Ölümlü Dünya 2: Tam Bir Dilemma
Herkesin binlerce defa izlediği, repliklerini ezberlediği filmin devamı artık Netflix’te!
Öncelikle bizim parolamız sevgidir diyerek başlayalım. Herkes tarafından beğenilen filmlerin devamını çekmek hep daha zordur. Bir beklenti, aşılması gereken sınır vardır ama ‘Ölümlü Dünya’ sevenlere rahatlıkla söyleyebilirim ki o sınır aşıldı.
İlk film her birimizin kalbinde eminim ki taht kurdu, replikleri ezberledik, sahneleri kusana kadar izledik. Haliyle ikinci film için beklenti yükseldikçe yükseldi. Araya bir zaman girdi, izleyiciler merakla bekledi. İşte ‘Ölümlü Dünya 2’ tüm bu beklentileri, merakı, sevenlerinin tatminini kazandı.
Yönetmen koltuğunda Ali Atay, senaryo kısmında Feyyaz Yiğit, Aziz Kedi ve yine Ali Atay bulunuyor. Birbirlerini tamamlayan, bizi kendi dünyalarına çekebilecek bir kadro olduğunu söylemek lazım. Bu üçlü sadece senaryo hakkındaki sohbetlerini yayınlasaydı da eminim birçok filmi geçebilirlerdi. Oyuncu kadrosu ise oldukça zengin. Bir önceki filme kıyasla yeni katılan oyuncular ayrı bir tat vermiş filme.
Ölümlü Dünya filminin ilkini birçok kez izleyen biri olarak film boyunca tabii ki karşılaştırma yaptım. Eksikliklerini fark ettiğim, yeniliklerle tatmin olduğum bir filmdi diyebilirim. Hikaye bakımından sağlam bir çatışması olan ve aksiyonu bol olan bir hikaye seçtikleri için izleyiciyi sadece komediyle değil, heyecanla da harmanlıyorlar.
Hikayeye, sahnelere gelmeden önce oyunculuklarla başlamak istiyorum. Filmi bu kadar güzel yapan en temel unsurlardan biri kesinlikle buydu. Meltem Kaplan’ın canlandırdığı ‘Sevim Yenge’ karakterinin olmaması beni üzdü. 45 yaşındaki kadına Maya demelerine yeniden gülebilirdik pek ala. Kesinlikle İrem Sak ile panik sahnelerini izlemek isterdim. Filmde çok az rolü olan Doğu Demirkol’un canlandırdığı ‘Zafer’ karakteri ilk filmde oldukça sevilmiş, ayrı bir hava katmıştı ama bu filmde neredeyse hiç olmayışı diğer oyuncuların ustalıkları sayesinde kapatılmış, yokluğu fark edilmemişti diyebilirim. Bu karakterlerin olmaması bir yana İrem Sak’ın hamile tiplemesi kesinlikle aralara bir soluk, ayrı bir enerji vermiş. Begüm’ün o paniği, stresi ve gerginliği filmdeki en iyi tiplemelerden biriydi. Her karakter bambaşka güzel olsa dahi yeni katılan ‘Şenol’ karakteri benim için zirveye yerleşti. Giray Altınok birçok rolüyle kalbimi kazanmış, ‘Prens’ dizisiyle taht kurmuş bir oyuncuydu. O yüzden ‘Ölümlü Dünya 2’ kadrosunda olması benim için ayrı hoştu. Canlandırdığı karaktere yepyeni bir boyut getirmiş, seyir keyfini inanılmaz arttırmıştı.
(Hala ‘Prens’ izlemeyenler varsa önce inceleme yazımıza ardından diziye göz atmanızı şiddetle tavsiye edilir)
Film bir önceki bitişinde bizlere ikinci filmin geleceğinin sinyalini zaten vermişti. Aslında bitme olasılığı olan bir hikayeyi kısır hale getirtmeden bir film boyunca daha devam ettirmek ise büyük başarı. Beklediğimiz süreye değmiş, oldukça güçlü bir senaryo ile geri dönmüş. Yeni karakterler ve beraberlerinde getirdikleri yan hikayeler film içinde bütünlüğü oluşturmuş. Yani bu demek oluyor ki replikler yine ezberlenecek, hayatımızı işgal edecek.
Filmi izlediğiniz zaman eminim birçok sahne favoriniz olacak, seçim yapamayacaksınız. Bana kalırsa hastane sahneleri, restoran sahnesi ve cenaze sahnesi kesinlikle ayrı bir absürtlüğe sahipti. Sahneler o kadar doğal ve tanıdık işlenmişti ki absürt komedi aralara sızmıştı. Bazı sahnelerde kendi kahkahanızdan şakaları kaçırmaktan da mustarip olabilirsiniz. Bunların yanı sıra Ahmet Mümtaz Taylan ve Reha Özcan partnerliği kusursuz bir iki ortaya çıkartmış. Her sahneleri ayrı bir seyir keyfi verdi bana. Özellikle son sahnelerinde duygulanmayan, filmin duygusuna kendini kaptırmayan kalmamıştır. İki ustanın devleşmesiydi filmdeki sahneleri bana kalırsa.
Filmle ilgili övgüyü hak eden bir diğer şey ise elbette müzikleri… Bildiğiniz, duyduğunuz şarkılar olsa dahi filmin büyüsü öyle sizi sarıyor ki bir hafta boyunca o şarkılarla yaşıyorsunuz. İlk filmde aklımıza takılan ‘Gurbet’ ve ‘Anadolu Tat 1971’ kesinlikle hafızlarda keskinliğini koruyor. Bu filmde ise ‘Dündar Dinç’ şarkısı sizleri esir alacak, ağzınıza dolanacak ve çok uzun süre kurtulamayacaksınız. Kesinlikle filmin en güzel büyülerinden biri bu. Dündar Beyle alakalı hiçbir şey bilemesek dahi umarız ki seçimi kaybetmiştir diyelim.
Filme dair her şeyin kusursuzluğunun yanı sıra ‘farklı olabilir miydi?’ diye tereddütte düşüren sahneler vardı. Örneğin Doğu Demirkol ilk filmde çok daha farklı bir karakteri canlandırıyordu, bu filmde karakteri sönük kaldı. Sahnesinin az olması rahatsız etmemişti ama farklı bir biçimde de gösterilebilirdi pek tabii. Bunun haricinde Feyyaz Yiğit’in tek başına dahi komik olması filmde biraz ön plandaydı. Diğer karakterlerin kendi hikayeleriyle birlikte yaşadığı çatışmalar geri planda kalmıştı.
Tüm bunlarla beraber kesinlikle izlenmeli. Hayatın tüm kaosuna, yorgunluğuna 2 saatlik kahkaha molası herkese iyi gelecektir. İzledikten sonra yeni favori repliğinizi ve ‘Dündar Dinç’ sloganınızı bizlerle paylaşınız efenim : )
Filmi muhakkak beğenmeyen, ilkini daha iyi bulanlar olacaktır, saygımız sonsuz ama unutmayın ki;
“Sol zaten kendi içinde fraksiyonlara bölündüğü için bugün bu halde değil miyiz?”
Ölümlü Dünya 2: Tam Bir Dilemma