıdık olan bu yüzü başrollerde görmeye başlamak keyiflendirici. Ona Laura Gordon, Fayssal Bazzi,Ian Bliss, Rhys Auteri gibi oyuncular eşlik ediyor.

Jack Delroy’un ne yaparsa yapsın en çok izlenen ve sevilen talk show haline getiremediği programını ve karısın kaybettikten sonra bu amaca doğru ilerlerken giderek zorlanmasını izleyiciye özetleyerek başlayan film aslında bu çerçevenin içinde bize Jack’in bir Cadılar Bayramı programında şeytan ile irtibatta olduğunu iddia eden bir küçük kızı konuk etmesini anlatıyor. Programa dair bu skandal geceye çizilen çerçeve o dönemlerde Amerikan toplumunun hem takıntı yapacak hem korkacak hem de korktuğunda rahatlamayı bulacak tek aracının televizyon olduğunu vurguluyor. O gece yayınlanan showu evinde izleyen biri konumunda kalan izleyici film boyunca sanki canlı izliyormuşçasına bu rahatsızlığı tatmaya davet ediliyor, ki filmin klasik korku filmlerini andıran tek yanı da bu. Ekranda aniden beliren şeyler ya da sesler gibi korkutmaya yönelik öğelere yer vermiyor Cairnes kardeşler zira onların yapımları bunu amatörce taklit etmeye çalışan bir tv programının gerçek yüzünü açığa çıkarıyor aslında.   Filme bir korku filmi izleme beklentisiyle giden izleyici korkudansa gerilim öğelerini Jack Delroy’un bir parçası olduğunun iddia edildiği tarikat tarzı bir toplulukla alakalı kısımlarda buluyor. Filmin en başından hikâyeye örülen bu bilgi filmin finalinde paranormal olaylar ya da filmde gerçekleşenlerin tümünün gerçekliği ile birlikte sorgulanıyor. Zira programda hem ölülerle iletişimde olduğunu iddia eden medyumları, hem paranormal tüm olayların yalan olduğunu iddia eden karakterleri hem de onlara daha bilimsel yaklaşmaya çalışanları izliyoruz. Şeytanın küçük kızın bedenini ele geçirdiği sahneyi yalanlayacak bir hipnoz deneyimini görüyoruz, medyum karakterlerle konuşmadan önce onlarla alakalı bilgi çoktan alındığını da öğreniyoruz. Filmin sonunda kameranın hipnozdan çıkmasını beklercesine seslendiği karakterin kim olduğunu tahmin etmek ya da olanların tümünün baştan sona kafa karıştırmaya yönelik bir şov olduğunu sorgulamamız için gereken tüm materyaller sağlanıyor böylece.

Film yapmaya çalıştığı şeyi senaryosunda ve fikir olarak gerçekleştirse de bazı noktalarda pratiğe dökemiyor. Bize ekstra görüntüler sunulacağını başta belirtiyor ve programın canlı akışı dışında karakterlerin sette iletişimlerini de izleme şansı buluyoruz. Bu programın gerçekliğini sorgulamamız konusunu daha eğlenceli hale getirse de sette bir kameramanın rastgele bir şekilde bu önemli anları çekmeye devam etmesi, karakterleri takip etmesi çok da inandırıcı gelmiyor. Ayrıca filmin sonunda Delroy’un programı uğruna karısını feda etmesi, belki sembolik belki gerçek manada sözü geçen tarikata katılması sahneleri film boyunca bu tarikat ile karakterin bağlantısı biraz altı boş bırakıldığından vurucu bir bitiş olmuyor. Karakterler arasındaki dinamikler daha çok vurgulanabilse daha iyi işleyecek bir kurgu var karşımızda.    Başta etiğini sorgulayacağımız bir sunucu rolünde David Dastmalchian  olmak üzere diğer tüm oyuncular da bir tv programına konuk olan tipleri canlandırmak konusunda iyi bir iş çıkarıyor. Başarılı kostümler ve klasik şakalarla da beraber film size 70’lerden herhangi bir talk show izliyor olabileceğiniz havasını her şeyiyle geçirmeyi başarıyor. Son olarak, filmin yorumlarına biraz bakarsanız görebileceğiniz bir meseleden de bahsedersek, filmdeki talk showun geçiş sahnelerindeki görseller filmin yapım sürecinde yapay zeka kullanılarak tasarlatılmış. Yapay zeka kullanımının etikliğinin sorgulandığı sektörlerin başında sinema gelirken bu kararı eleştiren bir çok yoruma denk gelebilirsiniz. Şahsi fikrim de zaten hali hazırda bir çok örneği olan bir programa kurgusal bir taklit oluştururken yapay zekanın yardımına ihtiyaç duymanın biraz absürd durduğu yönünde. Sektör henüz yeni bir grevden çıkmış ve yapay zeka kullanımı da bu süreçte en tartışılan konulardan biri olmuşken, yönetmenler yapay zekanın yalnızca üç görselde kullanıldığını ve sonrasında da ekip tarafından düzenlendiğini açıklaması pek de tatmin edici değil.

Late Night With The Devil: Reyting Uğruna Ruhunu Şeytana Satanlar

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...